17 Ekim 2020 Cumartesi

Auguste Comte

Auguste Comte

Auguste Comte (19 Ocak 1798-5 Eylül 1857 ), Comte, olguculuğun ve sosyolojinin kurucusu sayılır. Bugün de üniversitesi ile tanınan Montpellier’de doğdu. Montpellier, 1289 da kurulan üniversitesi, Petrarca, Rablais, John Locke gibi tanınmış ziyaretçilerine ev sahipliği yapmasıyla tanınan önemli bir kültür kentiydi. Yaşam öyküsünün bazı detayları onun düşüncelerini anlamak açısından bizlere yardımcı olabilir. Vergi memuru olan babası ve annesi, kralcı ve koyu Katolikti. O dönemde Fransa’da yayılan Cumhuriyetçiliğe ve kuşkucu görüşlere karşıttılar. Küçük Comte bu çatışmalı ortamda tarafını belirledi: Katolik Kilisesi’ne ve kralcılığa karşı çıktı. Fiziki açıdan sağlıksızdı. Çelimsiz bedeni, miyopluğu, mide hastalığı yaşamı boyunca sorun oldu. Anne babasının tuttuğu yaşlı bir öğretmenden Latince dersi aldıktan sonra, 9 yaşında ortaokula başladı. Yatılı hayatı ona zor geldi. Ancak zihinsel gelişimi yaşının ilerisinde olduğundan, derslerinde çok başarılı oldu. 14 yaşında Katolik Kilise’sinden ayrıldı. 15 yaşında Paris Politeknik okulu sınavına girdi. Çok başarılı olmasına karşın yaşının küçüklüğü nedeniyle okula kabul edilmedi. Lise son sınıfta hastalanan matematik öğretmeninin yerine ders verecek kadar konuya egemendi. Ekim 1814 de Paris Politeknik okuluna girdi. Okulun zamana bağlı sıkı disiplini, başeğmez tavırlı Comte’a göre değildi. Burada 2 yıl kaldı. Napolyon Elbe adasına kaçtığında, ondan nefret ettiği halde, Paris’in yabancı işgalinden kurtarılması amacıyla savaşa giden öğrencilere katıldı. Geceleri okuldan kaçıp, Paris sokaklarında dolaşması, okul yönetimine yönelik bazı davranışları nedeniyle, polis gözetiminde Montpollier’e gönderildi. Okulu da Cumhuriyetçi eğilimlileri nedeniyle, yönetim tarafından kapatıldı. (Comte’un yüzyılı) Comte, adeta toplumun aynası olan Paris’ten uzak kalamadı. 18 yaşında Paris’e döndü. Bu yeni döneminde, özellikle Felsefe ve Tarih kitapları okudu.

18. yy. Fransız düşünürlerinden, Montesiquieu, Condorcet, Turgot’nun görüşlerinden etkilendi. Etkilendiği düşünürler arasında, Hume ve Kant da bulunuyordu. İçinde yaşadığı toplumsal koşullar ve anılan düşünürlerin görüşlerinden de yararlanarak kendi özgün sentezini oluşturdu. Tanıştığı kişiler arasında, daha sonra bozuşacağı, sosyalizmin kurucularından Saint-Simon da vardı. Toplumsal konuların yanı sıra, matematik, astronomi, fizik, kimya, biyoloji çalışmalarını da sürdürdü. 1821 yılında şöhreti iyi olmayan bir hanımla evlendi. Doğduğu yerde eski dostları tarafından iyi karşılanmadı. Paris’e dönerek özel bir gruba ders verme girişimi, ruh sağlığı sorunları yüzünden yarıda kaldı. 1827 yılı başlarında “Sen” nehrine atlayarak intihar girişiminde bulundu. Tam olarak sağlığına 1827 yazında kavuşabildi. 1829 yılında yarım kalan konferans dizisine tekrar başladı. Bu defa başarılı oldu. Bu konferanslarını 6 cilt olarak “Olgusal Felsefe Dersleri” başlığı ile yayınladı. 1830-48 yılları arasında her yıl programlı olarak işçilere dersler verdi.(Temel astronomi kursu) Politeknik Okul’da matematik öğretmeye başladı. Ancak Felsefe Dersleri 6. ciltte bir görevliye sataştığı için okuldan uzaklaştırıldı. 1838’de kitabı The Edinburg Review’da incelendi. John Stuart Mill’in çabasıyla üç İngiliz’den para yardımı aldı. 1844(45) yılında öğrencilerinden birinin kızkardeşi ile başlayan ve platonik düzeyde kalan ilişki, Comte için mutluluk ve acı dolu günler getirdi. Sevdiği kızın 1846’da veremden ölmesinden sonraki acılı dönemini geride bırakıp yeni bir güçle çalışmaya başladı. Sekiz yılını alan, “Olgusal Siyasal Sistem” (1851-54) adlı yapıt, sosyolojinin tanımını da içeriyordu.Yazıları geniş bir kitleyi etkilemeye başlamıştı. Dünyanın her yanındaki olgucu gruplarla yazışıyordu. Mayıs 1857’de, eski bir arkadaşının cenaze töreninde yakalandığı soğuk algınlığından kurtulamadı, eylül ayında öldü. Kendi isteği olarak mezar taşına şunlar yazıldı: “İlke olarak aşk, temel olarak düzen, amaç olarak ilerleme”

Kaynak: Ana Britannica, Axis 2000

Ek Bilgi:

1. 1798-1857 yılları arasında yaşamış olan, pozitivizmin kurucusu fransız filozofu. temel eserleri: course de philosophie positive (pozitif felsefe dersleri), systeme de politique positive (pozitif politik sistem).

kartezyen veya aydınlanma geleneğinin en önemli temsilcilerinden olan comte’un temel amacı, toplumun reformdan geçirilmesi, toplumun yeni baştan düzenlenmesi olmuştur. bu amaç, ona göre, toplumu yöneten yasaların bilgisini, toplumu konu edinen bir bilimi gerektirir. bu bilim için ise, yeni bir bakış açısına, yeni bir felsefe anlayışına gerek duyulur. bu nedenle, comte arzuladığı toplumsal reform ve düzenlemeyi bilimsel temelleri olan bir felsefe, pozitif felsefe ya da pozitivizm üzerine inşa edilmiş olan bir toplum bilimi geliştirerek gerçekleştirebileceğini düşünmüştür. o, pozitivizmi yalnızca yeni bir felsefe anlayışı, bir düşünce tarzı olarak değil, fakat toplum problemi için temelli bir çözüm olarak öne sürmüştür.

Comte’a göre, inançların herkesçe ortak olarak benimsenmediği, düşüncelerdeki anarşinin toplumda anarşiye yol açtığı bir çağda kurtuluşu sağlayacak tek çözüm pozitivizmdir. o, tarihin akışını tersine çevirmenin ve toplumsal birlik ve düzeni, fransız devriminden önceki dini ve manevi değerlerle sağlamanın imkansız olduğunu savunmuştur. eşitlik, insan hakları ve halkın egemenliği gibi kavramların ise metafizikle ilgili içi boş soyutlamalar ve dogmalar olduğunu söyleyerek, demokrasinin yöntemlerini savunanlara da karşı çıkan ve pozitivizmi, bu çerçeve içinde genel bir zihin hali, bir araştırma ruhu olarak tanımlayan pozitivist auguste comte’un söz konusu felsefe anlayışı, insan için olumlu ve yapıcı olanın yalnızca olguları gözlemleyerek tasvir etmek olduğunu öne sürer. onun pozitivizminin en önemli özelliği, doğanın yüce ve mutlak bir amacı olduğu fikrini reddetmesinden meydana gelir. comte’un pozitivizmi, ikinci olarak varlıkların özünü ya da varlıkların gizli, içsel nedenlerini bulma çabasından vazgeçer. bu felsefe yalnızca olguları araştırmak, varlıklar arasındaki sabit ilişkileri gözlemlemek gerektiğini öne sürer.

Comte’a göre, bilimin tek amacı olgular arasında varolan sabit ilişkileri belirlemek, doğa yasalarını bulmaktır. bu amaç, yalnızca gözlem ve deney yoluyla gerçekleştirilebilir. başka bir deyişle, bilim deneysel yöntemi kullanır ve bu şekilde, yani deneysel yöntemle kazanılan bilgi, pozitif bilgidir. comte, insanların zihniyetlerinin değiştirilmesinde, toplumun yeni baştan düzenlenmesinde, söz konusu pozitif bilginin kullanılması gerektiğini belirtir. pozitif bilgi tarihsel bir evrimin sonucu olan bir bilgidir ve insan zihninin tarihsel olarak ulaştığı en yüksek düzeyi gösterir.

Sosyolojinin bir anlamda kurucusu olarak görülen comte, toplumsal yapının, bir ilerleme ortamında varlıklarını sürdüren nitelikleri ve organları ile kendi başına var olduğunu söyler. toplumun statik yönüyle dinamik yönünü birbirinden ayıran comte’a göre, toplumun statik yönü mülkiyet, dil, din gibi toplumun belirli durağan yönlerinden oluşur. toplumun statik yönü, insanın doğal yapısına bağlıdır. o, toplumun dinamik yönünü, toplumun ilerleme gücü olarak tanımlamıştır.

İlerleme ise, düşüncedeki ilerlemedir, statik yapıdan en yüksek ölçüde nasıl yararlanmamız gerektiği konusundaki kavrayışımızı geliştirmekle ilgili bir husustur. yoksa, ilerleme toplumun statik yönünü oluşturan öğelerin değişimiyle ilgili bir konu değildir. Örneğin, aile kurumu, insanlar metafizik evreden pozitif evreye geçerken değişikliğe uğramaz. fakat pozitivizmin dinamik etkisi, kadınlara yeni bir statü kazandırmaktan oluşur. aynı şekilde, yeni düzende mülkiyetten, tek bir insanın çıkarını değil, fakat başkalarının çıkarını da hesaba katacak bir biçimde yararlanılacaktır.

Öte yandan, bütün sistemin anahtarı dindir; bununla birlikte, comte’un yeni dini, insanlığa inanmaktan oluşacaktır. buradan da anlaşılacağı üzere, o bir tür insanlık dini kurtarmaya çalışmıştır. onun bu yeni dini, ayin ve törenlerine kadar, hıristiyanlığın bütün inançlarına bağlıdır, fakat o tanrı’nın yerine insanlığı, ermişlerin yerine bilginleri geçirir. bu insanlık dini, devletin yönetim şekline de yansıyacaktır. artık, comte’a göre, tek insan diye bir şey olmayacaktır. tek insan kendi kişisel çıkarını değil de, toplumun çıkarını düşünecek, onu kendi çıkarına üstün tutacak şekilde yetiştirilecektir. bu toplumda benciliğin yerini, özgecilik alacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder