Sorusuna cevap aramadan önce sivil toplum kavramını, toplumsal gerçeklik
bakımından incelemek gerekir. Bu anlamda bakıldığında kavramın sürekli olarak
bir yaşam alanına gönderme yaptığını görürüz. Gönderme yapılan bu yaşam alanı
tarihsel süreçte aileden devlete uzanan geniş bir yelpazede ele alınsa da
günümüzde daha çok; devletten bağımsız ve gönüllü olarak kendi kendini
oluşturan bir yaşam alanını ifade etmektedir. Nitekim sivil toplum kavramını
daha önemli getiren de budur.
Antik Çağ’dan başlayıp 18. yüzyıla kadar devam eden süreçte politik toplumla sivil toplum arasında bir ayrım söz konusu değildir. Kavramda bu başkalaşıma yol açan olgu; yurttaşların tüm hayatlarını kapsayan bir devlet anlayışının yerine siyasal iktidarın sınırlandırılması yönünde girişimlerinin başlamasıdır. Bu girişimler kavramının günümüzde gönderme yaptığı yaşam alanlarını devlet dışına çekmiştir.
Sivil toplumun tanımına geçecek olursak; günümüz siyaset bilimi literatüründe sivil toplumun birçok farklı tanımı olduğu görülmektedir. Bu tanımların hepsini buradan vermek mümkün olmayacağı için öne çıkan tanımlar ele alınacaktır.
Antik Çağ’dan başlayıp 18. yüzyıla kadar devam eden süreçte politik toplumla sivil toplum arasında bir ayrım söz konusu değildir. Kavramda bu başkalaşıma yol açan olgu; yurttaşların tüm hayatlarını kapsayan bir devlet anlayışının yerine siyasal iktidarın sınırlandırılması yönünde girişimlerinin başlamasıdır. Bu girişimler kavramının günümüzde gönderme yaptığı yaşam alanlarını devlet dışına çekmiştir.
Sivil toplumun tanımına geçecek olursak; günümüz siyaset bilimi literatüründe sivil toplumun birçok farklı tanımı olduğu görülmektedir. Bu tanımların hepsini buradan vermek mümkün olmayacağı için öne çıkan tanımlar ele alınacaktır.
Etimoloji
Aristo tarafından kullanılan “ politike koinonia” kavramı “sivil toplum” kavramının ilk tarihsel versiyonudur. Aristo’nun insanlar için en uygun yönetim biçimini ifade etmek için kullandığı “politike koinonia”, yasalarla belirlenmiş kurallar sistemi içinde özgür ve eşit -kabul edilen- yurttaşların siyasal toplumudur. Bu kavrama göz atmak gerekirse, “koinonia” özgür yurttaşların kullandığı “polis”in alanına işaret etmekte ve kavram genel itibariyle toplumun parçalarıyla birlikte bir bütününe işaret etmektedir. Bu bütünlük Aristo’nun düşüncesinde sivil ile siyasal olanın ayrımının olmadığını gösterir. Ancak Aristo’nun düşüncesinde özel alanlar yok değildir. Bu özel alanların bir ayrım oluşturmamasının sebebi, Aristo’nun bu özel alanları –oikos- yani haneleri polis’in arkaplanı olarak görmesinden kaynaklanır. Özetle bu kavram o günün; Atina devletlerini veya Roma Cumhuriyeti'nin medenileşmiş toplumunu ifade etmek amacıyla kullanılmıştır.
Günümüzde kullanılan “sivil toplum” terimi Aristo’nun “politike koinonia”sının Latince’ye Çiçeron tarafından “societas civilis” olarak aktarılmış biçiminin bire bir çevirisidir. Çiçeron’un bahsettiği bu kavram Aristo’nun “politike koinonia” kavramı gibi genel bir kavram olup devlete karşı herhangi bir karşıtlığı ifade etmek amacıyla kullanılmaz. Günümüzde kullanılan terimin aynısı olması itibariyle “societas civilis” terimini daha net biçimde kavrayabilmek için “civilis” sözcüğünü incelemek gerekir. Bu terimden türeyen sivil ve sivilleştirme kavramlarına baktığımızda; sivil ilk anlamıyla yurttaşa, hayatına, haklarına ilişkin bütünü belirtmek için, aynı kökten gelen sivilize ya da sivilleştirme ise maddi, sosyal, kültürel gelişmeyi anlatmak için kullanılır. Daha net bir ifadeyle “sivil”in kökü kent hayatının beraberinde getirdiği hakları ve yükümlülükleri ifade eder.
Sözlük Anlamı
İlk olarak kavrama dair genel bir çerçeve oluşturması amacıyla Ahmet Cevizci’nin Felsefe Sözlüğü’ndeki “sivil toplum” maddesine göz atılabilir:
“Siyasî
otoritenin baskısından nispeten uzak olan toplum modeli; toplumda varolan ve
kuruluşu birtakım haklar elde etme çabasına bağlı olan demokratik yapı;
toplumun kendi kendisini, devletin kurumlarından bağımsız olarak, yönlendirmesi
durumu.”
Ahmet
Cevizci’nin verdiği bu bilgiler tam bir tanım niteliği taşımasa da sivil toplum
kavramına dair çok sık atıfta bulunan kavramlarla aynı temelde yükselmektedir.
Bu doğrultuda Larry Diamond’un sivil toplum tanımına bakacak olursak:
“Örgütlü sosyal
yaşamın gönüllü, kendi kendini üreten, kendi kendini destekleyen, devletten
özerk olup bir yasal düzen ya da ortak kurallara bağlı olan alanıdır… Sivil
toplum özel alan ve devlet arasında duran aracı bir varlıktır.”
Diamond bu
tanımında yasal güvenceyle sivil toplumun özerkliği güvence altına alınmış
oluyor. Bu yasal düzenlemeler bir yandan devlet iktidarını sınırlayıcı bir rol
oynarken bir yandan da onun iktidarını hukuka dayandırarak meşrulaştırmaktadır.
Nitekim sivil toplum devletten özerk olmayı içerir ama, ondan yabancılaşmayı
zorunlu kılmaz görüşündedir.
John Keane ve Sivil Toplum
John Keane ise sivil toplumu şöyle tanımlar:
“… şiddet
karşıtı, kendi kendine örgütlenen, kendi kendini değerlendiren ve yansıtan ve
hem birbirleriyle hem de onların eylemlerini ‘çerçeveleyen’, sınırlayan ve
mümkün kılan devlet devlet kurumlarıyla sürekli bir gerilim içerisinde olma
eğiliminde bulunan yasal koruma altındaki devlet-dışı kurumların karmaşık ve
dinamik bir topluluğunu hem tanımlayan hem de tasavvur eden bir ideal-tip
kategorisidir (Max Weber’in kullandığı anlamda bir ideal tip).”
John Keane
yaptığı bu tanımda sivil toplumun şiddetten soyutlanmış bir alan olduğunu ifade
etmiş olması önemli olmakla birlikte, yine sivil toplumun dinamik bir topluluğu
tanımlayan ve geleceğe dair tasavvur edebilme yetisine sahip olduğunu
belirtmesi önemlidir.
Ömer Çaha’nın Sivil Toplum Anlayışı
Sivil toplum konusunda Türkiye’de önde gelen isimlerden biri olan Ömer Çaha,
“Modern
toplumda sivil toplum herşeyden önce sivilleşmeyi anlatmaktadır.”
demektedir. Bu
doğrultuda iki toplum modelinin varolduğunu savunan Çaha, sivil toplumu
ideolojik topluma karşıt bir toplum modeli olarak ele almaktadır. İdeolojik
toplum, devletin öncülüğü altında aynı ideoloji tarafından güdülen, toplumsal
farklılığa ve renkliliğe müsaade etmeyen, devletin yüce varlığıyla bütünleşmiş
olan bir organik toplum iken, sivil toplum bireylerin herhangi bir zorlamaya
maruz kalmaksızın, kendi aralarında anlaşarak oluşturdukları ortak yaşam
alanını ifade etmektedir. İdeolojik ve sivil toplum arasındaki bu ayrımdan yola
çıkarak sivil toplumu şöyle tanımlamaktadır:
“Devletin
şekillendirmediği, kendi inisiyatif ve renkliliğine terk ettiği bir alanı ifade
etmekle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda aktif ve özgür siyasal katılım ve
politizasyın sürecini de ifade etmektedir.”
Daha önce
verdiğimiz tanımların aksine Ömer Çaha’nın sivil toplum tanımında hukukla
ilgili bir ifade göze çarpmamaktadır. Her ne kadar tanımda yer almasa da Çaha
devlet-toplum ilişkisinde hukuk’a önemli bir yer ayırmakta ve devlet’in hukukun
gölgesinde “sivil yönetim” -liberal düşüncenin tam da böyle bir sivil
yönetimi esas aldığını savunur- tarafından yönetildiğini ifade etmektedir.
Sivil yönetim ile devlet arasındaki bu ilişkiyi sivil toplumun özellikleri
arasında sayması önemlidir. Bu açıdan bakıldığında sivil toplumu sivilleşme
olarak görmesi, sivil toplum tanımında siyasal katılım ve politizasyona yer
vermesi ve sivil toplumun devletle bireyler arasındaki ara kademelerden ibaret
olamayacağını savunması, Ömer Çaha’nın kavramsallaştırmasında sivil toplumun
oldukça etkili bir olgu olduğunu gösterir.
Şerif Mardin
Şerif Mardin, sivil Batı’nın bütün “hürriyet” anlayışında, siyasînin sultasından kurtulabilmiş ilk toplumsal sistem oluşu nedeniyle sivil toplumun önemli bir yer kapsadığını belirtmektedir. Kavramın ortaya çıkışıyla ilgili Batı’da devlet dışında süren hayatın akışının garanti altına alınması ve ekonomik faaliyetlerin özerk bir konuma sahip olmasının altını çizen Mardin, sivil toplumun ilgili olduğu üç temel maddeyi şu şekilde sıralıyor:
- “Medenilik” anlayışı
- Batı Avrupa’nın toplumsal tarihinde çok önemli
bir sosyal tarih aşaması
- Tarih felsefesi alanında bir tartışma
Tanımlar
Bu tanımlardan farklı olarak sivil toplumun tek bir tanımı olamayacağı ve onu oluşturan yapılarla farklı şekillerde tanımlanabileceğine dair görüşler de mevcuttur.
Bunlardan biri Howell ve Pearce’nin yaptığı şu tanımdır:
Bu tanımlardan farklı olarak sivil toplumun tek bir tanımı olamayacağı ve onu oluşturan yapılarla farklı şekillerde tanımlanabileceğine dair görüşler de mevcuttur.
Bunlardan biri Howell ve Pearce’nin yaptığı şu tanımdır:
“Sivil toplum
kavramı birey, toplum ve devlet arasındaki ilişki ne [nasıl] olmalı konusundaki
farklı normatif anlayışları yansıtmaktadır.”
Bu iki düşünür
sivil toplumu normatif bir araç olarak düşünen yaklaşımı özetlemektedir. Bir
diğer düşünür John Ehrenberg ise sivil toplumun tanımıyla ilgili:
“Onu [sivil
toplumu] oluşturan yapıların ne yapmakta olduğuna, nasıl örgütlendiklerine ve
hangi siyasal ve ekonomik güçlerin etkisi altında olduğuna bakarak”
tanımının
yapılabileceğini ifade etmektedir. Bu bağlamda sivil toplumla ilgili tek ve
kesin bir tanım yapılamıyacağını ifade eden Ehrenberg, sivil toplumun yalnıza
devlet-dışı özerk bir alan olduğunun ifade edilmesinin yetmeyeceğini
düşünmektedir. Aynı şekilde John Keane de devlet ve sivil toplum kavramlarının
“Modern
siyasal biliçliliğin derinlerinde yatan bir antitezi oluşturan iki terim”
olarak genel
bir biçimde bahsedilmesinin yanıltıcı olduğunu vurgulamaktadır. Keane bu
tezlerin özgül olmayan, her şeyi kapsayan nitelikleri, coğrafi dağılım ve zaman
bağlı değişimler ve ayrımın semantik varyasyonlarındaki farklılıkları baskı
altına aldığı ve yok ettiğini ileri sürmektedir.
Bu tanımlardan da anlaşılabileceği gibi sivil toplum kavramı üzerinde mütabakat sağlanmış bir tanım yoktur. Ancak yapılan tanımlardan yola çıkarak ortak bir tanım yapılabilir: sivil toplum herşeyden önce özel bir yaşam alanına atıfta bulunan bir kavram olup, içinde bulunduğu coğrafyanın siyasi, ekonomik, toplumsal ilişkiler temelinde farklı biçimlere bürünebilen, devlet-dışı olmakla birlikte devletten tamamen kopuk olmayan, mümkün olduğunca devlet müdahelesine karşı direnenmekle birlikte bazen devletten etkilenen, bazen devleti etkileyebilen bazense bir aracı kurum olarak karşımıza çıkan bir varlık olup, karmaşık ilişkiler ağının bir parçasıdır.
Bu tanımlardan da anlaşılabileceği gibi sivil toplum kavramı üzerinde mütabakat sağlanmış bir tanım yoktur. Ancak yapılan tanımlardan yola çıkarak ortak bir tanım yapılabilir: sivil toplum herşeyden önce özel bir yaşam alanına atıfta bulunan bir kavram olup, içinde bulunduğu coğrafyanın siyasi, ekonomik, toplumsal ilişkiler temelinde farklı biçimlere bürünebilen, devlet-dışı olmakla birlikte devletten tamamen kopuk olmayan, mümkün olduğunca devlet müdahelesine karşı direnenmekle birlikte bazen devletten etkilenen, bazen devleti etkileyebilen bazense bir aracı kurum olarak karşımıza çıkan bir varlık olup, karmaşık ilişkiler ağının bir parçasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder