İnsan kişiliğini evrensel yapıda en üstün ve en gerçek
değer olarak ilerisi üren idealist ve dinsel akım. Kişicilik ve kişiselcilik
deyimleriyle de dile getirilen ve kimi sözlüklerimizde Türkçe yazımıyla da
kullanılan personalizm terimi ilkin 1863 yılında Amerikalı düşünür Brenson
Alcot tarafından ileri sürülmüştür. Daha sonra bu deyim 1901 yılında Fransız
düşünürü Renouvier tarafından kullanılmıştır.
Bireysel insanı
en üstün evrensel değer olarak yüceleştiren dinsel ve idealist bir anlayışı
adlandıran bu terim, aynı zamanda kişisel bir tanrıya inanma eğilimini,
yaşamsal ve tarihsel gelişmeyi kişiliğin oluşmasıyla açıklayan törebilim ve
tarih felsefesi anlayışlarını, insanı karşılıklı kişilik ilişkilerinin
belirlediğini ileri süren idealist öğretileri de adlandırmaktadır. Terim,
özellikle Alman düşünürü Teichmüller tarafından 1889 yılında tanrıyı
kişileştiren öğretileri dile getirmek için ileri sürülmüştür. Kişiyi en üstün
deşer olarak yüceleştiren ve tanrıya bağımlı kılan anlayışın Amerika’daki
kurucusu P. B. Bowne (1847-1910)’dur. R. T. Flewelling’le E. S. Brightman başta
olmak üzere G. W. Howison, M. W. Calkins, A. K. Knudson onu izlemişlerdir.
Renouvier
1902′de, Mounier 1946 ve 1950′de yayımladıkları yapıtlarına bu adı
vermişlerdir. Her üç öğreti de insan kişiliğini, evrensel yanı içinde en üstün
değer olarak görür ve kişisel özgürlüğünü tanıtlamaya çalışır. Renouvier’e göre
insan kişiliği, bu kişiliğin dışındaki her türlü değerden üstündür. Kişilikler,
birbirlerine indirgenemeyen ve birbirlerinden kökten ayrı bulunan bireysel
değerlerdir. Kişiliklerin ortak yanı sadece algı ve iştahlanma güçleridir.
Buysa, Tanrı’nın varlığını tanıtlar.
Kişilik, kendi
kendilerini gerçekleştiren edimlerin bir düzen sistemidir. Kişilik, evrenin
bütün varlık biçimlerinden üstündür. Öyleyse kişi, evrenin bir parçası
değildir. Kişinin bu yalnızlığı, Tanrı düşüncesini gerekli kılar. Geist,
kendisini bütün varlıklardan üstün kılmak suretiyle içine düştüğü yalnızlığa
bir sığınak bulmak zorundadır. Öyleyse Tanrı bilinci, kişiliğin kendisini
gerçekleştirmesidir.
Görüldüğü gibi,
her üç kişilikçi öğreti, yanlış bir temelden yola çıktıkları için sonunda
zorunlu olarak öznel idealizme varmaktadırlar. Her üç Öğreti de nesnel gerçeğin
insansal değeri yok ettiğini sanır ve nesnel gerçekten kurtulmaya çalışır.
Avrupa’da ve Amerika’da manevi cihazlanma vb. gibi idealist derneklerin
kurulmasına yol açan bu akım, toplumu, bireysel kişiliklerin bir toplamı sayar
ve dünyanın değiştirilmesi yerine, kişinin değiştirilmesini koyar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder