Derinlik Algısı
Nesnelerin yüksekliği, genişliği ve derinliği ile üç boyutlu olarak algılanmasına derinlik algısı denir. Derinliğin algılanması, iki gözün nesneyi değişik açılardan görmesiyle olmaktadır. Nesnelerdeki bazı özellikler de derinlik algısının gerçekleşmesinde etkili rol oynar. Nesnelerin, ışıklı-gölgeli oluşu, uzakta olanların bulanık ya da soluk görünmesi, birbiri arkasında kalması, uzaklaşan boyutlarını oluşturan çizgilerin küçülmesi ya da uzakta olan nesnelerin küçük görünmesi de derinlik algısına yol açar.
Bir kitabı eni, boyu ve derinliği ile algılarız. Oysa imgelerin üzerine düştüğü gözün ağ tabakası iki boyutlu bir düzlemdir. O halde bu algı nasıl oluyor da üç boyuta dönüşebiliyor? Bu soruyu bilim adamları çeşitli biçimlerde cevaplandırmışlardır. Ancak, bunlar karmaşık birer çözümlemedir. İnsanlar, derinlik algısında çeşidi çevresel niteliklerden de yararlanırlar:
Çizgisel perspektif: Paralel olan çizgiler, onlardan uzaklaştıkça birbirlerine yaklaşmış gibi görünür. Bundan dolayı ressamlar, uzaklık izlenimini uyandırmak için paralel çizgileri (bir sokağın iki yanı, telgraf telleri vb.) istedikleri yöne doğru birbirine birleştirirler.
Açıklık: Derinlik algısı, kısmen açıklık özelliğinden kaynaklanır. Bu da havanın açıklığı kapalılığı ile ilgilidir. Hava biraz kapalı, puslu iken uzaktaki bir ev bulanık görünür. Ama yakındaki evler ince ayrıntılarına kadar seçilebilir.
Araya girme: Bu özellik de derinlik algısını etkiler. Bir nesnenin, diğerinin görülmesini kısmen de olsa engellediği durumlarda görülür. Kapatan cisim daha yakında olarak algılanır. Uzayda hareket eden nesneler de derinlik algısında etkilidir. Havada hızla uçan bir uçak, daha yavaş hareket eden bir uçağa göre bize yakın algılanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder