Kapitalizm; feodalizmden sonra sanayi devrimi ile
ortaya çıkan bir toplumsal-ekonomik yapı ve üretim biçimidir. Sanayi
devriminden önce ekonomi tarıma dayanıyordu. Feodalizmde tarım için vazgeçilmez
üretim aracı olan toprağın özel mülkiyete bağlı olması kırda iki ayrı sınıf
yaratmıştı. Toprağa sahip olan feodal aristokratlar ve serfler. Serfler çalışan
sınıftandılar. Fakat ürettikleri ürünlerin bir kısmını toprak sahiplerine
vermekle yükümlüydüler. Çünkü toprak kendilerinin değildi ve kullanma hakkını
ancak ürünün bir kısmını vermekle elde ediyorlardı. Bu şekilde artı emek
sömürüsü yapılıyordu.
Şehirlerde ise kendi basit üretim aracına sahip olan
manifaktür işçileri ve zanaatçılar vardı. Sanayi devrimi ile birlikte eski
aletlerle üretim yapmak imkânsız hale geldi. Yeni gelişen üretim araçları çok
pahalı oldukları için yalnızca büyük sermaye sahipleri tarafından satın alındı.
Yeni gelişen üretim biçimi birçok sanayi dalına girdi ve eski sistemi hızla
ortadan kaldırdı. Çünkü çok daha hızlı ve ucuz üretim yapılmaya başlandı. Eski
işçilerin kendi basit aletleri artık gereksizleşti ve mülklerini böylece
kaybetmiş oldular. Yeni kurulan fabrikaların da işçiye ihtiyacı vardı.
Kapitalizm ve Burjuvazi
Kapitalizmin işleyişi emek sömürüsüne dayanır. Üretim
araçlarına sahip olan ve işçilerin emek gücünü satın alan burjuvazi, emek gücü
metaının değerini ücret biçiminde verir, fakat emek kendi değerinden fazlasını
üretir. Bu artı değere burjuva el koyar. Sermayenin emek üzerindeki
egemenliği kapitalizmin temelidir. Sermaye bu egemenliğinin gücünü burjuva
sınıfının üretim araçlarının özel mülkiyetini elinde tutmasından alır.
Kapitalizmin tasfiyesinin, yani işçilerin sömürülmesinin kaldırılmasının koşulu
üretim araçlarının özel mülkiyetine son vermektir. Çünkü işçi, işçi kaldığı
sürece artı değer yaratmak zorunda yani sömürülmek zorunda kalacaktır.
Sınıflı toplumlardan kapitalizm aşamasında sömürü daha
da “gönüllü” hale gelir. Köleler kırbaçla çalıştırılıyordu, fakat işçiler yaşam
araçlarını elde etme baskısıyla çalıştırılıyor. Burjuva düzeninin olağan
şeklinin demokrasi olması işçilerin sömürülmediği anlamına gelmez. Zaten olağan
rejim şekli üretim ilişkileri ile de paraleldir. İş gücünün meta olabilmesinin koşulu,
alan ile satanın yani işçi ile patronun eşit yurttaşlar olarak karşı karşıya
gelip iş gücünün belli süre ile satılması ve kullanma hakkının kapitaliste
geçmesidir. Burjuvalar arasında da kanun karşısında eşit rekabet hakkı vardır.
Kapitalizm genelleştirilmiş meta
üretimidir. Meta, insanların ihtiyacını karşılar fakat üretim kapitalist
açısından kar amaçlı yapılır. Kapitalist üretim tarzı neyin ne kadar
üretileceği hakkında ihtiyaca göre bir kural sunmaz. Piyasada arz talep
ilişkileri çerçevesinde kapitalist, neyin üretileceğine “daha fazla kar”
ilkesine göre karar verir. İşlerin iyi gittiği dönemde yatırımlar ve
üretim fazlalaşır fakat bir süre sonra üretim fazlası sebebiyle işler kötüleşir
ve kriz gerçekleşir. Kapitalist üretimdeki kuralsızlık sürekli bir döngü
oluşturur. Bu kapitalizmin iç çelişkisidir, krizsiz kapitalizm düşünülemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder