Sosyolojinin
bir bilim olarak ortaya çıkmasından önce, toplumların yapısını anlamak,
sorunlarını çözmek ve ona istikrarlı bir yapı kazandırmak maksadına yönelik
düşünce biçimlerine verilen ad.
İlk
insanlarından itibaren toplumu teşkil edenler, sosyal münasebetlerinin düzenli
ve karşılıklı hak ve menfaatleri dikkate alır tarzda olmasını sağlamak, bunun
için müesseseler kurmak, kanunlar tanzim etmek gibi hususlarda, içinde
yaşadıkları dönem ve toplumun değer hükümlerine veya onun dışında fakat maksada
uygun izahlar ve yorumlar yapmışlar, değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bir
diğer ifadeyle, insanlık toplum sorunları hakkında değerlendirme yapmak için
Auguste Comte'u, Durkheim'i vs. yi beklememiştir. Tarihî seyir içinde insanların
bir arada olma hadisesi etrafında fikir yürütmüşlerdir. Bir vatan parçası üzerinde
nasıl bir arada yaşanabilir, sorusunun cevabını aramışlardır.
Sosyolojik
düşünceye katkıları ne olursa olsun, toplumsal meseleler hakkında düşünenlere
sosyolog denmemiştir. Zaten bu niteleme 19. yüzyıl damgasını taşır. Kaynaklar
herhangi bir vasıflandırma yapılmamış kimselerden de söz eder. Fakat bunlara,
genelde, meşgul olduğu alana göre, günümüzde "toplum filozofu",
"siyasal filozof" veya "toplum felsefecileri" gibi
isimlendirmeler yapılmıştır. Tarihte yer yer filozof diye adlandırılanların
yanında hiç felsefeyle ilişkisi olmayan, fakat siyasî ve hayatî tecrübelerine
istinaden siyasî, ahlâkî ve dinî açıdan toplumsal meselelere eğilenler de
vardır. Büyük bir bölümünün filozof diye tanınmalarında, evvelce felsefenin
mantık, psikoloji, sosyoloji, tıp, ahlâk, siyaset gibi pek çok bilim alanını
kapsamında bulundurmasının büyük rolü vardır. Toplumsal hadiselerle ilgili
olarak yapılan değerlendirmeler de, yine aynı sebeble toplum felsefesi diye
nitelendirilmiştir, Anlaşılabildiği kadarıyla, toplum felsefesinin ilk
çağdaki mümessilleri Platon ve Aristo'dur.
Toplum felsefesiyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet ve Yasalar isimli eserlerinde
anlatan Platon (M.Ö. 429-347), bir takım akıl yürütmelere (istidlaller)
dayanarak eski Yunan sitelerinin tekâmülünü müşahedeye çalışır. Ancak siteleri
olduğu gibi toplumsal gerçeklikleri içinde değil, olmaları gerektiği tarzda
düşünür ve yeni düzenlemeler teklif eder.
Aristo,
bir bakıma hem sosyoloji, hem ekonomi, hem de siyasî bilim el kitabı niteliğindeki
Politika adlı eserinde görüşlerini İşlemektedir. Yaygın ve çeşitli müşahhas
araştırmalara dayanarak yaptığı toplumsal gözleminde, incelediği olaylardan
toplumsal hayatın tabi olduğu kanunları çıkarmaya gayret etmektedir. Lakin
metafizik yaklaşımı toplumsal değerlendirmelerine temel teşkil ettiğinden
genelde nazarî bir çalışma yapmıştır, denilebilir.
Ota
çağda batıda toplum felsefecisi olarak Tanrı Sitesi adlı kitabın yazan Saint
Augustinus (354-430) ve Kutsal Kitap, Aristoteles ve Vecizeler Üstüne Yorumlar
isimli eserlerin sahibi Saint Thomas d'Aqu-in (1225-1274) görülmektedir.
Kitabında tabiî hukuk, tabiî hürriyet ve bunların sonucu
"liberalizm", siyâsî iktidar ve adalet konularını inceleyen
Augustinus, bütün mevzularını Platonizm ile Hrısü yanlık esasları bütünü
içinde, yani dinî inanç ve akıl bütünlüğü içinde uzlaştırıcı bir yaklaşımla
çözmeye çalışır. Hem "yasa çoğunluğun İradesidir" düşüncesini
prensipleştiren, hem de en meşhur temsilcisi olacak kadar Hnstiyan skolastiğini
savunan Saint Thomas, Aristo'dan ilhamını almış ve onun öğretisini yaymaya
çalışmıştır.
Orta çağdan sonra batının toplum felsefecileri arasında, Hükümdar'ın yazan Nİccola Machıavelli (1469-1527), Utopia müellifi Thomas More (1478-1535), Güneş ÜlkesCmn sahibi Tommaso Campenella O568-1639), Liviethan yazan Thomas Hobbes (1588-1679), Din Bilim-Politika yazan Spinoza (1632-1677), Kanunların Ruhu'nva müellifi Montesquieu (1689-1755) ve Toplum Sözleşmesi-tçtimâî Mukavele (Contrat Social) yazan J.J. Rousse-au (1712-1778) yu görmekteyiz.
Batılı
toplum felsefecilerin yaşadıktan devirler dikkate alınırsa, Rönesans ve Reform
hareketlerine kadar önemli bir boşluğun varlığı göze çarpar. Halbuki o
tarihlerde İslâm dünyası gerçekten büyük simalar ve toplum felsefecileri
yetiştirmiştir. Orta çağ sonrası batının ilk toplum felsefecisi Machiavelli'den
60 küsur yıl önce vefat etmiş olan ibn Haldun (1332-1406) Mukaddime siyle
bugün bütün dünyada meşhur olmuştur. Ondan önce çeşitli sahalarda toplum
felsefesi ortaya koyanlar arasında Sülüku'l-Melikfı Tedbîri'l-Memâlik yazan
Şihabüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Rebi (Miladî 9. asır), el-Medinetü'l-Fâzûa
sahibi Farabî (870-950), Ahkâmü's-Sulta-niyye ve Nasihatü'l-Mülâk müellifi
Mâverdî (974-1058), Kâbusnâme yazan Keykâvus (1021-1082), KutadguBilig adlı
eserin sahibi Yusuf Has Hacib (Doğ. 1017), Siyâsetnâme yazarı Nizâmülmülk
(1017-1091), îhyau Ulûmi'd-dîn ve Nasihatü'l-Mülûk müellifiGazalî (1058-1111)
veçe-şiüi eserleriyle İbn Teymiye (1263-1328)yi saymak mümkündür. Toplum
felsefesi tarihinde İslâm dünyasında bazı nasihatü'l-mülük yazarları,
mutasavvıf şairlerle Si-mavna kadısı Şeyh Bedreddin (ölm. 1420)e de yer
verilir. Hikâye ve mesnevi tarzındaki eserlerde toplum felsefesi konulannı
işleyen pek çok müellif vardır. Son dönemlerdeki toplum filozofları hakkında
Ahmet Ğmin Zuamâu'l-Islâh (Islahat Önderleri) adlı eserinde çok geniş bilgi
vermektedir. Cevdet Paşa'nın "Tezakir"i ve Osmanlı dönemlerinde
muhtelif vesilelerle padişaha ve sadarete sunulan "lâyiha"larda
toplum felsefesi mevzularını ihtiva eden kıymetli ve enteresan bilgiler ve
tesbitler vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder