________________________________________
“benim din üzerine şahsi inanışım Lucretius’unkiyle
aynı. Onu korkudan doğmuş bir hastalık ve muazzam bir sefillik olarak
görüyorum. Ne var ki, medeniyete bazı katkıları olduğunu inkar edemem. İlk
çağlarda takvimi düzenlemeye yardımcı oldu, ve mısırlı rahiplerin güneş
tutulmalarının tarihsel kayıtlarını tutmalarını ve onları önceden tahmin
edebilmelerini sağladı. Bu iki hizmeti kabul etmeye hazırım, ama başka bir
katkı bilmiyorum. Din medeniyete katkıda bulunmuş mudur?“
Düşünceme göre din öncelikli ve ana olarak korku
üzerine kurulmuştur. Kısmen bilinmeyenin korkusudur ve kısmen bir şekilde
senden daha büyük olan abinin bütün problem ve çatışmalarda senin yanında
olduğunu hissetme isteğidir. Bu bütünün temeli korkudur—bilinmeyen
korkusu, yenilgi korkusu, ölüm korkusu. Korku zulmün ebeveyndir, ve bu
sebeple zulmün ve dinin el ele gitmesinde şaşılacak bir şey yoktur…bilim
bize öğretebilir, ve düşünüyorum ki kendi kalbimiz bize artık hayali
destekler için etrafa bakınmayı değil, artık uzayda müttefikler icad etmeyi
değil, daha ziyade dünyayı yaşanılacak daha iyi bir yer haline getirmek
için buradaki, aşağıdaki kendi çabamıza bakmayı öğretebilir; kiliselerin
yüzyıllar içinde yaptıkları bir çeşit mekan yerine. Neden bir Hristiyan
değilim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder