31 Ekim 2020 Cumartesi

Herakleitos

Herakleitos

İonia filozoflarından dördüncüsü, Milet’e uzak olmayan bir kentte Ephosos’ta doğup yetişmiş olan Herakleitos’tur. Aşağı yukarı 540-480 yılları arasında yaşamış ve aristokrat bir aileden gelen Herakleitos’un düşünceleri de aristokrattır. Anlaşılması çok güç eseri ve karanlık üslubundan dolayı ilk çağda “Karanlık Herakleitos” olarak anılır. Yalnızlığı seven topluluk içinde yaşamaktan uzaklaşan Herakleitos yığını hor görür. Ona göre yığın anlayışsızdır, her şeyin dış yönüne takılıp kalır, boş inançlar içinde yuvarlanıp gider.

Herakleitos’un evrensel tözü belirlerken diğer Miletli filozoflar gibi maddesel bir töz ileri sürmesine rağmen onu diğerlerinden ayıran bu tözün evrendeki varlıkları meydana getirme sürecini açıklamasındadır. Ona göre evrende sürekli bir değişme vardır ve bu değişimi sağlayan da evrenin ana maddesi ateştir. Herakleitos’a göre bizim dünyamız sonsuz canlı ateşten değişmeyle meydana gelmiştir ve bir vakit gelecek sonunda her şey ateşe girecektir, böylece bu akış yeniden başlayacaktır. Ateşin varoluşunun nedeni çatışma ve gerilim üzerine dayanır ve “Tüm şeyler” ateş için bir değişim nesnesidirler ve ateşte tüm şeyler için bir değişim nesnesidir. Hareket ve değişim, birin, kendi içindeki karşıtı ile çatışması demek olan dialektik bir süreçtir. Bu süreç evrensel birlik için bir zorunluluktur. Bütün şeyler bir tek şeydir. Evrensel birliği meydana getiren oluşu karmaşık ve raslantısallıktan evrenin en temel yasası logos kurtarır.

Evrenin temel yasası ve evrende her şeye hükmeden logostur. Logos’un içeriğini meydana getiren karşıtlıklar sona ermeyen bir meydana geliştir. Bu karşıtlıklar arkasında ise “bir olan” hep hazır durmakta olup karşıtlıklar arasındaki birliği temsil eder. Tanrı evrensel logostur, tüm şeylere içkin evrensel yasadır ki, tüm şeyleri bir birliğe bağlar ve evrendeki sürekli değişimi evrensel yasaya göre belirler. İnsanın usu bu evrensel us’ta bir an, ya da onun küçük örneklerde belirişidir ve insan bu yüzden usun bakışına erişmeye ve us ile yaşamaya çabalamalı tüm şeylerin birliğini ve değiştirilemez yasanın egemenliğini gerçekleştirmeli evrenin zorunlu süreci ile hoşnut olmalı ve ona karşı başkaldırmalıdır, çünkü o her şeyi kapsayan, her şeyi düzenleyen logos ya da yasanın anlatımıdır.

Herakleitos için olgusallık birdir ama aynı zamanda çoktur. Evrende türlülük içinde birlik ve birlik içinde karşıtlık, çok’un bir, birinde çok olması üzerindedir. Bu çokta varolan bir ve karşıtlık içinde özdeşliktir. Karşıtların çatışması bir’in varlığı için de zorunludur. Bir ancak karşıtların çatışmasında varolur. Karşıtların arasındaki savaş, karşıtların uzlaştırılmasında en önemli rolü oynar. O her şeye ortaktır ve tüm şeyler çatışma (savaş) yoluyla varlığa gelir ve geçip giderler. Dolayısı ile “savaş her şeyin babasıdır.”

Yukarıya ve aşağıya götüren yolda, sonsuz olarak değiştiği halde adı ve cinsi değişmeyen ırmakta, ırmağa esrarlı bir şekilde benzeyerek yok olmayı ve varolmayı kendisinde birleştiren insan hayatında, erkek ile dişide, uyku ile uyanıklıkta, gündüz ile gecede, savaştaki yenme ile yenilmede, başlangıç ile sonda, hayat ile ölümde. Bütün bu karşıtlıklar karşıt gibi olmalarına rağmen aslında aynı şey olup birin ayrı ayrı yanlarıdır. Birlik ve karşıtlığın kaynaşması kuvvet doludur. Bundan dolayı sonsuz hareket nesnelerin varlığında bulunmaktadır, hareket olmasa bu varlık hiç bir zaman ortaya çıkmazdı. Bu yüzden savaş bütün nesnelerin babasıdır.

İnsan ruhu sonsuzdur ve tanrısal logos ateşinden bir parça bulunmaktadır ki bu parça çoğalabilir, azalabilir, durmadan değişir yine de olduğu gibi kalır. Ölüm ruh ateşinin, logosun tüm ateşe karışıp yok olmasıdır.

Bugün Herakleitos’a mal edilen ünlü “Panta rhei” (her şey akar) sözünü hiçbir zaman söylemiş değildir. Bu sözle daha sonrakiler onun düşüncelerini üstün körü özetliyorlar. (Walther KRANZ, Antik Felsefe sayfa 73 Sosyal yayınlar 1984 Çev. Suad Y.BAYDUR)

Herakleitos’un birkaç sözü:

İnsan ışığa değer gecenin içinde, öldüğünde, gözünün feri söndüğünde. Diriyken ölüye değer uykuda, gözünün feri söndüğünde. Uyanıkken uyuyana değer.

Ters gelenler uyuşur.

Doğduklarında, yaşamak ve paylarını almak istiyorlar yaşamdan, (belki de daha çok ölümün dinginliğine kavuşmak) ve çocuklar bırakıyorlar arkalarında, aynı yaşam payını alacak.

Yasa: Bir’in istemine boyun eğmek.

Anlamadan dinlerken sağırlara benziyorlar. Atasözü onlar için söylenmiş: buradalar ama yoklar.

Her şey duman olsaydı burun deliklerimizle tanıyabilirdik her şeyi.

Aynı ırmaklara gireriz ve girmeyiz. Biziz ve değiliz.

Savaş her şeyin babası, her şeyin kralıdır; kimine tanrı der, kimine insan, kimini köle yapar, kimini özgür.

İyiyle kötü, bir ve aynı. Kesip biçen, yakan, türlü acılar veren hekimler, boşuna suçluyorlar hastalarını hak ettikleri parayı vermediklerinde. Çünkü hastalıkla aynı şey, verdikleri iyilik.

Yol. Düz ve eğri.

Yemlik burçak bulduklarında öküzler mutlu olur demek gerekirdi.

Güneş her gün yeni

Yol. Aşağı ya da yukarı, tek ve aynı.

Güneş olmasaydı geceyi öbür yıldızlar yapardı.

Ruhlar Görünmez’i koklar.

Kendimi aradım.

Ortaktır daire çemberinde başlangıç ve son.

Günlerin hepsi bir.

Hastalık sağlığı iyi ve değerli kılar, açlık tokluğu, yorgunluk dinlenmeyi.

İnsan sarhoş olduğunda küçük bir çocuk götürür onu, yalpalar nereye gittiğini bilmez, çünkü nemlenmiştir ruhu.

Doğa saklanmayı sever.

Rastgele saçılmışların en güzeli, evren.

Soğuk ısınır, sıcak soğur, nemli kurur, kuru ıslanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder