Latince “burra” ve Yunanca “kratos” sözcüklerinden
türetilmiştir. “Burra” masaları örtmede kullanılan koyu renkli kumaş: “kratos”
ise egemenlik, yönetim anlamına gelmektedir. Buna göre bürokrasi “masaların ya
da büroların egemenliği anlamındadır. Bu kavaramın ortaya çıktığı dönemde
memurların, hizmet yürüttükleri masaların üzeri koyu renkli kumaşla
örtülmekteydi. Aslında bu benzetme ile ifade edilmek istenen, memurların toplum
üzerinde giderek artan egemenliğidir. Memurların bu egemenliği, onların hizmet
yürüttükleri bir araçla (yazı masası) ya da mekanla (büro) nitelendirilmiştir.
Bürokrasi daha çok olumsuz ve kötüleyici bir anlam
ifade eder. Bu anlamda bürokrasi verimsizlik, işlerin ağır yürümesi,
kuralcılık, kırtasiyecilik, sorumluluktan kaçma, yönetimde gizlilik, yetki
devretmekte isteksizlik, otoriteye aşırı bağlılık gibi olumsuz davranış ve
işlemlerdir.
Sözlük anlamı ile bürokrasi “ Devletin işlerin
yürütülmesinde yazışmalara gereğinden çok önem verme kırtasiyecilik” olarak
tanımlanmaktadır.
Toplum açısından ise bürokrasi memur egemenliği devlet
işlerinde bir işin yapılması için gerekli izinler, onaylar, imzalar, uyulması
gereken kurallar ve genelliklede işlerin yokuşa sürülmesi ve zaman kaybı olarak
anlaşılmaktadır.
Bürokrasiyi “devletin örgütleyici çalışmalarının
toplumdan çıkarak toplumun üstünde yer alan ayrıcalıklı kişilerce yürütülmesi
diye tanımlanabilir.
Bürokrasi, burjuva devletin örgütleyici çalışmaların
seçimlik, sorumu ve azledilebilir olmayan, ayrıcalıklı ve kalıcı bir memurların
ordusu eliyle yürütülmesinde somutlaşan özgül bir yönetim biçimidir.
Bürokrasi, sistemli kurallarla tanımlanan özelliği
olan işlerin bütünleşmiş hiyerarşisini işaret eder. Biçimsel yetkinin işi yapan
kimseye değil,işi yapmakla yükümlü bulunan daireye verilmiş olduğu, şahsa ait
olmayan, rutin hale gelmiş bir yapıdır.
2. Max Weber’e göre bürokrasi tanımı;
Max Weber’in üzerinde durduğu bürokrasi, günlük dilde
kullanılan işlerin yoluşa sürülmesi, geciktirilmesi anlamının tam aksine
etkinlik açısından ideal bir organizasyon yapısını göstermektedir.
Weber’in bürokrasi görüşü endüstriyel kuruluşlar,
politik örgütler, kilise ve benzeri dinsel örgütler için de geçerli olmakla
birlikte daha çok kamuya ilişkin işlevler için tasarlanmıştır. Herhangi bir
örgütte bürokrasinin belirtileri; açık ve kesin olarak belirlenmiş bir
hiyerarşi, her bir servisin sorumlulukları ve kişisellik dışı anlayışıyla
evrensel olarak uygulama alanı bulan kurallar şeklinde özetlenebilir. Weber’e
göre ister kamu ister endüstri olsun, herhangi bir örgüt şu özelliklere sahipse
bürokrasinin temel ayırıcı niteliklerini de taşıyor demektir:
Örgütün büyük hacme sahip olması Weber’e göre,
büyüklüğün ölçütü istihdam edilen insan sayısıdır.
İstihdam edilenlerin çoğunun yarı nitelikli ya da
niteliksiz olmaları
Nispeten basit bir kütle üretim teknolojisi,
Nispeten karmaşık ürün ya da çıktı.
Weber, araştırmalarında özellikle şu dört nokta ile
ilgilenmiştir:
Bürokrasi adını verdiği bir bütünün özelliklerini
belirlemek,
Bürokrasilerin büyümelerini ve büyümelerinin
nedenlerini saptamak,
Birlikte oluşan diğer toplumsal değişmeleri ayırmak
Bürokratik amaçların (öncelikle bir siyasi otoritenin
amaçlarının) gerçekleşmesinde bürokratik örgütün etkilerini ortaya çıkarmak
Sosyal açıdan bürokratik yapıların neden gerekli
olduğu ve etkin bir organizasyon yapısının özellikleri üzerinde duran Weber’ in
görüşlerinin bazı temel noktaları şunlardır:
Fonksiyonel uzmanlaşma ve iş bölümü
Açık-seçik bir hiyerarşik yapı ve her kademenin bir
üst kademede kontrolü
Her kademede işlerin yapılışına ilişkin ilke ve yöntemler
Kişisel ve duygusal olamayan; rasyonel ve ilkeler
doğrultusunda ilişkiler
Teknik yeteneğe dayalı personel seçim ve terfi sistem
Organizasyon birimlerinin yasal yetkilerle ve terfi
sistemi
Organizasyon birimlerinin yasal yetkilerle birbirine
bağlanması
Weber’in amacı; örgütlerin karşılaştıkları sorunları
bürokratik yapının nasıl aşacağını göstermektir. Uzmanlaşma ve işbölümü yoluyla
verimliliğin artacağını savunan Weber, bilinen en verimli örgüt tipinin
bürokrasi olduğunu söylerken, bürokrasinin kuruluşunun yasal, yönetiminin ise
rasyonel olduğunu belirtir.
İnsanlardan oluşan organizasyonları yapısız,
istikrarsız ve düzensiz bir halde düşünelim. Böyle bir durum “kaos” olurdu.
Böyle bir kargaşalığın önüne geçebilmek-kendi organizasyonlarına bir yapı
kazandırabilmek için- insanlar bürokrasiyi icat etmişlerdir. Bürokrasi,
siyasal, dinsel, ticari, askeri, eğitsel ve diğer tür organizasyonlarda vardır.
Max Weber kendi görüşüne göre ideal bulduğu
bürokrasiyi tanımlayıncaya kadar bürokrasinin sistematik bir incelemesi
yapılmamıştı. Böyle olmakla beraber, Weber’in ideal bürokrasisine yaklaşan
özelliklere sahip yapılar binlerce yıl önce pek çok sayıdaki uygarlıklarda
vardır.Aynı kavramların birçoğu modern organizasyonlarda kullanılmaktadır.
Eski Mısır Bürokrasisi’nin, en eski bürokrasi olduğu
sanılmaktadır. Milattan üç bin yıl kadar önce, Firavunlar döneminde, Nil
nehrinin ulaşım yolu olarak ve sulama macıyla kullanılmasının kurallara
bağlanması gerekmişti. Bu kuralların uygulanmasına ve denetimine ilişkin ilk
yazılı belgeler ve kurulan bürolar, Eski Mısır bürokrasisi’ni oluşturmuştu.
Eski Mısır bürokrasisi’nin ikinci önemli işi de firavun mezarlarının yapılması
olmuştu.
Milattan iki bin beş yüz yıl kadar önce Çin’ de
bürokratik bir devlet vardı. Egemenlik imparatorun elindeydi, İmparatora bağlı
hükümette, devletin önemli işlerini yüklenen, şimdiki bakan düzeyinde
sayılabilecek memurlar görev yapmaktaydı. Memurlara bağlı bürolar
bulunmaktaydı. Kamu yönetiminde çalışan memurların ayrıcalıklı hakları vardı.
Roma imparatorluğu üç anakarada yer alan geniş
topraklar üzerinde yüzyıllarca yaşamasını, örgütlenmedeki ve yönetimdeki
başarısına borçludur. Roma ikiye bölündükten sonra, Bizans bürokrasisi doğuya
özgü kimi ufak değişiklerin dışında Roma bürokrasisinin devamıydı. Roma’ nın
çöküşünde olduğu gibi Bizans yönetiminin yozlaşmasında da, bürokratik ilke ve
kurallara uyulmamasının rolü olmuştu.
Batı da bürokrasinin gelişimi, idari-siyasi kurumların
evrimiyle paralellik gösterir. Batı da modern devlet bürokrasisi, feodalitenin
harabeleri üzerine kurulmuştur. 16.yüzyıldan itibaren gelişen mutlak monarşiler
dönemi, merkezi otoritenin yapısını büyütmüş ve gücünü artırmıştır. Merkezi
yönetimin güçlenmesine bağlı olarak, yönetici ve memurlar sınıfı da ortaya
çıkmıştır. Böylece, bürokratların toplum üzerindeki nüfuz ve iktidarı,
derebeylerin ve prenslerin hükümranlığının yerini almıştır.
18.yüzyılın sonunda bütün Avrupa’da devletin merkezi
işlevi olarak düzenli yönetimin pratik ve teorik yönüne karşı sistematik bir
ilgi filizlenmeye başladı. Ayrıca bu gelişmede sanayi devrimi, bilimsel ilginin
artması ve aydınlanma dönemi düşünürleri de önemli rol oynamıştır.
Fransız ihtilali ve Napoleon iktidarı, bürokrasinin
köklü olarak yeniden biçimlenmesi sonucunu doğurmuştur. İhtilal, kralın
otoritesini ve bürokrasiyi anayasa prensipleriyle sınırlandırmıştır. Kamu
görevlilerinin statüsünde önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. Kraliyet
hizmetleri kamu hizmetine dönüşmüş, kamu görevlileri artık hükümdarın ya da
prensin özel hizmetçileri olmaklan çıkmıştır.
Kamu görevlerinde amatörlükten profesyonelliğe doğru
bir değişim yaşanırken “sadakat” kavramında da bir farklılık ortaya çıkmıştır.
Artık sadakat krala değil, devlete ve kanunlara olacaktır. Weberyan
terminolojiye göre, patrimonyalizmden yasal-rasyonel bürokratik yönetime
böylece geçilmiştir.
Bürokrasinin gelişmesinde, devletin ekonomik hayata
girişimci ve düzenleyici olarak girmesinin önemli rolü olmuştur.
Türkler de bürokrasinin gelişimi ise;
Ortaasya Türk devlerinde yerel yönetimler güçlü,
merkez yönetim zayıftı. Türkler’in Ortaasya’dan batıya doğru göç etmeleriyle
devlet bürokrasisinde de değişmeler oldu.
Selçuklu devleti içişlerinde, adalette ve toprak
sisteminde yeni düzenlemeler yaptı. Nizam’ül Mülk ünlü eseri “Siyasetname” ile
devlet bürokrasisine yeni görüşler getirdi.
Anadolu Selçuklu devleti’ nde bürokrasi, Selçuklu
devletine bakarak daha da gelişmişti.
Osmanlı bürokrasisi, Bizans, Sasani, Pers, İslam ve
Selçuklu bürokrasilerinin üzerine kurulmuştu. Bu bürokrasilerin yerleşmiş ve
gelenekleşmiş öğeleri Osmanlı Bürokrasisinin oluşmasına etkide bulunmuştu.
Osmanlı bürokrasisi eski Türk devletlerine bakarak daha güçlü bir merkezden
yönetime sahipti.
Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminde, ekonomik,
kültürel ve toplumsal alanlarda olduğu gibi, yönetsel alanda da bozulma
başladı. Bu durum, başlangıçta güçlü kurulan bürokrasiyi de güçsüzleştirdi ve
yozlaştırdı. Osmanlı Bürokrasisi’ nin en önemli hastalıkları kağıtçılık,
rüşvet, tembellik, katı kurallar ve gelenekçilik idi. Türkiye Cumhuriyeti,
Osmanlı bürokrasisi ile birlikte bu hastalıklar zaman zaman etkisini azalttı
ama sürdürdü. Günümüzde bürokrasiden yakınanlar, aslında bu hastalıklardan
yakınmaktadırlar. �
Bürokrasi’ olgusunu toplum-içi güç ilişkilerinden ve
toplumun genel siyasi yapısından çıkarılarak açıkladığı için ‘marksçı’
yaklaşımla yöntemde benzeşen, fakat gerek sorunu yerleştirdiği genel düşünsel
çerçeve ,gerekse sorunlara getirdiği çözümler açısından onunla temelde ayrılan
weberci bürokrasi görüşü ,son tahlilde, çağdaş devletin siyasal rejimi ne
olursa olsun ,hangi siyasal ve toplumsal değişmelere uğrarsa uğrasın
,bürokrasinin toplum ve devlet hayatında gitmemecesine kök saldığı varsayımına
dayanmaktadır.
Weber’e göre egemenlik ‘Egemenlik’ (ya da iktidar)
,bir kişinin iradesinin başkalarının davranışına uygulanabilirliğidir. ‘Egemen’
durumdaki kişinin başkalarına hükmetmeyi hak ,diğerinin de bunu benimsemeyi
ödev saymalarıyla nitelenen bu özel güç tarihte üç ana biçimde karşımıza
çıkmaktadır.
1- Geleneksel egemenlik
2- Karizmatik egemenlik
3- Ussal-yasal egemenlik
Düşünüre göre ,yönetsel egemenlik modellerinden biri
babadan oğula geçen ,doğuştan kazanılan ve kişisel olan geleneksel
egemenliktir. Burada yönetim gücü geleneksel olarak bir ailenin üzerindedir.
Buna örnek krallıkla yönetilen ülkeler gösterilebilir.
‘Karizmatik egemenlik’ ,kaynağını toplum tarafından
olağanüstü sayılan bir kişinin ,olağanüstü olan yetenek ve ya başarılarından
almakta ,uygulama gücünü ise bu yetenek ve başarılara olan güven ve saygıdan
almaktadır. Weber’e göre bu egemenlik biçiminin yönetsel ifadesi kural olarak
gevşek ve yetersizdir.
Weber’e göre bürokrasi en etkili ve verimli
organizasyon şeklidir ve modern toplumun ihtiyaçları sonucu doğan karmaşık
örgütlere en müsbet cevabı verebilmektedir. Hiç kuşkusuz ki , bürokrasinin
unsurları ,modern iş hayatı, hükümet ve eğitim ile ilgili ve diğer karmaşık tür
örgütlerin en önemli kısımlarıdır. Bu unsurlar şu başlıklar altında
açıklanmıştır
*Açık–seçik bir hiyerarşik yapı ve her kademenin bir
üst kademece kontrolü
*Fonksiyonel uzmanlaşma ve iş bölümü
*Her kademede işlerin yapılışına ilişkin ilke ve
yöntemler
*Yazılı kararların zorunluluğu
*Kişisel ve duygusal olmayan ; rasyonel ve ilkeler
doğrultusunda ilişkiler
*Teknik ve yeteneğe dayalı personel seçimi ve terfi
sistemi
Böyle bir örgüt teknik olarak diğer tüm örgüt
sistemlerinden daha üstündür.
a) Hiyerarşik Yapı ;
Hiyerarşisiz düşünülemeyecek günümüz örgütlerinde ,otorite,
kademeleştiği ölçüde ve sürece süreklilik kazanır.; o kadar ki ,bir örgütte
hiyerarşinin bulunmayışı o örgütün otoriteden yoksun oluşuyla eş-anlamlıdır.
İşbölümü olgusuyla sebep-sonuç ilişkisine giren ve belli bir karmaşıklık
derecesine ( ya da büyüklüğüne ) ulaşmış tüm örgütlerde rastlanan hiyerarşi
,’kademeleşmiş otorite ‘ olarak alındığında , 1- otoritenin kademeleşmiş yasal
ifadesi ve 2- otoritenin yaptırım gücü diye ikileşen bir genel görünüm içinde
karşımıza çıkmaktadır.
İster her üstün birkaç astı ama her astın yalnızca bir
üstü bulunduğu eylemci örgütlerde( line organization), isterse her astın kendi
yetkinlik alanına bakan birkaç üste sorumlu tutulduğu işlevsel örgütlerde
olsun, hiyerarşinin değişmez temel ilkesi ,ast nitelikteki her makamın mutlaka
daha üst bir makamın yapısal denetimin ve gözetiminde bulunması gerektiğidir.
Her pozisyon ,belirli bir yetkiye sahip bulunduğu bir
alanı kaplar. Son derece açık seçik işbölümü ,yeteneklilik, yetki ve sorumluluk
unsurları vardır. Temel ya da enaşağı düzeydeki pozisyonlar bir araya
getirilirler ve daha üst düzeydeki bir departmana bağlanırlar. Her görevli,
gerek kendisinin ve gerekse kendisine bağlı elemanların iş ile ilgili
hareketleri ve karalarından dolayı bağlı bulunduğu yöneticiye karşı sorumludur.
Bütün görevliler ,piramit şeklindeki organizasyonun en tepesinde bulunan üst
düzeydeki yöneticiye hesap vermek zorundadırlar. Böylelikle ,tüm faaliyetler
,kopuksuz olarak ,düzenli ve açıklıkla belirlenmiş bir hiyerarşi içinde
örgütlenmiş olurlar.
Her pozisyon en iyi şekilde uygulayabileceği veya
yönetebileceği çalışmalardan sorumludur. Yani hiçbir pozisyon (hiyerarşik
yönden kendisinin üstünde ve altında bulunan pozisyonlar hariç) kendisine ait
hak ve yetkileri bir başka pozisyon ile paylaşamaz. Bu süreç yoluyla ,bürokrasi
bir organizasyonun temel klasik hiyerarşisini veya alt yapısını oluşturmuş
olur.
Örgütte her makamda yapılacak işler ,ayrıntılı olarak
belirlenmeli ve yazılmalıdır. Her görevi denetleyecek üst makamlar gösterilerek
, görevler basamaklandırılmalıdır. Böylece örgütün hiyerarşik yapısı
oluşturulmalıdır.
Basamaklandırılmış yapıda her görev aynı anda bir
makamdır. Her makama göçerilecek yetki yazılı olarak gösterilmelidir. Her
makamın yetkisi ile sorumluluğu birbirine denk olmalıdır. Yetki göçerme ,en üst
makamdan en alt makama,aşağı doğru azaltılarak yapılmalıdır. Yetki ve
sorumluluk ,makamdaki kişinin değil ,makamındır. Bu makama atanan kişi ,makamın
yetki ve sorumluluğunu kullanır. Makam sahibi ile makamın (örgütün) mülkiyet
bağı olmalıdır. Her makam ,ast makamı denetlemekle yükümlüdür. Örgütte komuta
birliği ve hiyerarşik komuta zinciri bozulmamalıdır. Kararlar en üst makamlarca
merkezden verilmelidir. Karar verme süreci ile bunların uygulaması birbirinden
ayrılmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder