İzmir’in güneyinde
Kolphon diye bir kent varmış. Bu kentte Lydialı bir kız oturuyormuş. O
kız, dokuma ve örmede pek ustaymış. Kızın elişlerini görmek için
her yerden, orman ve dağ perileri gelirmiş. Kıza herkes
hayran olurmuş. Kız işlenmemiş yünü eline alınca, güzel parmaklarıyla
evirip çeviriyor ve yumuşacık, hafif bir yumak yapıyormuş. Herkes
ona “Örmeyi Tanrıça Athena’dan mı öğrendin?” diye soruyormuş. Athena örücülüğü
ile ünlüymüş. Kız bir gün kızarak “Ne Athena’sı? Ben kendim öğrendim.”
demiş. Athena bunu duyunca çok kızmış. Kolphon’a gelerek kızla dokuma
yarışmasına girmiş. İkisi de tezgâhların başına geçmişler. Yanlarında
renkli tireler, aralarında da gümüş ve altın teller varmış. Athena bir
zeytin ağacı dokuyormuş.
Kız ise tanrıların zamparalıklarının resimlerini dokuyormuş. Örneğin, Zeus’un kuğu kuşu kılığına girerek, sarışın Europa ile aşklarını dokumuş. Athena kızın yaptıklarını görünce çok kızmış. Eline aldığı sopa ile kızı fena halde dövmüş.Kızın her yeri yara bere içinde kalmış. Arakhne karşısındakinin Athena olduğunu anlar ve çok utanır. Arakhne kaçar ve kendini asar. Onun bu halini görünce Athena kıza acıyarak dövmeyi bırakıp onu örümceğe (Arakhne) çevirmiş. O günden bu güne zavallı örümcek ipek ağlarını örer dururmuş. Arakhne’nin yaşadığı Kolophon ve Miletos kentleri, dokuma kumaşları ve renkli yünleriyle ünlüymüş. Tarihten önceki çağlarda dünyanın kadın giyimi modasını, farbelalı eteklerini ve benzerlerini bu kentler satıyormuş. Bu kentlerin endüstrisini zamanın en önemli kenti olan Atina çok kıskanıyormuş. Zamanımızda yapılan kazılarda, Miletos’ ta üzerinde örümcek kabartması taşıyan mühürler ve sikkeler bulunmuştur. Bu sikkelerin bulunuşu da bu efsaneyi anlatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder