Egemenliğin Kullanılış Biçimleri Nelerdir?
Siyaset
felsefesinde, "siyasal iktidarın kaynağı" ve "siyasal iktidarın meşruiyeti"
ile yakından ilişkili olan "Egemenliğin kullanılış şekilleri nelerdir?"
sorusuna verilen cevaplar; M. Weber (Veber, 1864 -1920)'in görüşlerine
dayanılarak açıklanabilir. Weber'e göre,
üç egemenlik tarzı vardır: geleneksel egemenlik, karizmatik egemenlik ve rasyonel-yasal
egemenlik.
Geleneksel egemenlik; yazılı hukuka değil, örflere ve adetlere dayanır. Bu
egemenlik biçiminde, hükümdar, yönetme gücünü geleneklerden ve yerleşik
inançlardan alır. Yönetilenler de alışılmış geleneklerin dışına çıkmadığı
sürece yöneticiye itaat ederler.İlkel, gelişmemiş toplumlarda hakim olan egemenlik
tarzıdır.
Karizmatik egemenlik; olağanüstü özelliklere sahip olduğu kabul edilen bir
kişinin üstün otoritesine dayanır. "Karizma"nın sözcük anlamı "lütuf ve inayet"tir. Burada
hükümdarın Tanrı tarafından bahşedilmiş bazı olağanüstü özelliklere sahip olduğu
kabul edilir. Bundan dolayı hükümdarlar, yanılmazlar ve her zaman için doğru
olanı yaparlar. Yönetim gücünü kullanan kişi, egemenliğini; yaptığı olumlu
işlerden, başarılarından, yani karizmatik kişiliğinden alır. Weber, bu egemenliğin geleneksel egemenlikten
farklı olarak yenilikçi, devrimci bir nitelik taşıdığına inanır. Siyasette, sanatta, sporda üstün yeteneğiyle, başarılarıyla
ve toplum üzerindeki etkileriyle karizmatik nitelik kazanan kişiler vardır.
Geçmişteki ve günümüzdeki bazı siyasî liderler karizmatik özellik taşır. Örneğin,
ulusumuzun kaderini belirleyen, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk karizmatik bir
liderdir.
Rasyonel-yasal egemenlik; akla ve hukuka dayanır. Weber'e göre çağdaş devletlerde
hâkim olan egemenlik tipi, budur. Anayasa ile biçimlenen yazılı hukuka, parlamenter düzende somutlaşan halkın egemenliğine, yönetim biliminin
gereklerine uygun akılcı işleyişe dayanan demokratik bir egemenlik tarzıdır. Rasyonel-yasal egemenlik; özellikle, sanayileşmenin
gelişmesiyle yeni bir nitelik kazanan günümüz toplumları için kaçınılmaz bir
yönetim biçimi olmuştur. Bu yönetim anlayışında, meclis yasa çıkarma yetkisini,
hükümet yönetme yetkisini, bağımsız yargı organları (mahkemeler) yargılama
yetkisini kullanır. İktidar gücünün bu şekilde yasama, yürütme ve yargı organları
aracılığıyla kullanılmasına, yani egemenliğin tek elde değil, ayrı organlarda
bulunmasına "kuvvetler ayrılığı ilkesi" denir. Bu ilke, rasyonel-yasal
egemenlik tarzının belirginleştiği günümüzün demokratik toplumlarının en temel
özelliklerinden birini oluşturur.
Nihayet egemenlik, kendisinin niteliğine göre de
sınıflandırılabilir: yönetenin güç ve yetkisinin
mutlak ve sınırsız olduğu mutlak egemenlik (mutlakıyet), anayasal monarşi de
denen sınırlı ve koşullu egemenlik (meşrutiyet) ve yasalarla sınırlandırılmış ve
yapılandırılmış olan toplumun egemenliği (cumhuriyet).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder