Taklit Olarak Sanat
Bu
kuramın en önemli temsilcisi Platon’dur. Platon, sanatın esasta taklit (mimesis) olduğunu söyleyen ilk
filozoftur. Platon duyusal dünyadaki varlıkları, ideaların birer kopyası,
taklidi olarak ele almaktadır. Öte yandan ona göre sanat eserleri de bu doğal
nesnelerin bir taklididir. O hâlde Platon'a
göre sanat, esasta bir taklidin taklidi veya ikinci dereceden bir taklittir.
Bu ise hakikati ifade etmek bakımından sanat eserinin hiçbir değeri olmadığı
anlamına gelir. O hâlde gerçeği temsil etmesi bakımından sanat eserlerini,
idealar ve onların kopyaları olan doğal nesnelerden sonra üçüncü sıraya koymak
gerekir.
Bu
taklit kuramında bir sanat eserinin güzelliğini, onun taklit ettiği nesneyi ne
kadar başarılı olarak taklit ettiğinin oluşturacağı açıktır. Buna göre duyusal
nesne, aslı olan ideayı ne kadar başarılı olarak taklit ederse o kadar gerçek
olacaktır. Bir sanat eseri ideaya ne kadar benziyorsa, o kadar değerlidir, güzeldir. Yine aynı şekilde Pascal da: “Asıllarına hayran olmadığımız
şeylerin benzerlerine hayran olmamız şaşılacak şeydir diyerek sanatın bir taklit olduğu görüşünü dile getirmiştir.
Aynı şekilde bir sanat eseri de bu duyusal nesneyi ve tabii onun aracılığıyla
ideanın kendisini ne kadar başarılı olarak taklit ederse o kadar başarılı
olacaktır.
Taklit
kuramı, sanatı sınıflandırırken sanatların gerçeği taklit etme şeklini dikkate
almıştır. Başka bir ifadeyle sanat türleri sanatçının kullandığı taklit araçlarına göre farklılık
gösterir. Örneğin, şiir ve edebiyat söz aracılığıyla taklit eden sanatken,
müzik doğayı ses aracılığıyla taklit eden sanattır. Resim ise renk ve
çizgilerle doğadaki nesneleri taklit eder. Bu sanat kuramına göre güzellik,
asıllarına benzediği ölçüde ortaya çıkan bir özelliktir. Doğadaki ahenk ve
düzen ne kadar yansıtılırsa, o sanat eseri de o kadar güzel olur. Buna göre
yansıtma ve taklit derecesi güzelliği belirleyen ölçüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder