Çin
mitolojisine göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin
sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak
Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin
yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang’ı meydana
getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin’i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise
erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Bu iki gücün birleşimi dev bir yaratıcılık
etkisi doğurmuş ve sonuçta dünyanın ve varlıkların temelini oluşturmuştur. Bu
ikiliğin her parçası birbirine geçmekte, birbirini koşullandırmakta, ayrı
olamamakta, böylece karşıtlar arasındaki birlik ve savaş oluşmaktadır. Yin ve
Yang enerjileri sürekli birlikte dans ederler. Ve böylece kozmik dengenin uyumunu
yaratırlar. Yin, soğuk, karanlık ve atıldır. Yang, sıcak, aydınlık ve hayat
doludur. Bu ikili sonradan Feng shui’yu, hayat enerjisinin akışını anlatan
yaşama sanatını ortaya çıkarmıştır.
Çin
geleneklerine ve inanışlarına göre yaşamın sürmesini sağlayan; “Yin - Yang”
olarak adlandırılan iki evrensel güç ve bu iki gücün etkileşiminin dengede
tutulabilmesi prensibidir. Evrendeki bu iki karşıt gücün varlığı, varoluşun
ayrılmaz iki kutbudur ve bu iki kutup sayesinde “Denge” sağlanabilmektedir.
İnsanların vücudunda da bulunan bu iki karşıt gücün dengesi bozulduğu zaman,
hastalıklar oluşmaktadır. Çin simgeleri arasında başı çeken Yin -Yang’da ortada
beyaz ve siyah daireler bulunur. İç içe olmaları bu ikiliğin, düalitenin doğada
olduğuna işaret eder ki aynı zamanda eril olanın dişili, dişil olanın erili
içinde barındırdığına da dikkatimizi çeker.
Pengu
Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. Öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ
gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son
soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan
böceklerden de insanlar oluşur.
Zamanla
gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine
Tanrıça Nü-kua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden
sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.
Yapısal
birlik, evrensel cevher Çi aracıyla gerçekleşmektedir. Çi, bir enerji, “yaşam
enerjisi” olarak izah edilebilir. Ve Çi’yi tek bir tanımla anlatmak mümkün
değildir. Çin Tıp anlayışına göre, tüm evrene yayılmış Çi adlı bir enerji
denizinin içinde yaşıyoruz. Çi, tüm canlılığın ölçüsü. Bir insanın Çi enerjisi
üç yoldan sağlanıyor; doğum sırasında, soluduğumuz hava ile, yediğimiz ve
içtiğimiz besinlerle.
Çin
mitolojisinde Ejderlere büyük önem ve yer verilmiştir. Mitolojiye göre Long adı
verilen ejderlerin beş türü mevcuttu: Tanrıların evlerini koruyan kutsal
ejderhalar; rüzgar ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan
ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa
ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar.
Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla
çevrilmiş olarak resmedilirler. Çin mitolojisinde Long-wang’lar, yani Ejderha
Krallar, Taoizmde mistik yaratıklar olarak yerlerini almışlar. Yuan-shi
tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar.
Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer
soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar
hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve
kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder