20 Kasım 2020 Cuma

Göç

Göç

Göç, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerle insan topluluklarının bir yerden bir başka yere gitmesi. Ferdi sebep ve maksatlarla yer değiştirmeye ve bu esnada nakledilen eşyaların hepsine de göç denmektedir. Ayrıca kuşların, balıkların ve bazı hayvan türlerinin, belli mevsimlerde dünyanın çeşitli yerlerine gitmeleri de göç adıyla anılır.

Bir tarih nazariyesine göre, M.Ö. 3000-4000 yıllarında Orta Asya’da yaşayan kavimlerin şiddetli ve uzun süren kuraklık sebebiyle doğuya, kuzeye, batıya ve güneye gitmelerine; Kavimler Göçü denmektedir. Bu göçün siyasi, sosyal ve kültürel neticeleri üzerinde uzun bir süredir durulmaktadır. Aynı bölgede M.S. 6. yüzyıldan itibaren başlayan ve asıl ağırlığı batı istikametinde olan Türk göçleri, 17. yüzyıla kadar devam etmiş; İran,Anadolu ve Balkanlardan geçerek Avrupa ortalarına ulaşmıştır. Türkler, geçtikleri yerlerde birbirlerinin devamı olan devletler kurmuşlar, böylece Orta Asya içlerinden Avrupa ortalarına uzanan kültür ve medeniyet mirasları ve yerleşik Türk boyları ile bir Türk dünyası meydana getirmişlerdir. Bu göçler sırasında Türklerin bir kolu, Karadeniz’in kuzeyinden geçerek Avrupa ortalarına gelmiş, burada Avrupa Hun Devletini kurup, bir müddet yaşadıktan sonra diğer yerli kavimlerin arasında Hıristiyanlaşarak, eriyip gitmiştir.

Ortadoğu üstünden Mısır’a doğru yol alanlar da, kurdukları çeşitli devletlerden sonra Osmanlı Devleti içinde yer almışlardır. Gerek bunların ve gerekse Anadolu’ya gelen Türk boylarının en büyük talihi, İslamiyeti kabul etmeleridir. 9. ve 10. yüzyıllardan itibaren boylar ve kitleler halinde Müslüman olan Türkler; bugünkü İran, Azerbaycan, Hindistan, Irak ve Anadolu’da kurdukları güçlü devletlerle, hem kendi hayatiyetlerini korumuşlar, hem de kazandıkları zaferlerle İslam dünyasına yeni bir çehre kazandırmışlardır. Böylece başlayan Türk-İslam devletleri devri, Osmanlı Devleti bünyesinde bütün İslam dünyasının tek ve birleşik devleti, haline gelerek 20. yüzyıl başlarına kadar devam etmiştir. Osmanlı Devletinin son zamanlarında, Doksanüç Harbi adıyle meşhur 1877-78 Osmanlı-Rus savaşları esnasında, Tuna boylarında, Balkanlarda ve Kırım’da yaşayan Türklerin eşi görülmemiş Rus ve Hıristiyan zulmü, vahşeti karşısında Anadolu’ya yaptıkları toplu göç, 93 Muhaceratı olarak bilinir ve teessürle hatırlanır. 1950′li yıllarda, Komünist İdarelerin şiddetli tazyik ve zulmüne dayanamayan Müslüman Türklerin, Balkan ülkelerinden (Romanya, Yugoslavya,Bulgaristan) ve Rusya’dan Türkiye’ye toplu olarak yaptıkları göçler de son yılların hafızalarda yaşayan göç hadiselerindendir.

Vietnam’ın komünist kuvvetlerce işgalini müteakip başlayan göç hareketi, Afganistan’ın Rusya tarafından işgali ile 2,5 milyon Afganlının başta Pakistan olmak üzere çeşitli İslam ülkelerine göçü, Filistinlilerin İsrail tarafından vatanlarından çıkarılıp, göçe mecbur bırakılması, Bulgaristan’da yaşayan Türklerin (1989) ve Kuzey Iraklıların vatanlarından çıkarılarak göçe zorlanmaları (1991) olayları da siyasi göçlerin en manidar örnekleridir.

İşsizlik, daha iyi şartlarda yaşama gibi sebeplerle, ülkeler arasında ve bir ülkenin kendi içinde de çeşitli göçler olmaktadır. Bunlar, zamanla çözümü zorlaşan büyük problemler ortaya çıkarmakta ve ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel dengelerini bozmaktadır. Türkiye, köyden şehire büyük oranlara ulaşan göçler sebebiyle bu problemleri en çok yaşayan ve halletmeye çalışan ülkeler arasındadır.

Bir de kıtalararası göçler vardır. Bunun en tipik misali Amerika kıtasına yapılan göçtür. 16. yüzyıldan itibaren bu yeni kıtaya, önce Avrupa milletlerinden başlayan göçler, gittikçe azalmasına rağmen halen devam etmektedir. Önceleri serseri, başı bozuk, kanun kaçağı ve maceraperest Avrupalıların itibar ettikleri bir ülke olan Amerika kıtası, 19. yüzyılın ikinci yarısında, gene bu ülkelerden şiddetli göç dalgalarına sahne oldu. Kıtanın iskan ve imarı tamamlanıp ilmi, teknik ve ticari zenginlikler ortaya çıkınca, bütün milletler için en cazib ülkelerden biri oldu. Bu durum, düyanın her yerinden ve her seviyede insanların buraya göç etmelerine sebeb oldu.

NÜFUS HAREKETLERİ (GÖÇLER)

İnsanların doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.

A. İÇ GÖÇLER

Ülke içerisinde nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir. İç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değişme olmaz. Sadece bölgelerin ve illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.

İç göçler sürekli ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Sürekli İç Göçler

Ülke içerisinde yer değiştiren insanların göç ettikleri yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir. Türkiye’de Cumhuriyetin başlangıcından günümüze kadar özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.

İç göçün nedenleri

• Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı

• Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ailelerin geçimini karşılamaması

• Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi

• Tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması

• Kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması

• Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler

• Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği

• İklim ve yerşekillerinin olumsuz etkileri

• Kentlerde sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının fazlalığı

• Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı

İç göç özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde daha fazla olmaktadır.

Yüksek oranda göç alan şehirlerin başlıcaları şunlardır:

İstanbul Ankara İzmir Adana Bursa Şanlı Urfa Antalya Mersin Konya Samsun Gazi Antep Diyarbakır gibi illerdir. İç göç ülkemizde özellikle sanayileşmiş merkezlere daha fazla olmaktadır

İç göçlerin sonuçları

• Ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.

• Yatırımlar dengesiz dağılır.

• Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.

• Düzensiz kentleşme görülür.

• Sanayi tesisleri kent içinde kalır.

• Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.

• Kent nüfusunda aşırı artış meydana gelir.

• Alt yapı hizmetlerinde (yol su elektrik) yetersizlik görülür.

• Kentlerde işsiz insanların oranı artar.

İç göçü önlemek için

• Tarımda sulama olanaklarını artırmak

• İntansif tarım metodunu geliştirmek

• Besi ve ahır hayvancılığını geliştirmek ve yaygınlaştırmak

• Kırsal kesimde eğitim ve sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak

• Tarım ve hayvancılığa bağlı sanayi kollarını kırsal alanlara yönlendirmek

• Kırsal kesimde küçük sanayi kollarını geliştirmek vb. gereklidir.

2. Mevsimlik İç Göçler

Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.

Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır. Mevsimlik göçlerle Adana Mersin Hatay Aydın Muğla Antalya gibi merkezlerde yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır.

B. DIŞ GÖÇLER

Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.

Dış göçlerin başlıca nedenleri

• Ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi

• Tabii afetler

• Savaşlar

• Etnik nedenler

• Sınırların değişmesi

• Uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi

Dış göçlerin sonuçları

• Göç eden ülkede nüfus artar göç veren ülkede ise azalır.

• Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler gelişir.

• Ülkeler arası kültürel ilişkiler gelişir.

Dış göçler ve Türkiye

Ülkemize 1923 – 1989 yılları arasında çoğu Balkan ülkelerinden olmak üzere 2 2 milyon göç olmuştur. Bu sayı nüfusumuzun % 5′ini oluşturur.

1950′den sonra başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa Belçika Hollanda İngiltere İsveç ABD Avustralya Libya S. Arabistan Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz bulunmaktadır.

Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;

• Ülkemize giren işçi dövizi artmıştır.

• Ülke turizminin gelişmesi sağlanmıştır.

• Türk ticaretinin yaklaşık % 20 sine kaynak sağlanmıştır.

• Artan nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.

YERLEŞME

İnsanların çok farklı türdeki konutlarda yaşamlarını toplu ya da dağınık şekilde sürdürmelerine yerleşme denir.

Yerleşmeyi etkileyen faktörler

1. İklim

Yerleşmeyi etkileyen en önemli faktördür. Dünya’da Orta kuşak karalarında iklim koşulları uygun olduğundan nüfus fazla iken çöllerde kutup bölgelerindede bataklıklarda ve yüksek dağlık alanlarda iklim şartları uygun olmadığından nüfus çok azdır. Yine Ekvatoral bölgede 0 – 1000 m yükseltiler arasında aşırı nemli ve bunaltıcı bir iklim etkili olduğundan Amazon ile Kongo havzalarında da nüfus azdır.

2. Yeryüzü şekilleri

Dağlık çok engebeli ve yüksek sahalar yerleşmelerin kurulmasını ve gelişmesini önemli ölçüde engellemektedir. Buna karşılık düz ovalık alanlarda tarım ulaşım sanayi faaliyetleri daha çok geliştiğinden nüfus fazladır. Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde nüfus yoğunluğunun az Marmara ve Ege bölgelerinde fazla olması buna örnektir.

3. Toprak

Verimsiz toprakların bulunduğu yerler nüfusça tenha iken (Tuz Gölü çevresi) verimli toprakların bulunduğu yerler nüfusça zengindir. (Çukurova ve Ege ovaları gibi)

4. Ekonomik Kaynaklar

Ekonomik kaynakların fazla olduğu sanayi ticaret faaliyetlerinin yoğun olduğu yerlerin ve enerji kaynaklarının çok bulunduğu yerlerde nüfus yoğunluğu artmaktadır. Ülkemizde Marmara Bölgesi ile Zonguldak Karabük Ereğli Batman gibi merkezlerin nüfusça yoğun olmaları ekonomik kaynakların çok olmasındandır. Ekonomik kaynakların yetersiz olduğu bölgelerde halk geçimini temin etmek için göç etmekte ve nüfusları azalmaktadır.

YERLEŞME ÇEŞİTLERİ

A. KIRSAL YERLEŞME

Türkiye’de nüfusu 10.000′in altında olan yerleşmelere denmektedir. Kır yerleşmeleri tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin birlikte yapıldığı ya da ön plana çıktığı yerleşmelerdir. Kırsal yerleşmelerin bazılarında yerleşik hayat tarzı (köy gibi) bazılarında konar – göçerlik veya yaylacılık gibi yarı yerleşik tarz görülür.

Kırsal kesimde yerleşmeler toplu ve dağınık olmak üzere ikiye ayrılır.

Toplu Yerleşme: Evlerin birbirine yakın olduğu yerleşme biçimidir. Suyun az olduğu yerlerde ve arazinin düz olduğu ovalık alanlarda insanlar toplu olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de İç Anadolu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde su kaynakları az olduğu için toplu yerleşmeler fazladır.

Dağınık Yerleşme: Suyun (yağışların) bol olduğu yerlerde arızalı ve eğimli bölgelerde evlerin birbirinden uzak olduğu bahçeler içerisinde insanlar dağınık olarak yerleşmişlerdir. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi dağınık yerleşmenin en yaygın olarak görüldüğü yerdir. Dağınık yerleşmede su fazlalığı ve yer şekillerinin engebeliliği etkilidir.

Kırsal yerleşme çeşitleri

a. Köy altı yerleşmeleri: Çiftlik mezra kom divan oba yayla gibi yerleşmelere denir. Bunlar köylerden küçüktür. Daha çok hayvancılık amaçlı veya yazları serinlemek amacıyla kurulmuştur. Doğu Anadolu G. Doğu Anadolu Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde yaygındır.

b. Köyler

c. Bucak ve nahiyeler

Kırsal meskenlerin yapımında kullanılan malzemeler doğal çevre ile yakından ilişkilidir.

Çevrede taş malzemeler yaygınsa konutlarda taş kullanılır. Ormanlık yörelerde meskenlerde daha çok ahşap kullanılır. Taş ve ahşap malzemenin bulunmadığı yarı kurak bölgelerde meskenlerde ker*** malzeme kullanılır.

• Taş meskenler: Köylerimizde çok rastlanan mesken tiplerinden biri olup daha çok Akdeniz Ege ve Doğu Anadolu bölgelerinde rastlanır.

• Ahşap meskenler: Ahşap köy meskenlerinin en yoğun olduğu yerler ormanlık yörelerimizdir. Daha çok Karadeniz Akdeniz Ege ve Güney Marmara’da yaygındır.

• Kerpiç  meskenler: Ülkemizde İç Anadolu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görülür.

B. KENTSEL YERLEŞME (ŞEHİRLER)

Türkiye’de nüfusu 10.000 den fazla olan yerleşmelere kentsel yerleşme denmektedir. 1935′e kadar nüfusun % 80′i köylerde otururken kent nüfusu % 20’sini oluşturuyordu. 1997 yılında yapılan sayım sonuçlarına göre ise nüfusun % 65′i kentlerde % 35′i kırsal kesimde toplanmıştır.

Türkiye’de özellikle sanayinin gelişmesine paralel olarak göç olayı artmış ve yeni kentler ortaya çıkmış ya da kentlerde aşırı büyümeler meydana gelmiştir.

Türkiye’de kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir. Bu durum gecekondulaşma gibi bir çok problemi beraberinde getirmiştir. 1997 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre kentleşme oranının en yüksek olduğu bölge Marmara’dır. Bu durum bölgenin çok göç aldığını ve sanayileşmede ileri gittiğini gösterir. Marmara’yı Ege İç Anadolu Akdeniz Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri takip eder. Kentleşme oranı en az Karadeniz Bölgesi’nde görülür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder