İlk din kitabı, İ.Ö. 2000 yılında Hindistan'da
düzenleniyor. Evreni kişileştirip tanrılaştırmak da Hind'lilere özgü bir buluş.
Aşırı zengin azınlıkla aşırı yoksul çoğunluğun yaşadığı bu büyük ülke, aynı
zamanda, gizemciliğin (mistisizmin) de kaynağı. Tarihte bilinen ilk kutsal
kitap, Vedizm dininin kitabı olan Rig-Ved'dir. Vedaların ilk şarkıları büyücülük
şarkılarıdır. Bunlarda henüz büyük tanrıların adları geçmemektedir. Boğazköy
kazılarında bulunan çok önemli bir antlaşma Vedizm'in kaynaklarını başka
ülkelere çekmektedir. Bu antlaşma İsa'dan önce ondördüncü yüzyılda Hititlerle
Mitanniler arasında yapılmıştı. Antlaşmada adı geçen tanrılar (İndra, Mithra,
Varuna) sonraları Vedizm'in büyük tanrıları olmuşlardı.
İ.Ö. 1000 yıllarında tertiplenen Vedizm şarkıları
artık bu tanrıların sözünü etmektedirler.Vedaların en büyük tanrısı İndra'dır.
İndra bir doğa tanrısıdır, savaşçıdır da. Oysa onun karşısına bir akıl tanrısı
dikmek gerekiyordu. Bu akıl tanrısı da Varuna'dır. Varuna evrensel düzeni
sağlıyor, erdemi gerçekleştiriyordu. Tam bir gök tannsı, yıldızlı göğün
tanrısıydı (Varuna sözcüğünü ses bakımından, gök anlamına gelen Uranus ve eski
İran'ın büyük tanrısı Ahura'yla karşılaştırınız). Bunların yanında başka bir
gök tanrısı, güneşli gündüz göğünün tanrısı Mithra yer almaktadır. Mithra bir
hukuk tanrısıdır, insanlar arasındaki tüzeyi sağlamaktadır. Veda şarkılarına
göre Varuna'yla Mithra'nın anaları Aditi'dir. Aditi, evrendeki bütün
varlıkların ortak özü sayılmakta ve totemizmin Mana'sının yerini tutmaktadır.
Vedalarda eski Yunan'ın Zeus Pater'inin karşılığı olarak Diyaus Pitar vardır.
Bu tanrılar gittikçe önemlerini kaybedecekler ve yerlerini kurban tanrılarına
bırakacaklardır. Çünkü,Vedizm'e göre tanrıları yaratanlar kurbanlardır, bir
başka deyişle varlığı yaratan eylemdir.Vedizm'de erdem, kurban yoluyla elde
edilir. Kurbanlar tanrıları yaratırlar. Tanrılar da insanları iyiliğe ve
güvenliğe ulaştırırlar. Bu sistemde gök ölçüsünün dışında başkaca bir erdem
düşünülmemektedir.
Veda sözü Hint dilinde bilgi anlamındadır. Ancak bu
bilgi kulak yoluyla edinilen bir bilgidir. Veda'nın bilgisi erdemdir. İnsanlığın
en eski kutsal kitabı olan Rig-Veda, doğal bir sonuç olarak, Hindistan'da
sınıflanmaları doğurmuştur.Kast adı verilen bu sınıfların başında din
adamlarının, Brehmenlerin (rahip) kastı gelmektedir. Din adamlarının altında
prenslerle savaşçıların kastı olan arya kastı vardır. Bundan sonra, işçilerin
ve kölelerin çudra kastı yeralmaktadır. Bunların dışında da insanlığın en
aşağılığı sayılan paryalar vardır. Erdem bütün bu sınıflarda ayrı bir ölçü
taşımaktadır. Bir kastın erdemi, öbür kastın erdeminden başkadır. Erdem bir
sınıfa göre almak, bir başka sınıfa göre vermektir. Rig-Veda'nın onuncu
kitabının onuncu şarkısı şöyle biter: İnsan bir Brehmene bir inek verirse bütün
alemleri elde etmiş olur. Vedizm'in gelişmesi, ölümden sonra yaşamanın
birbirini kovalayan çeşitli hayatlar içinde gerçekleşmesi yolunda olmuştur.
Buysa, yeni bir erdem ölçüsü getirmiş bulunmaktadır. İnsan iyi davranışlarla
yaşamışsa sonraki hayatında iyi bir bedene, kötü davranışlarla yaşamışsa
sonraki hayatında kötü bir bedene girecektir. Buysa, iyiliğin armağanı, kötülüğün
cezasıdır.
Hindistan'ın temel dini Brahmanizm, bunun da sayısız
tanrıları arasında yaratıcı olarak tek tanrı niteliğindeki tanrısı Brahma'dır.
Bu ad, Sanskritçe tüm varlığın kaynağı, ilkesi, ruhu anlamlarını dile getiren
ve sözcük olarak saltık (Os. Mutlak, Fr. Absolu) anlamında kullanılan brahman
deyiminden gelir. Denilebilir ki Brahma, kavram olarak brahman'ın
kişileştirilmesidir. Hint inançlarına göre brahman, üç ayrı biçimde
belirmiştir: Yaratıcı tanrı olarak Brahma, koruyucu tanrı olarak Vişnu, yıkıcı
tanrı olarak Siva, Hıristiyanlığın üçlüğünü andıran bu üçlüğe Sanskritçe
trimurti denir. Bu üçlük de, Hıristiyan üçlüğünde olduğu gibi, bir, üçlükte
teklik'dir. Çünkü yaratıcı, koruyucu ve yıkıcı olarak beliren aynı saltık varlıktır
ve brahman'dır. Brahman'ın asıl kişiliği yaratıcılıkta belirmiştir ve bundan
ötürü de Brahma, Hint çoktanrıcılığının sayısız tanrıları arasında en soyut
tanrıdır. Bu yüzden onun üstüne tasarımlanmış hemen hiçbir öykü yoktur. Sadece
bütün bilgilerini Veda adı verilen dört kutsal kitaba yazmış olduğu söylenir.
Bundan anlaşıldığına göre, tektanrıcı dinlerde olduğu gibi, kutsal kitaplar da
bu yaratıcı tanrının sözleri ya da bilgileridir. Görüldüğü gibi, tektanrıcı
dinlerin değişmez niteliği olan yaratan ve kitabı Hint düşüncesinde İ.Ö. 2000
yıllarında gerçekleşmeye başlamıştır. Tektanrıcı dinlerin başka bir niteliği
olan peygamberde bir süre sonra Buda'nın kişiliğinde meydana çıkacaktır. Onun
meydana çıkışına kadar peygamberlik görevini güçlü bir sınıf halinde
kendilerine brahman adını vermiş olan rahipler yapmışlardır. Budist inançlarına
göre Buda, bütün bilgilerini Brahma'dan almıştır, artık olgunlaştığını ve
bildiklerini başkalarına öğretmesi gerektiğini kendisine Brahma söylemiştir,
Buda da Brahma'dan aldığı bu buyrukla kalkıp Benares'e gelmiştir. Buda'nın ünlü
Benares söylevi, Brahma'nın kendisine verdiği bilgilerin ürünüymüş.
Evrensel oluşmanın, eşdeyişle, evrimin çatışan
karşıtlıkların aşılmasıyla oluştuğu ilk düşüncelerce de sezilmiştir.
Hintlilerin Brahma Siva, Çinlilerin Yin-Yang, Yunanlıların Eros Anteros
karşıtlıkları ve bu karşıtlıklar arasındaki çelişme ve çatışmalar, bu bilim
öncesi sezinin en belli örnekleridir. Hemen bütün mitolojilerin temel
belirleyici düşüncesi iyilik kötülük çelişkisi'dir. Hint mitolojisinde yaratıcı
Brahma'nın karşısına yıkıcı Siva çıkar ve bu temel çelişme olumlu Vişnu'yla
aşılır. Düşünsel insan yaşamının en eski kaynaklarından biri olan Hint
inançlarına göre yaratıcı tanrı Brahma, sadece iyilik temeli üstüne kurulmuş
bir dünya yaratmak istemiş. Ama karşısına yıkıcı Siva çıkmış ve buna her
seferinde engel olmuş, çünkü çelişmesiz bir dünyanın yaratılabileceğine
inanmıyormuş. Brahma Siva Vişnu üçlüsü, Hint mitolojisinin en ünlü ve ilginç
tanrı üçlüsüdür. Diyalektik bir üçlü olan bu tanrılık grup yaratmayı (Brahma),
yokederken yapmayı (Siva) ve geliştirmeyi (Vişnu) simgeler. Diyalektik bir sav,
karşı sav, bireşim (Tez, antitez, sentez) üçlüsüdür.
Tanrı Vişnu bu gelişmeyi ve geliştirmeyi sanki daha
iyi belirtebilmek için çeşitli avatara (yeryüzüne iniş)'larda bulunur,
yeryüzüne her inişinde bozulan düzeni daha gelişmiş olarak kurar. Halk
efsanelerinde serüvenleri pek çoktur. Özellikle Balık, Kaplumbağa, Yabandomuzu,
Aslan, Cüce, Rama ve Krisna biçimlerinde cisimleşmelerinin çeşitli efsaneleri
vardır ve pek ünlüdür. Evrenin her an gelişmekte olduğu ve sonsuza kadar
sürekli olarak gelişeceği düşüncesi Hint felsefesinin en bilimsel savıdır.Tanrı
Vişnu bu savın temsilcisidir. Evrenin bir sonu olduğunu tasarımlayan halk
efsanelerinde bile onun dünyanın sonuna doğru yeni bir cisimleşmeyle yeniden
dünyaya ineceği ve dünyayı büsbütün yetkinleştireceği anlatılır. Hint
mitolojisinin Tufan öyküsünde de balık olup insan Manu'yu sırtına alarak
kurtaran ve insan soyunun yeniden türemesine olanak hazırlayan odur. Tanrı
Vişnu, en önemli serüvenlerinden biri olan Krisna cisimleşmesinde
Pandava'lardan Argiuna'yla dost olur ve Bhagavadghita (Cennet şarkısı)'nın
konusu olan ünlü söylevini verir. Bu söylev, Hint felsefesinin, ölüm ve görev
üstüne en ilginç düşüncelerini dilegetirir. Vişnu'ya göre ölüm diye bir şey
yoktur, sadece oluşma ve gelişme vardır, ölüm denilen şey bu oluşma ve
gelişmelerin belli birer aşamasıdır, bütün varlıklar gibi insanlar da bu
aşamalardan geçerek daha üstün bir düzeyde, daha gelişmiş olarak varlaşırlar ve
böylece varlıklarını sonsuzca sürdürürler. Vişnu tasarımı, bütün
ayrıntılarıyla, ilkel insan zekâsının en parlak belirtilerinden biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder