Felsefenin,
sağlam bilgiler edinmeyi amaç, dindiğini, hakikati bulup ortaya koymaya
çalıştığını söyledik. Ama, bütün bilimlerin ortak amacının da bu olduğunu
biliyoruz. Bilimler de, kendi araştırma alanlarında doğrulara ulaşmak
amacını güderler. Felsefenin, sağlam bilgiler edinmeyi amaç, edindiğini,
hakikati bulup ortaya koymaya çalıştığını söyledik. Ama, bütün bilimlerin
ortak amacının da bu olduğunu biliyoruz. Bilimler de, kendi araştırma
alanlarında doğrulara ulaşmak amacını güderler. Demek ki, amaç bakımından,
felsefe ile bilimler arasında fark yoktur, öyleyse fark nerededir? Fark,
bilimlerin, ele aldıkları olaylar arasındaki ilişki ve bağıntıları
belirtmekle yetindikleri halde, felsefenin bu ilişkilerin daha derinine
gitmeye çalışmasındadır.
Bilim,
duygularımızın ve deneylerimizin bize tanıttığı olayların birbirlerini
«nasıl» izlediklerini, hangi kanunlara uyarak ortaya çıktıklarını
belirtmekle ve açıklamakla yetiniyor. Oysa felsefe bu olayların «ne»
olduklarını bulmaya çalışıyor. Meselâ, toplumbilimi, toplumsal olayların
arasındaki ilişkiyi, bu olayların ortaya çıkışlarının hangi
kanunlara uyduğunu bulmaya çalışıyor. Oysa felsefe, toplumun «ne» olduğunu
soruyor. Biyoloji, bayat olaylarının; psikoloji ruh olaylarının
ilişkilerini inceliyor. Oysa felsefe, hayatın ve ruhun «ne» olduğunu
soruyor, bunların özünü açıklamaya çalışıyor.
Bilimlerin hepsi, hakikatleri bulmaya çalışıyorlar,
ama hakikatin ne olduğunu sadece felsefe araştırıyor. Böylece, felsefe,
bilimlerin ele almadıkları en genel sorulara cevap vermek istediği gibi,
vardıkları sonuçları da inceleyerek bir araya getirmek ve bunlardan genel sonuçlar
çıkarmak istiyor. Demek ki felsefe, bilimlerin kendi özel
inceleme alanlarında elde edilen sonuçları bir araya getirmek, bütünlemek,
toplu bir bilgi ortaya koymak istiyor; evren hakkında, bize, toplu ve
kapsayıcı bir görüş vermek istiyor. Burada, felsefî düşüncenin temel bir
özelliğinin ortaya çıktığını görüyoruz. Felsefe, bilimler gibi, belirli
bir yöntemle belirli ve sınırlı bir alanda bilgiye ulaşmaya yönelmiyor.
Felsefe, daha çok, edinilmiş bilgi üzerinde sorular sormaya, düşünmeye
yöneliyor. Demek ki, felsefî düşünce, zihnin kendisi üzerine dönen,
kendisine yönelen bir içdüşünme (teemmül-reflexion) olarak ortaya çıkıyor.
Bilgilerimiz hakkında bir soruşturma, araştırma, eleştirme olarak
beliriyor. Bilimlerin gittikçe ilerlemesi ve genişlemesi, felsefî
düşüncenin bu özelliğini daha da belirginleştirmîştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder