21 Şubat 2019 Perşembe

Refleksif Düşünce

Refleksif Düşünce
İnsanın yaşadığı evren karşısındaki merakı ve şaşkınlığı onu sorular sormaya yöneltmiştir. Bu da onun düşünmeye,  bilmeye ve sorgulamaya başlaması demektir. Fakat felsefi düşünme sadece sorgulananı tek taraflı düşünme değildir; aynı zamanda sorgulamanın kendisini veya sorgulama sonucunu da sorgulamaktır. Bu çift yönlü düşünme tavrı felsefi bir yöntemdir. Felsefeyi derin düşünme olarak tanımlamak, onda birinci dereceden değil, ikinci dereceden bir bilgiyi, yani bilginin bilgisini görmek demektir. Bir düşünür, felsefe konularını ele alırken, "derin düşünme" veya "düşünmenin kendi üstüne dönmesi, içeriğini düşünmesi" anlamına gelen meditation (teemmül) denilen zihinsel süreçleri yaşayarak düşüncesini olgunlaştırır. Tefekkür (reflection), ise düşünürün akıl yorarak, düşünceleri ölçüp tartarak, kıyaslamalar yoluyla incelemesidir.

Felsefe bilgisi refleksif bir bilgidir. Yani, o sadece evren hakkında bir bilgi değildir; evreni kavramaya çalışan düşünce üzerine bir düşünce, evren hakkında bize verilen bilgiler üzerine bir bilgidir. O sadece bir bilgi değildir, aynı zamanda bilginin bilgisidir. Düşüncenin kendi üzerine tekrar yönelmesi felsefi tavır olup buna refleksif düşünme denir, örnek: Alman düşünürü I.Kant’ın düşünceyi ortaya koyan aklı mahkemeye çıkararak onun neyi, ne kadar bilebileceğini sorgulaması gibi. Immanuel Kantın (İmanuel Kant, 1724-1804) bütün felsefesi dünyayı, doğayı değil; dünyayı, doğayı bilmeye çalışan insan zihnini konu alır. O, insan zihninin, insan aklının ne olduğunu, nasıl çalıştığını, bilgiyi nasıl elde ettiğini araştırır. 

Ek Bilgi:

Refleksif düşünce ya da refleksivite, kendini gözlem ve analiz konusu olarak alan öznenin tutumudur. Refleksivite, kendi hakkında, kendi üzerine düşünen, kendisini bir obje gibi ele alıp bakabilen bir öznenin durumunu ifade etmektedir. Bu anlamda refleksif düşünce, her şeyden önce kendi dışına çıkıp bakabilmeyi, bir desantrasyon kapasitesini gerektirmektedir.

Taylor gibi yazarlar radikal refleksiviteyi, modernliğin karakteristiği olarak görmektedir. Refleksif tarzda düşünmek (düşüncenin kendi üzerine dönüşümlü oluşu), bilincimizin bilincinde olmak ve dünyanın bizim için var olma tarzı üstünde odaklaşmak, yani kendi öz sübjektivitemiz hakkında düşünmeye önem vermek demektir. Bu tutum Hıristiyan Batı dünyasında Saint Augustinden itibaren bir emir, bir model haline gelmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder