28 Mayıs 2020 Perşembe

Nominalizm (Adcılık)

Nominalizm (Adcılık)
Başlıca temsilcisi Ockham’lı William olan öğreti. Bu öğretiye göre, kavramların zihin dışında varlığı yoktur; gerçek olarak var olduklarından söz edilemez (bu, tümel terimleri, tözler'in adları olarak kabul eden gerçekçi ya da platoncu görüşe karşıttır). Ockham’lı William'ın adcılığı, varlık bilimsel (gerçek olarak var olanlar yalnızca bireylerdir); ve hatta siyasal ve ekonomik (daha sonraları İngiliz filozof Hobbes'un "ele geçirici bireyciliği" savunmasında açıklığa kavuştu) özellikler taşır. Ama adcı düşünce akımının, kimi zaman çeşitli ve beklenmedik biçimlere bürünerek çağdaş dönemde büyük ölçüde ortaya çıktığını unutmamak gerekir. Matematik mantığın tekniklerinin, tutarlı ve belirli bir programın dile getirilmesini olanaklı kılması, bu durumu daha da pekiştirmiştir. "Issız manzaralardan zevk aldıkları için” (Quine) adcı görüşe bağlanabilen düşünürler, “olanaklı olan her yerde, çıkarsanmış soyut varlıkların yerine, mantıksal kuruluşları" (Russell) koyarak bir "varlık bilimsel azaltma'' işlemini gerçekleştirdiler.
Dünyanın eşyasını azaltmayı amaçlayan bu programın gerçekleştirilmesinin örneği olarak, Norbert Wiener'in ve K Kuratowski’nin, bağıntı kavramını, sınıfların sınıfı kavramına ayrıştırmasını gösterebiliriz (Fundamenta Mathematicae, 1920).Buna göre, bir asimetrik bağıntı olan (R, düzenli çiftlerin bir sınıfı olarak tanımlanabilir ama düzenli çift (a, b) de düzensiz sınıfların, düzensiz sınıfı olarak tanımlanabilir. Demek ki bağıntılara ilişkin her söylem, sınıfların sınıfları üzerine söylemin bir kısaltmasından başka şey değildir. Böylece, kendinde bağıntıların var olduğunu kabul etmenin gereksiz olduğu ve Ockham'ın usturasına göre bunların geçerliğinden söz edilemeyeceği gösterilmiş oluyor. Bu açıdan, Hilbert'in sonlulukçu girişimi de adcı programın bir çeşidi olarak görülebilir.

Ek Bilgi:
Nominalizm (Adcılık)
Genel kavramları gerçek saymayıp birer addan ibaret bulan öğreti... XI. yüzyılın sonunda Compiegne papazı Roscelin'in ileri sürdüğü adcılık öğretisine göre genel kavramlar, birtakım seslerden başka bir şey değildirler. Bunlar, insanların düşünce biçimlerine yakıştırdıkları birer addır ve hiç bir gerçeklikleri yoktur. Gerçek olan bireysel olandır...
Roscelin'in bu öğretisi kiliseyi temelinden sarsan bir düşünceydi. Çünkü dinler tümeller üstüne kurulmuştu, başta Tanrı olmak üzere bütün dinsel kavramlar soyut ve tümeldi. Genel kavramların gerçek sayılmaması dinin de gerçek sayılamayacağı sonucunu zorunlu kılıyordu. Bu yüzden, hemen bütün ortaçağ adcılıkla gerçekçilik'in kavgalarıyla yüklüdür. Genel kavramların gerçek olduğunu sananlar gerçekçilik adı altında toplanmışlar ve Roscelin’in bu savına karşı çıkmışlardır.
Ortaçağ skolastiğinin ters terminolojisi adları savunanları gerçekçi, asıl gerçeği savunanları ise adcı saymaktadır. Ortaçağın aydın düşünürü Abaelardus, kilisenin büyük tepkisini doğuran adcılığı gerçekçilikle uzlaştırabilmek için, açık anlamında adcılıktan yana olan kavramcılık (konseptüalizm) öğretisini ileriye sürmüştür... Antik çağ Yunan düşüncesinde de Stoacılar ve Epikurosçular adcıydılar.
Kinik düşünür Antisthenes, Platon'un gerçek saydığı ideler için, "Atı pek iyi görüyorum ama atlılığı göremiyorum" demişti. Öğreti, XIV. yüzyıl Hıristiyan skolastik Aristotelesçilerince (adcı gezimcilik) yeniden ve daha güçlü olarak canlandırılmış, dinle dünya işlerini ayıracak biçimde yorumlanmıştır. XVIII. yüzyıl duyumcuları da (sansüalizm) adcıdırlar. Duyumcu Condillac, "Tümeller addan başka bir şey olsalardı tümel olamazlardı" demektedir.

Ek Bilgi:
Nominalizm Nedir?
Nominalizme göre genel kavramlar (tümeller), bir takım seslerden başka bir şey değildirler, bunlar insanların düşünce biçimlerine yakıştırdıkları birer addır ve hiçbir gerçeklikleri yoktur.
XI. yy da Compregne papazı Rascelin tarafından ortaya atılan bu düşünce kiliseyi büyük bir ölçüde etkiledi. Çünkü bütün dinler temel kavramlar üzerine kuruluydu ve bu düşünce böylece dini gerçek saymıyordu. Bu yüzden orta çağ boyunca nominalizmi savunan kişiler ve buna karşın genel kavramlarının gerçek olduğunu savunan “gerçekçiler”arasında kavgalar, tartışmalar olmuştur.
Platoncu ve Aristotelesçi gerçekçiliğin bağnaz dinsel inançlarla bir arada düşünüldüğü orta çağda nominalizm dinsel sapkınlık olarak nitelendirildi. Ama dinsel sonuçlar bir yana, nominalizm, Platoncu gerçekçiliği düşünmenin ve genel terimler kullanarak konuşmanın ön gerçeği olduğu savını reddeder. Öte yandan Aristotelesçi gerçeklik kabul edilmiyor gibi görünse de Thomas Hobbes gibi ılımlı düşünürler tikeller arasında bazı benzerlikler olabileceğini ve bunları tanıtlamak için genel bir sözcüğün kullanılacağını yoksa konuşma ve düşünmenin olanaksız olduğunu ileri sürerler
Adcılık her ne kadar düşünmeyi ve konuşmayı zihinsel imgeler ya da dinsel terimler gibi simgelerle açıklıyorsa da düşüncenin simgelerin doğru kullanımının ötesinde kalan yanı adcılığı bir tür kavramcılığa yöneltir. Bu nedenle kavramcılık arasındaki fark açık seçik belli olmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder