Genç bir adam kendi yöresinde çok
tanınan bir bilgenin yanına gitti. Derdi biraz farklıydı. Genç yaşında hep
başarı kazanmıştı. Babasından devraldığı küçük işi hızla büyütmüş, zengin
olmuştu. Çevresindeki herkes ona saygı gösteriyordu. Düşmanı yoktu. Evlilikleri
başarılı olmuş, çok genç yaşlarda başlayarak birkaç kez baba olmuştu. Ve genç
adamın derdi de buradan sonra başlıyordu. Bu kadar erken başarı, çok başarı,
çok sayılmak yüzünden bütün çevresindeki insanları “küçük” görmeye
başlamıştı. Genç adam için “önemli” hiçbir iş, hiçbir insan, hiçbir durum
kalmamıştı. Hiçbir konuşmayı birkaç dakikadan fazla dinleyemiyor, okumaya
başladığı her şeyi birkaç dakika içinde elinden bırakıyordu. Bilge kişi
genç adamı uzun uzun dinledi. Genç adam anlattıkça anlattı. Sonra da bilge kişi
sordu: “Yaparken zevk aldığın, her şeyden daha fazla ilgini çeken hiçbir şey
yok mu?”
Genç adam bir süre düşündü ve cevap
verdi: “Satranç…” dedi, “Ama satrancı da çok iyi oynadığım için rakip
bulamıyorum.” Bilge kişi “Güzel” dedi, “Burada bir öğrencim var, o da iyi
satranç oynuyor.” Öğrencisini çağırdı, satranç masası kuruldu. Genç adam ve
öğrenci karşılıklı oturdular. Bilge kişi aniden “Bir dakika” dedi, “Bu satranç
karşılaşması biraz farklı olacak. Kaybeden, kafasını da kaybedecek. Kaybedenin
kafasını ben kendi elimle, kendi hançerimle keseceğim. Tamam mı?” Öğrencisi
“Tabii efendim” deyince genç adam da daha zayıf bir sesle “Tamam”
dedi. Oyun başladı. “Her şeyi en iyi yapan”, “Her şeyde en başarılı” genç
adam boncuk boncuk terliyordu. Yaptığı her atak bilgenin öğrencisi tarafından
ustaca savuşturuluyordu. Genç adam terlemeye devam ediyordu. Bir süre sonra
savunmaları düşmeye başladı. Öğrenci usta hamlelerle genç adamı
sıkıştırmıştı. Genç adam bir an bilge kişiye baktı. Gözleri korku doluydu.
Bilge kişi o an, bir el darbesiyle satranç masasını devirdi: “Tamam bitti! .
Hiç kimsenin kafası kesilmeyecek!” Genç adam önüne bakıyordu.
Bilge kişi konuştu: “İşte tekrar tutkuyu
yaşadın… Dikkatini toplamayı öğrendin… Hiç kimseyi küçümsememen gerektiğini
gördün… Her an ölümün yanında yaşadığın için her şeye değer vermen gerektiğini
anladın…” Sonra bilge ve öğrencisi yere saçılmış satranç taşlarını birlikte
toplayıp kutusuna koydular.
Genç bir adam kendi yöresinde çok
tanınan bir bilgenin yanına gitti. Derdi biraz farklıydı. Genç yaşında hep
başarı kazanmıştı. Babasından devraldığı küçük işi hızla büyütmüş, zengin
olmuştu. Çevresindeki herkes ona saygı gösteriyordu.
Düşmanı yoktu. Evlilikleri başarılı
olmuş, çok genç yaşlarda başlayarak birkaç kez baba olmuştu. Ve genç adamın
derdi de buradan sonra başlıyordu. Bu kadar erken başarı, çok başarı, çok
sayılmak yüzünden bütün çevresindeki insanları “küçük” görmeye
başlamıştı. Genç adam için “önemli” hiçbir iş, hiçbir insan, hiçbir durum
kalmamıştı. Hiçbir konuşmayı birkaç dakikadan fazla dinleyemiyor, okumaya
başladığı her şeyi birkaç dakika içinde elinden bırakıyordu. Bilge kişi
genç adamı uzun uzun dinledi. Genç adam anlattıkça anlattı. Sonra da bilge kişi
sordu: “Yaparken zevk aldığın, her şeyden daha fazla ilgini çeken hiçbir şey
yok mu?”
Genç adam bir süre düşündü ve cevap
verdi: “Satranç…” dedi, “Ama satrancı da çok iyi oynadığım için rakip
bulamıyorum.”
Bilge kişi “Güzel” dedi, “Burada bir
öğrencim var, o da iyi satranç oynuyor.” Öğrencisini çağırdı, satranç masası
kuruldu. Genç adam ve öğrenci karşılıklı oturdular. Bilge kişi aniden “Bir
dakika” dedi, “Bu satranç karşılaşması biraz farklı olacak. Kaybeden, kafasını
da kaybedecek. Kaybedenin kafasını ben kendi elimle, kendi hançerimle
keseceğim. Tamam mı?” Öğrencisi “Tabii efendim” deyince genç adam da daha zayıf
bir sesle “Tamam” dedi.
Oyun başladı. “Her şeyi en iyi yapan”,
“Her şeyde en başarılı” genç adam boncuk boncuk terliyordu. Yaptığı her atak
bilgenin öğrencisi tarafından ustaca savuşturuluyordu. Genç adam terlemeye
devam ediyordu. Bir süre sonra savunmaları düşmeye başladı. Öğrenci usta
hamlelerle genç adamı sıkıştırmıştı. Genç adam bir an bilge kişiye baktı.
Gözleri korku doluydu. Bilge kişi o an, bir el darbesiyle satranç masasını
devirdi: “Tamam bitti! . Hiç kimsenin kafası kesilmeyecek!” Genç adam önüne
bakıyordu.
Bilge kişi konuştu: “İşte tekrar tutkuyu
yaşadın… Dikkatini toplamayı öğrendin… Hiç kimseyi küçümsememen gerektiğini
gördün… Her an ölümün yanında yaşadığın için her şeye değer vermen gerektiğini
anladın…” Sonra bilge ve öğrencisi yere saçılmış satranç taşlarını birlikte
toplayıp kutusuna koydular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder