20 Mart 1904′te
Pennsylvania’nın Susquehanna kasabasında doğdu. Babası birincil olarak kendini
eğitmiş bir tüzeciydi. Hem mahkeme salonunda hem de Cumhuriyetçi partiyi
desteklemek için politik kürsüde yetenekli bir konuşmacıydı. Emekçilerin
tanzimat yasaları üzerine oldukça saygın bir ders kitabı yazmış ve ailesi için
her zaman iyi bir geçim düzeyi sağlamıştı -ve gene de Skinner babasının
yaşamının bir başarısızlık olduğunu bildirir.
Skinner annesini gençliğinde “parlak ve güzel” olarak
betimler. Annesi sevilen biri ve iyi bir şarkıcıydı ve lisede sınıf
ikincisiydi. Oldukça katı terbiye anlayışlarıyla ilgili olarak Skinner şunları
yazıyordu: “Tanrıdan,polisten ve başkalarının ne düşüneceklerinden korkmam
öğretildi. Bir sonuç olarak, genellikle yapmam gerekeni büyük bir çaba
göstermeksizin yaparım.”
Skinner’in en erken anlıksal tutkuları yazınsal
tutkulardı. Piaget gibi o da ilk çalışmasının basıldığını on yaşında gördü. “O
Kötümser Arkadaş” başlıklı bir şiir.
Skinner, 1922′de Hamilton Koleji’ne yazıldığı zaman
ailenin üniversiteye başlayan ilk üyesi oldu. Aralarında yaşambilim ve Wundt’un
eski öğrencilerinden biri tarafından verilen felsefe dersi olan çeşitli dersler
aldı ama aralarında ruhbilim yoktu.
En sevdiği dersler İngilizce ve yazın olmayı sürdürdü.
Kolej eğitiminin son yılından önceki yaz Middlebury Kolejinde bir yazarlar
seminerine katılmıştı ve konuklar arasında Robert Frost da bulunuyordu. Frost
Skinner’den yakından incelemek için çalışmalarının bir bölümünü isteyecek kadar
etkilendi. Skinner kabul etti ve o yılın sonlarına doğru Frost’tan bir mektup
aldı: “Değerin düz yazıda bu yıl gördüğüm herhangi başka birinin iki katı
eder.” Skinner şimdi yazgısı konusunda hiçbir kuşku taşımıyordu: profesyonel
bir yazar olacaktı.
Hamilton’u bitirdikten sonra evine geri döndü ve
kendine tavan arasında bir çalışma odası yaparak yazı yazmaya çalıştı. Deneme
dört dörtlük bir yıkımdı ve Skinner daha sonra bu dönemden “Karanlık Yıl”
olarak söz edecekti. Babası başarısız bir dönem geçiriyordu,kendileriyle düşüncelerini
çok az arkadaş ve meslektaş bulabilen Skinner yalıtılmış olduğunu gördü. Ve
hepsinde kötüsü,yazacak önemli bir şey düşünemiyordu. Ve sonunda Kömür
İşletmeleri Uzlaştırma Kurulu tarafından eline verilen binlerce tüzel kararı
özetleme yoluyla oyalanmaya ve kazanç sağlamaya karar verdi.
Skinner bir eleştirmenin, romancı Thackery’ın
karakterlerinden birine ilişkin bir yorumu tarafından çarpıldı: “Thackeray
bilmiyor ama, kız sarhoştu” diyordu eleştirmen. Skinner yazarların sık sık
karakterleri doğru olarak betimleyebildiklerini ama onların niçin
betimledikleri gibi davranmaları gerektiği konusunda hiçbir şey bilmediklerini
düşündü. Yalnızca davranışa bilimsel bir yaklaşım bu bilgiyi sağlayabilirdi.
Bu sıralarda davranışçılık yaygın bir ilgi konusu olmaya
başlıyordu. Watson’un Davranışçılık adlı kitabı daha yeni yayımlanmıştı ve
Skinner bu kitapta anlaşacağı çok şey buldu.
Skinner, H. G. Wells tarafından Pavlov ve İngiliz
yazarı G. B. Shaw üzerine yazılan bir makaleyi okuduğu zaman simgesel bir dönüm
noktasına ulaştı. Ürkütücü bir saygınlığı olan Shaw, Pavlov üzerine bir saldırı
yayımlamış,onu, salt ne olduğunu görebilmek için bebekleri diri diri kaynatmaya
alışmış alçak bir diri-kesici olarak etiketlendirmişti. Well her iki insan için
de kişisel hayranlığını anlattı ve ortaya varsayımsal bir soru atarak bitirdi:
Pavlov ve Shaw rıhtımın iki yanında boğuluyorlardı; sen, rıhtımdaki tek bir can
simidini hangi tarafa atardın? Skinner kendi yanıtının ne olacağı konusunda
karar vermede pek sıkıntıya düşmedi.
Davranışçı ruhbilim öğrenmeye karar verdi ve 1928
sonbaharında Harvard’a kabul edilir.
EDİMSEL KOŞULLANDIRMA
Skinner Harvard’daki son sekiz yılı lisansüstü
öğrenci,doktora-üstü üye ve sonunda saygın Society of Fellows’da Junior Fellow
olarak geçirdi. Bu sekiz yıl sırasında bütünüyle yeni bir tür davranışçı
çözümleme için temel attı.
Skinner’in erken başarısı o zamandan beri “Skinner
Kutusu” olarak bilinen yalın ama dahiyane bir laboratuar aygıtı geliştirmiş
olmasına bağlıydı. Aygıt, onun edimsel koşullanma dediği bir davranış türü
üzerinde bir dizi ayrıntılı ve dizgesel deneyde bulunmasını olanaklı kılıyordu.
Skinner kutusunu nasıl icat ettiğinin öyküsünü “Bilimsel Yöntemde Bir Olay
Öyküsü” başlıklı hayranlık verici bir yarı-ciddi makalede anlattı. Bu anlatıya
göre, dört “formülleştirilmemiş bilimsel uygulama ilkesi” başarısının giziydi.
“ilginç birşeyle karşılaştığın zaman,başka herşeyi
bırak ve onu incele.” Kutu içine hayvan özne yerleştirildikten sonra deneycinin
etkin katılımını hemen hemen hiç gerektirmiyordu. Bu Skinner’in ikinci ilkesini
örneklendiriyordu: “kimi araştırma yolları başkalarından daha kolaydır.”
Aygıtın en yararlı yanlarından kimileri terkedilen kimi parçalarla doğaçlamanın
önceden niyet edilmemiş sonuçlarıydılar, ve bu da üçüncü ilkeyi
örneklendiriyordu: “kimi insanlar şanslıdır.” Skinner’in son ilkesi “aygıtın
kimi zaman bozulduğu” yolundaki kesin olguydu. Daha ilginç deneylerinden
bazıları aygıtın rastlantısal bozulmalarından esinlenilerek yapılmıştı.
Davranışta tepkesel (reflex) karşılıkların yalnızca
edilgin bir kazanımdan daha çoğu olduğunu biliyordu. Dokunulmayan ve normal
olarak işlev gören örgenliklerin (organ) çevre üzerinde etkin olarak işlemde
bulunma,onu ayarlamayı ve en azından belli bir düzeye kadar denetlemeyi öğrenme
yolunu incelemenin davranışçı bir yolunu araştırdı. Skinner kutusu edimsel
koşullanma adını verdiği bu tür öğrenmeyi incelemek için ideal bir araçtı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder