24 Şubat 2019 Pazar

Empirizm (Deneycilik)

Empirizm (Deneycilik)
İnsanların nesneler dünyası ile duyulan aracılığıyla ilişkiler kurdukları bir gerçektir. Gözümüzle renkleri, biçimleri görür; elimizle sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklığı algılarız. Kulağımız olmasaydı sesleri, dilimiz olmasaydı tatları hissedemezdik. Aristoteles bir duyusunu kaybedenin bir dünyayı kaybedeceğini söyler. Gerçekten görme duyusundan yoksun olan biri için renkler ve biçimler dünyasının var olamayacağı aşikârdır. Buna karşılık akılcılar, gördüğümüz gibi, duyuların yanıltıcı ve yetersiz olabileceklerini göstermektedirler.

Öte yandan ünlü Yunan atomcu filozofu Demokritos bize, duyuların yanıltıcı olabileceklerini neyin gösterdiğini sormaktadır, Biz, suya batırılan kürekle ilgili olarak görme duyumuzun aldatıcı olabileceğini ne sayesinde biliyoruz? Yine, sudan çıkarılan küreğe bakan gözümüz veya onu suda yoklayan elimiz, yani duyularımız sayesinde değil mi? Demokritos'ta duyular akla şöyle haykırır: Ey akıl! Beni yere sermek için kanıtlarını yine benden alıyorsun.”. Evet, güneşi gözümüzün küçük bir tepsi büyüklüğünde gösterdiği doğrudur. Ancak yine de, biz onun gördüğümüzden milyarlarca kere daha büyük bir cisim olduğunu düşünürüz. Bunun nedeni görme duyumuzun, cisimlerin bize uzak oldukları oranda daha küçük göründüklerini göstermesi değil midir? Sonra gerçekten duyulara dayanmayan bir bilim mümkün olabilir mi? Geometrinin önermelerinin kesin, tümel, genel geçer önermeler oldukları bir doğrudur. Ancak onların bize gerçekten evren hakkında, eşya hakkında içerikli bir bilgi verdikleri söylenebilir mi? Matematik, daha ziyade belli öncüllerden hareketle geliştirilmiş, koşullu tümden gelimsel bir sistem değil midir? İşte bu itirazlar ve gerekçelerden hareketle birçok filozof da akılcılığa karşı çıkmıştır. Bu filozoflara göre bilgimizin temel kaynağı, duyular ve deneydir. Akıl ise bu duyu ve deney malzemesini alan, belki onları düzenleyen ve işleyen bir yetidir.

Empirizme göre, zihinde doğuştan olan hiçbir fikir, düşünce ve prensip yoktur. Yalnız dış dünyanın kavramları değil, mantık ve matematik kavramları da zihinde doğuştan bulunmazlar. Eğer, doğuştan bulunsalardı, bunların çocuklarda ve ilkel insanlarda da bulunması gerekildi. Empirizm, bilginin kaynağı nedir sorusuna, akıl ve zihin değil, ''deneydir, duyulur algılardır” diye cevap verir. Rasyonalizm, ilkçağdan itibaren sistemli bir görüş olarak felsefe tarihinde yer almıştır. Empirizm ise ancak, 17. ve 18. yüzyıllarda sistemleşerek felsefede yer alabilmiştir. Bu yüzyıllarda John Locke, George Berkeley ve David Hume gibi düşünürler, Empirizmi geliştirerek sistemli bir felsefe görüşü haline getirmişlerdir. Bu filozoflara göre bilginin tek kaynağı duyu ve deneydir. İnsan aklında deneyden geçmeyen hiçbir bilgi yoktur. Dolayısıyla insanın tüm bilgileri aposteriori (sonradan kazanılan) dır.

Bilginin kaynağının deney olduğunu ileri sürmek, aynı zamanda aklın ilkelerini (özdeşlik, çelişmezlik ve üçüncü halin imkânsızlığı ilkesi) de deneye indirgemek anlamına gelir. Ayrıca bu filozoflara göre eğer insan doğuştan bilgi sahibi olsaydı, bilme ve kavrayış gücü eşit olacağından yeni doğan bebeklerden erişkin insanlara kadar herkes doğru bilgiye sahip olması gerekirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder