23 Ocak 2019 Çarşamba

Jean Paul Sartre

Jean Paul Sartre  (1905-1980); Sartre, çağımızın en ünlü filozoflarından ve varoluşçuluk diye adlandırılan felsefe akımının en ünlü temsilcilerinden biridir. O, insanda öz ve varoluşu özenle birbirinden ayırır. Sartre’a göre İnsanın kendinden önce gelen ve onu bekleyen bir özü yoktur. İnsanda varoluş, özden önce gelir. İnsan, önce var olur, sonra özünü kendisi yaratır.

İnsan nasıl var olmuştur? Sartre’a göre, biz, insanın Tanrı'nın eseri olduğunu düşünürüz. Dolayısıyla, aynen elbiseyi diken terzi gibi, insan da Tanrı tarafından tasarlanmış ve meydana getirilmiş olmalıdır. İnsanda da öz, varoluştan önce gelmelidir. Sartre'a göre bütün bunlar olanaksızdır. Çünkü Sartre, Tanrı'nın var olduğunu kabul etmez. Bu durumda, insanın Tanrı tarafından önceden belirlenmiş bir özü de olamaz. İnsan önce var olmuştur, daha sonra kendisi nasıl isterse öyle olur. Sartre’a göre, çevremizdeki hiçbir şey kendisinden başka bir şey olma olanağına sahip değildir. Sartre, bu varlıktan “kendinde var” diye nitelendirir. İnsan dışındaki hiçbir şeyin kendisinden başka bir şey olmak olanağı yoktur. Taş, toprak, hayvan, bitki hep olandır, nasılsa öyledir. Oysa insan "kendisi için varlıktır. İnsan, var olduğunun bilincindedir. Bilinçli bir varlık olarak insan, "ne değilse o, ne ise o değil" olma şansına sahiptir. İnsanın sonsuz bir değişme ve gelişme gücü vardır. Hangi koşullar altında olursa olsun insan kendi yaşamını kendi kararlarıyla meydana getirir. “İnsan özgürdür." insan özgürlüğe mahkûmdur ve eylemleri de bu özgürlüğünün önceden belirlenmemiş bir sonucu olarak ortaya çıkmak zorundadır.

Sartre'a göre, yaşama bırakılmış olan insanın dünyası acılı, her zaman akıntılarla dolu olacaktır. Sartre, "Yaşam, ateş almış tiyatroda bir paniktir." der. Yaşamın acısını dengeleyen tek güç, insanın özgür olmasıdır, özgürlük, belki de insanın en değerli şeyidir. İnsan için önemli olan, dünyadaki yerini almaktır. Başkaları cehennem de olsa, onların yanında yaşama katılmaktır. Sartre'a göre, yaşamak bir kavgadır. Bir kendini kurma, kendini var etme kavgasıdır. "İnsan, her istediğini yapamaz, bununla birlikte ne olduğundan sorumludur. Çünkü, kendi özünü kendisi koyar.” Sartre'a göre, bu koşullar altında kişinin eylemlerini belirleyen evrensel bir ahlâk yasası yoktur. Çünkü kişi, değerlerini kendisi yaratır, kurallarını kendisi koyar ve onlara uyar.


Ek Bilgi:

Fransız asıllı filozof, oyun yazarı,yazar ve gazeteci.Kendine özgü geliştirdiği varoluşçuluğu ve çizdiği entellektüel kişilik ile 20.yy’a damgasını vuran düşünürlerden birisi olmuştur.Varoluşçu Marksizmin şeklillenmesini sağlamıştır. Dönemin siyasi karmaşasına katılan düşünür,dünyayı çok yakından takip ederek tepkisini dile getirmekten çekinmemiştir.
Jean-Paul Sartre, 21 Haziran 1905‘te Paris’te varlıklı bir burjuva ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Jean-Bastiste Sartre, Fransız ordusundan bir memur; annesi Anne-Marie Schweitzer ise Nobel ödüllü Alman Albert Schweizer’in kuzeniydi. Sartre henüz 15 aylık iken babasını kaybetti. Annesi eğitimiyle yakından ilgilendi. küçük yaşta matematik ve edebiyat dersleri almasını sağladı.
Gençlik yıllarında filozof Henri Bergson‘nun “Essay on The Immediate Data of Consciousness” adlı çalışmasını okurken çok etkilendi. Batı felsefesiyle yakından ilgileniyordu. Immanuel Kant,Georg Wilhelm Friedrich Hegel ve Martin Heidegger gibi kişilerin yazıları ilgisini çekiyordu. Louis le Grand Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransa’nın ünlü okulu Ecole Normale Supérieure‘de eğitimine devam etti. Burada okurken 1928 yılında, Sorbonne’da çalışan Simone de Beauvoir ile tanıştı. Sartre 1929yılında felsefe doktorasını alarak buradan mezun oldu. 1929 yılında birincilikle felsefe öğretmenliği aldı. Ardından 1931 yılına kadar Fransız ordusunda görev aldı. 1933-1934 yılları arasındaBerlin‘de ve Neuilly’de öğretmenlik yaptı. 1931-1936 yılları arasında Le Havre’de lise öğretmenliği yaptı.Yazabilmek için bir süre öğretmenliğe ara verdi ve 1936 yılında ilk kitabı “İmgelem” yayınlandı. Öğretmenliğe ara vermesine karşın eğitmen olmaktan vazgeçmemiştir.
Felsefe eğitimine devam ederken, “Ego Alışkanlığı” (1937), “Bulantı” (1937) ve “Duvar” (1939) adlı kitaplarını yazdı. 1940yılında, Padoux’da Almanlar tarafından tutuklanmasından sonra direniş hareketine katıldı. “Sinekler” adlı oyunununu ve “Varlık ve Hiçlik” adlı kendi felsefesini açıkladığı kitabını da bu dönem yazdı.1944 Ağustos’undan itibaren Albert CamusAndré Malraux gibi isimlerle birlikte Fransız gazetesi “Combat” için çalıştı.
1939‘da “Özgürlük Yolları“,1945‘te “Yaşanmayan Zaman/Bekleyiş” ve 1949‘da “Tükeniş” adlı kitaplarını yazdı.”Varlık ve Hiçlik” adlı çalışmasıyla başladığı kariyerine 1945 yılında “Les Temps Modernes” adlı edebi-politik dergi ile devam etti. 1946 yılında ise “Saygılı Yosma” ve “Mezarsız Ölüler” adlı oyunlarını yazdı. Soğuk savaş dönemince Sovyetler Birliğini desteklemiş ve Fransa‘nın Cezayir’e karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkmıştır. 1948 yılında yayımlanan “Kirli Eller” adlı kitabı hem entellektüel hem de politik öğeler içermektedir. Komünist parti taraftarı olması karşın hiçbbaşkanlığını yapmıştır.
Sartre, 1964 yılında yazdığı “Sözcükler” adlı kitabıyla edebiyata nükte ve alaycılığı kattı. Edebiyat onun için oyunların oldir zaman parti içinde yer almamış ve çalışmamıştır. 1961- 1962 yıllarındaki büyük gösterilere katılmıştır. 1960 yılında Küba ziyareti sırasındaChe Guevara ile tanışır. Ayrıca 1966-67 yılları arasında Vietnam Savaşı‘ndaki katliamı sorgulamak üzere kurulmuş Russel Mahkemesi’nin uğu bir dünya idi. Edebi dilinde felsefenin somutlaştırılmasını ve Marcel Proust tarzı kelime arajmanlarını kullandı. Aynı yıl Nobel Ödülü‘ne layık görüldü. Yapıtlarına ve politik konumuna zarar vereceğinden ödülü reddetti. 1968 olayları Sartre’ın kendi fikirlerini ve geleneksel entelektüel konumlarını da sorguladığı bir dönem olmuştur. Sovyetler’in Prag’a müdahalesinin ve Fransa’daki öğrenci hareketlerinin üzerine, teorik politik alanı yeniden değerlendirmeye başlamış, 1973‘te Liberation’u kurmuştur. 1974 yılından gözleri bozulmaya başlamış ve büyük oranda görmez olmuştu. 15 Nisan 1980‘de Paris’te akciğer ödeminden vefat etti. Geriye kendi varoluşçu felsefesini işlediği birçok yapıt bıraktı. 17. yy’dan beri varolan varoluşçuluğa kendi siyasal ve felsefi yaklaşımını katmıştır. Kendi deyimiyle “Varoluşçuluk hümanizmdir“. Sartre tüm bunların yanında Fransa’da belirgin bir entellektüel tavır çizmiş ve özel bir konuma gelmiştir.


Ek Bilgi İçin: Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder