Aşırı ve Yetersiz uyarılma
Yetersiz Uyarılma
İç
ve dış uyarıcılar organizmada herhangi bir tepki oluşturmuyorsa uyarım
yetersizdir. Dış uyarıcıların, organizmada uyarım yaratabilmesi için ne ölçüde
bir şiddette olması gerektiği ölçülebilmektedir. Eğer bir uyarıcı, duyu
organlarının duyum eşiğini aşabilirse duyulabilmektedir. Saniyede 20 frekanslık
bir yüksekliğe sahip olan bir ses işitilebilir. 380 milimikronluk bir ışık dalgası
görülebilir. Aynı biçimde tat, koklama, dokunma gibi uydularca duyulabilen uyarıcıların
güçleri de ölçülebilmektedir. Demek ki, dış uyarıcıların uyarım yapabilmesi için belli bir güçte olmaları gerekir.
İhtiyaçlar,
istekler, ilgiler ve meraklar gibi iç uyarıcıların gücünün ölçülmesi çok
zordur. Ancak, bunların sonuçları davranış olarak görüldüğünde, uyarımın olduğu
kanısına varılır. Eğer acıkan bir organizma, bu ihtiyacını gidermek için
harekete geçerse, açlığın onu uyardığı anlaşılır, Ama ne ölçüde bir açlık
olursa organizma etkinliğe geçer? Bunu ölçmek olası değildir. İnsanda, uyarım yapan iç ve dış uyarıcıların gücü
kesin olarak bilinse de, insanın andaki durumu, uyarım yapabilecek güçte olan
uyarıcıları duymasına engel olabilir. Okuduğu
kitabı çok beğenen bir kişi, okurken, yanına gelen arkadaşının ayak sesini
işitmeyebilir.
O halde, iç ya da dış uyarıcıların şiddetleri ne
olursa olsun, organizmada tepki oluşturamıyorsa yetersiz bir uyarılma söz
konusudur. Yetersiz uyarılmanın sonucunda ya hiç bir davranış yoktur ya da
ölçülemeyecek kadar az bir davranış vardır. Yetersiz uyarılma organizmanın
işlevlerini bozmakta ve insanı gerilime düşürmektedir.
Aşırı Uyarılma
Yetersiz
uyarılmanın tersine, organizmaya etki yapan uyarıcıların şiddetinin, büyük
ölçüde artırılması, organizmada aşırı uyarılmaya neden olur. Çok şiddetli bir
gürültü, ışık ya da başka fiziksel uyarıcılar organizmayı çok güçlü bir biçimde
uyarır. Dış uyarıcılar gibi iç uyarıcıların da şiddetli
olması, organizmayı aşırı derecede uyarmaktadır. Çok acıkma, çok susama, çok
üşüme, aşırı güvensizlik gibi birçok iç uyarıcılar, insanı şiddetli bir biçimde
etkileri altına almaktadır. Organizma,
aşırı uyarılma sonucunda gerilime girer. Onun gerilmesi, uzun süre ve şiddetli olursa
ruh sağlığı bozulur.
Organizma, aşırı ve sürekli uyarılması sonucunda,
uyarıcıya uyamadığından, aniden duraklar, etkinliği azalır. Sonra da aşın bir
çabaya ve telaşlı bir uğraşa başlar. Bunlar organizmanın alarm tepkileridir. Örneğin,
organizmada gerilim başlayınca iç organların normal koşullardaki çalışma biçimi
bozulur. Vücut sıcaklığı yükselir, kan basıncı düşer ya da artar, kalp atışı
şiddetlenir ve buna benzer birçok belirtiler ortaya çıkar.
İlk
çabasıyla, gerilimi doğuran uyarıcıdan kurtulamayan organizma, buna karşı
direnmeye başlar. Bu direnme etkin ya da edilgindir. Örneğin, kandaki asit ve
baz miktarındaki değişiklikler, organizmayı ölüme kadar sürükler. Ancak, bunun
dengelenmesi otomatik bir biçimde yapılır. Yine çok üşüyen ya da terleyen bir
organizma böyle bir durumdan kurtulmaya (giyinmek ya da soyunmak gibi) çalışır. Organizma, direnme gücünü yitirince bitkin düşer.
Dolayısıyla, uyumsuzluğun verdiği gerilimle sağlığı tehlikeye girer. Örneğin,
çok acıkan bir insan, uzun bir süre (beş-on gün) aç kalırsa, organizmanın
işlevleri bozulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder