28 Mayıs 2020 Perşembe

Toplum Felsefesi

Toplum Felsefesi 

Sosyolojinin bir bilim olarak ortaya çık­masından önce, toplumların yapısını anla­mak, sorunlarını çözmek ve ona istikrarlı bir yapı kazandırmak maksadına yönelik düşünce biçimlerine verilen ad.
İlk insanlarından itibaren toplumu teşkil edenler, sosyal münasebetlerinin düzenli ve karşılıklı hak ve menfaatleri dikkate alır tarzda olmasını sağlamak, bunun için mü­esseseler kurmak, kanunlar tanzim etmek gibi hususlarda, içinde yaşadıkları dönem ve toplumun değer hükümlerine veya onun dışında fakat maksada uygun izahlar ve yo­rumlar yapmışlar, değerlendirmelerde bu­lunmuşlardır. Bir diğer ifadeyle, insanlık toplum sorunları hakkında değerlendirme yapmak için Auguste Comte'u, Durkheim'i vs. yi beklememiştir. Tarihî seyir içinde in­sanların bir arada olma hadisesi etrafında fi­kir yürütmüşlerdir. Bir vatan parçası üze­rinde nasıl bir arada yaşanabilir, sorusunun cevabını aramışlardır.

Sosyolojik düşünceye katkıları ne olursa olsun, toplumsal meseleler hakkında düşü­nenlere sosyolog denmemiştir. Zaten bu ni­teleme 19. yüzyıl damgasını taşır. Kaynak­lar herhangi bir vasıflandırma yapılmamış kimselerden de söz eder. Fakat bunlara, ge­nelde, meşgul olduğu alana göre, günümüz­de "toplum filozofu", "siyasal filozof" veya "toplum felsefecileri" gibi isimlendirmeler yapılmıştır. Tarihte yer yer filozof diye ad­landırılanların yanında hiç felsefeyle ilişki­si olmayan, fakat siyasî ve hayatî tecrübele­rine istinaden siyasî, ahlâkî ve dinî açıdan toplumsal meselelere eğilenler de vardır. Büyük bir bölümünün filozof diye tanınma­larında, evvelce felsefenin mantık, psikolo­ji, sosyoloji, tıp, ahlâk, siyaset gibi pek çok bilim alanını kapsamında bulundurmasının büyük rolü vardır. Toplumsal hadiselerle il­gili olarak yapılan değerlendirmeler de, yi­ne aynı sebeble toplum felsefesi diye nite­lendirilmiştir, Anlaşılabildiği kadarıyla, toplum felse­fesinin ilk çağdaki mümessilleri Platon ve Aristo'dur. Toplum felsefesiyle ilgili görüş­lerini Cumhuriyet ve Yasalar isimli eserle­rinde anlatan Platon (M.Ö. 429-347), bir ta­kım akıl yürütmelere (istidlaller) dayanarak eski Yunan sitelerinin tekâmülünü müşahe­deye çalışır. Ancak siteleri olduğu gibi top­lumsal gerçeklikleri içinde değil, olmaları gerektiği tarzda düşünür ve yeni düzenle­meler teklif eder.

Aristo, bir bakıma hem sosyoloji, hem ekonomi, hem de siyasî bilim el kitabı nite­liğindeki Politika adlı eserinde görüşlerini İşlemektedir. Yaygın ve çeşitli müşahhas araştırmalara dayanarak yaptığı toplumsal gözleminde, incelediği olaylardan toplum­sal hayatın tabi olduğu kanunları çıkarmaya gayret etmektedir. Lakin metafizik yaklaşı­mı toplumsal değerlendirmelerine temel teşkil ettiğinden genelde nazarî bir çalışma yapmıştır, denilebilir.

Ota çağda batıda toplum felsefecisi ola­rak Tanrı Sitesi adlı kitabın yazan Saint Augustinus (354-430) ve Kutsal Kitap, Aristoteles ve Vecizeler Üstüne Yorumlar isimli eserlerin sahibi Saint Thomas d'Aqu-in (1225-1274) görülmektedir. Kitabında tabiî hukuk, tabiî hürriyet ve bunların sonu­cu "liberalizm", siyâsî iktidar ve adalet ko­nularını inceleyen Augustinus, bütün mev­zularını Platonizm ile Hrısü yanlık esasları bütünü içinde, yani dinî inanç ve akıl bütün­lüğü içinde uzlaştırıcı bir yaklaşımla çöz­meye çalışır. Hem "yasa çoğunluğun İrade­sidir" düşüncesini prensipleştiren, hem de en meşhur temsilcisi olacak kadar Hnstiyan skolastiğini savunan Saint Thomas, Aris­to'dan ilhamını almış ve onun öğretisini yaymaya çalışmıştır.

Orta çağdan sonra batının toplum felse­fecileri arasında, Hükümdar'ın yazan Nİccola Machıavelli (1469-1527), Utopia mü­ellifi Thomas More (1478-1535), Güneş ÜlkesCmn sahibi Tommaso Campenella O568-1639), Liviethan yazan Thomas Hobbes (1588-1679), Din Bilim-Politika yazan Spinoza (1632-1677), Kanunların Ruhu'nva müellifi Montesquieu (1689-1755) ve Toplum Sözleşmesi-tçtimâî Mu­kavele (Contrat Social) yazan J.J. Rousse-au (1712-1778) yu görmekteyiz.
Batılı toplum felsefecilerin yaşadıktan devirler dikkate alınırsa, Rönesans ve Re­form hareketlerine kadar önemli bir boşlu­ğun varlığı göze çarpar. Halbuki o tarihler­de İslâm dünyası gerçekten büyük simalar ve toplum felsefecileri yetiştirmiştir. Orta çağ sonrası batının ilk toplum felsefecisi Machiavelli'den 60 küsur yıl önce vefat et­miş olan ibn Haldun (1332-1406) Mukad­dime siyle bugün bütün dünyada meşhur olmuştur. Ondan önce çeşitli sahalarda top­lum felsefesi ortaya koyanlar arasında Sülüku'l-Melikfı Tedbîri'l-Memâlik yazan Şihabüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Rebi (Miladî 9. asır), el-Medinetü'l-Fâzûa sahibi Farabî (870-950), Ahkâmü's-Sulta-niyye ve Nasihatü'l-Mülâk müellifi Mâverdî (974-1058), Kâbusnâme yazan Keykâvus (1021-1082), KutadguBilig adlı eserin sahibi Yusuf Has Hacib (Doğ. 1017), Siyâsetnâme yazarı Nizâmülmülk (1017-1091), îhyau Ulûmi'd-dîn ve Nasihatü'l-Mülûk müellifiGazalî (1058-1111) veçe-şiüi eserleriyle İbn Teymiye (1263-1328)yi saymak mümkündür. Toplum felsefesi tari­hinde İslâm dünyasında bazı nasihatü'l-mülük yazarları, mutasavvıf şairlerle Si-mavna kadısı Şeyh Bedreddin (ölm. 1420)e de yer verilir. Hikâye ve mesnevi tarzındaki eserlerde toplum felsefesi konulannı işleyen pek çok müellif vardır. Son dönemler­deki toplum filozofları hakkında Ahmet Ğmin Zuamâu'l-Islâh (Islahat Önderleri) adlı eserinde çok geniş bilgi vermektedir. Cevdet Paşa'nın "Tezakir"i ve Osmanlı dö­nemlerinde muhtelif vesilelerle padişaha ve sadarete sunulan "lâyiha"larda toplum fel­sefesi mevzularını ihtiva eden kıymetli ve enteresan bilgiler ve tesbitler vardır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder