Felsefe
tarihi boyunca «diyalektik» kelimesinin şu üç temel anlamı taşıdığı görülür:
1. Diyalog (karşılıklı konuşma) ve tartışma sanatı
2. Belli bir akıl yürütme muhakeme usavurma tarzı
3. Düşüncede ve varlıkta çelişme yoluyla değişmenin
oluşun ve gelişmenin ortaya çıkması evrenin gelişmesinin kanunu ve varlıkların
incelenme metodu.
Bunların
ilk ikisi doğrudan doğruya özneye düşünceye aittir; özne ve düşünme ile
ilintilidir; üçüncüsü ise hem düşünce ve hem de varlıklarla ilintilidir. Yunan
düşüncesinde diyalektik denince genel olarak «tartışma sanatı» anlaşılıyordu.
Bu anlamda Elealı Zenon'un «diyalektik» inden söz etmek mümkündür. Zenon
diyalektiği tartışma sanatı olarak anlıyor ve bir kavram içindeki çelişmeleri
ortaya koymak için kullanıyordu. Yani Zenon'da «diyalektik»olumsuz bir görev
yerine getiriyordu; olumsuz bir özellik taşıyordu; bir hakikatin ortaya
konmasına değil; çelişmenin imkânsızlığın ve olumsuzluğun gösterilmesine
yarıyordu. Platon ise diyalektiğin duyular dünyasından akılla kavranılabilir
dünyaya yani idealar dünyasına yükselmek için gerekli ve yararlı olduğunu
söyler.
Demek
ki. Platon diyalektiği olumlu bir akıl yürütme tarzı olarak kabul ediyor.
Arisloteles'te ise diyalektik kesin ve bilimsel düşünüşe karşıt olan bir akıl
yürütme ve açıklama metodudur; bir konuyla ilintili olan ve doğru olması
ihtimal dahilinde bulunan kanıların (kanaatlerin) /açıklanmasına yarar sadece.
Diyalektik kelimesi Aristoteles ile birlikte felsefe tarihinde kötü bir anlam
kazanmıştır. Çünkü bu filozofa göre diyalektik bir kavramın bilimsel ve kesin
incelenmesinin dışında kalır; beyhude inceliklere kılı kırk yarmalara dalar.
Ortaçağda ise diyalektik kelimesi yukarda açıkladığımız üç anlamın da dışında
«formel mantık»! anlatmak için kullanılır; onun adıdır. Kant diyalektik
kelimesini Aristoteles gibi anlamış ve kullanmıştır. Sağlam bir akıl yürütme
olmadığı halde öyleymiş gibi görünen düşünüş tarzlarını «diyalektik» diye nitelemiştir.
«Diyalektik aldatıcı görünüşün mantığıdır». Akıl Duyular ve algı alanını aşan
akıl çözülmesi imkânsız ve çelişken tezlerle karşı karşıya kalır; «diyalektiğe»
düşer.
Kant'tan
sonraki filozoflar bu kaçınılmaz çelişmelerin sadece aklın ortaya koyduğu en
soyut metafizik problemlerde değil her kademede ve hatta bizzat deneylerimizin
kendisinde ortaya çıktığını ileri sürdüler. Böylece diyalektik kötü anlamından
kurtularak karşıtlıkların ayrılmazlığı ve daha yüksek bir düzeyde (uğrakta)
birleşmeleri olarak ve bunu keşfeden (anlayan açıklayan gören) düşüncenin
yürüyüşü ilerleyişi işleyişi olarak anlaşıldı ('Fichte Schelling Hegel). Fichte
hem olumsuz hem de olumlu yanı içinde taşıyan bu diyalektiği felsefesine temel
yaptı. Yunan felsefesini incelerken Herakleitos'un da oluş ve değişme
kavramlarına diyalektik bir açıdan yanaştığını; evrende varlıklarda diyalektik
bir gelişme bulunduğunu görmüştük. Ama düşüncenin diyalektiği ile varlığın
diyalektiğini ilinti haline getiren; onların aynı kökten geldiğini aynı
gerçeğin iki yanı olduğunu açıkça söyleyen Hegel'dir. Filozofa göre diyalektik
sadece bir akıl yürütme tarzı değildir; diyalektik tabiatın ve özellikle tarih
içinde kendini gösteren Ruh’un (Zihnin) değişmesini ve gelişmesini dile getiren
temel kanundur.
Ek Bilgi
Yunanca tartışma sanatı anlamına gelen dialektike
tekhne’den türeyen bir terim olarak, genelde akıl yürütme yoluyla araştırma ve
doğrulara ulaşma yöntemi. Diyalektik kavramı, başlangıçta tartışma sanatı, ya
da çelişkili yollardan muhataplarını ikna etme sanatı anlamına gelmektedir.
Karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimidir, diyalektik ve
Sokratik yöntem, tartışma ve düşünme sanatı olarak diyalektiğin Antik Çağ’daki
en yetkin halidir. Değişimin ve hareketin sürekliliği düşüncesi bu aşamada
diyalektik olarak ifade edilmiştir. Bir fikirden ya da ilkeden içerdiği olumlu
ve olumsuz bütün düşünceleri çıkarma yöntemine diyalektik denilmekteydi.
Diyalektik, değişik dönemlerde ve değişik
filozoflarda farklı bir anlam kazanmış olduğu için, yukarıdaki genel diyalektik
tanımı, örneğin Hegel ve Marx’ın diyalektik anlayışını kapsamaz. Bu durum
dikkate alındığında,
1- Diyalektik her şeyden önce, bir tez ya da görüşü,
onun mantıksal sonuçlarını incelemek yoluyla çürütme yöntemi anlamına gelir.
Yine diyalektik,
2- Sofistik akıl yürütmeyi, cinsleri türlere bölmeyi
ya da cinsleri türlerine ayırarak mantıksal bir biçimde analiz etme yöntemini
gösterir. Bundan başka diyalektik,
3- En genel ve soyut fikirleri, tikel örnek ya da
hipotezlerden hareket edip bu fikirlere götüren bir akıl yürütme süreciyle
araştırma yöntemi olarak ortaya çıkar. Diyalektik,
4- Daha olumsuz bir anlam içinde, yalnızca olasılı
olan ya da genel olarak kabul edilmiş bulunan öncülleri kullanarak akıl yürütmeyi
ya da tartışma yöntemini ifade eder. Bu çerçeve içinde,
5- Diyalektik yanılsama mantığının, aklın deneyime
aşkın nesneleri konu alırken, deneyimin sınırlarını aştığı zaman düştüğü
çelişkilerin gözler önüne serilmesi suretiyle, eleştirilmesi anlamına gelir. Ve
son olarak
6- Diyalektik, düşüncenin ve gerçekliğin bir tezle
antitezden, söz konusu iki karşıtın bir sentezine varmak suretiyle, gelişmesini
gösteren varlık ve düşünce yasası olarak ortaya çıkar.
İşte bu genel çerçeve içinde, diyalektiğin farklı
filozoflar için ifade ettiği farklı anlamları kısaca ele alacak olursak
Aristoteles’e göre, bir yöntem olarak diyalektiği bulan filozof olan Zenon’da
diyalektik, saçmaya indirgeme şeklinde gerçekleşen akıl yürütmeye karşılık
gelir. Buna göre, Zenon diyalektik yöntemini kullanarak, bir karşıtın tezini ya
da inancını, onun kabulünden ya mantıksal bir çelişki ya da kabul edilemez bir
sonuç çıktığını göstererek çürütür. Elea Okulunun karşısında yer alan
Herakleitos’ta ise, diyalektik evrende hüküm süren ve kendisinden dolayı var olan
her şeyin kendi karşıtına dönüştüğü değişme sürecini, karşıtların birliğini
ve bunu ifade eden çelişki mantığını ifade eder.
Oysa, diyalektik Sokrates’te, soru yanıt yoluyla
tartışma tekniği ne; Sokrates’in tartışmak üzere karşısına geçen kişiye uyguladığı
ve o kişinin verdiği tanımların mantıksal sonuçlarını çıkartmasından ya da
tanımların çelişkilerini göstermesinden oluşan çürütme yöntemine karşılık
gelir. Söz konusu çürütme yönteminde amaç, Sofistlerin yaptığı gibi, bir
tartışmada kişinin karşıtını alt etmesi değil de, kişiye gerçek bilgiye
erişebilmesi, araştırma yoluna girebilmesi için, bilgisiz olduğunu
göstermektir. Diyalektik Sokrates’te, yine şeylerin nesne ya da öz tanımlarına
ulaşmayı amaçlayan araştırma yöntemini, şeyleri sınıflarına, doğalarına ya da
türlerine göre ayırma yöntemini ifade eder.
Sokrates’in öğrencisi olan ve diyalektiği insan
tarafından yaratılmış tüm sanatların en üstünü ve önemlisi olarak gören
Platon’da, üç farklı diyalektik anlayışı söz konusudur.
1- En yüksek felsefi yöntem olarak değerlendirilen
diyalektiğin temelinde, Sokrates’ten miras alınan soru ve yanıt olarak
diyalektik, uygun soru ve yanıtlarla tartışma, tekniği olarak diyalektik
anlayışı vardır. Diyalektiğin konusu da her zaman aynıdır; onda filozof,
diyalektiği kullanarak, var olan her şeyin değişmez özünü arar.
2- Orta dönem diyaloglarında ise, diyalektik
hipotezlerden yola çıkarak akıl yürütme anlamına gelir.
3- Buna karşın, yaşlılık dönemi diyaloglarında,
diyalektik, bir yöntem olarak bölme tekniğine dönüşür. Platon’un yaşlılık
dönemi diyaloglarında görülen söz konusu diyalektik ya da bölme anlayışı,
bölünemez olan ve altında yalnızca bireylerin bulunduğu bir türün tanımına
ulaşıncaya dek, cinsleri türlerine bölmekten meydana gelmektedir.
Aristoteles’e gelince, o diyalektiği, kesin ve
zorunlu sonuçlara götüren bir akıl yürütme olarak olmasa bile, yararlı olan
bir akıl yürütme tarzı olarak görmüştür. Ona göre, öncülleri genel olarak hemen
herkes tarafından ya da çoğunluk veya filozoflar tarafından kabul edilen bir
akıl yürütme, diyalektik bir akıl yürütmedir; buna karşın, öncülleri yalnızca
olasılı görünen bir akıl yürütme ise, eristik akıl yürütmedir. Aristoteles,
diyalektiği bilimin yöntemi olarak görmez, çünkü biz bilimsel bilgide, doğru ve
apaçık olan öncüllerden hareket eden geçerli akıl-yürütme olarak tanıtlamayı
kullanırız. Bununla birlikte, onun tarafından bir olasılık mantığı’ olarak
değerlendirilen diyalektik, üç bakımından, yani entellektüel eğitim ya da zihin
jimnastiği olarak, başka insanlarla, onlar tarafından kabul edilen öncüllerin
oluşturduğu temel üzerinde yapılan tartışmalar için ve bilimlerin kanıtlanamaz
ilk ilkelerini incelemek bakımından önem taşır.
Modern felsefede diyalektiği ilk kez olarak kullanmış
olan Kant’ta diyalektik, deneyimin sınırlarının ötesine giden transendental
yargıların yanlışını ya da çelişkilerini gösteren mantık türü anlamına gelir.
Hegel’de ise, diyalektik bir düşünce ya da gerçek bir şeyi önce zorunlu olarak
karşıtına (ya da çelişiğine) dönüştüren ve daha sonra da onların her ikisini
birden içeren bir senteze (ya da birliğe) götüren sürece karşılık gelir. Buna
göre, diyalektik, hem düşüncede ve hem de varlıktaki çelişkilerin karşıolumu
aracılığıyla, bilgide ve varlıkta daha yüksek bir düzeye götüren değişme
sürecine, yani sırasıyla varolan bir şey ya da düşünce (tez), onun karşıtı ya
da çelişiği (antitez) ve nihayet onların karşılıklı eylem ve etkileşimlerinin
sonucu olup, daha sonra başka bir diyalektik hareketin temeli olan birlik
(sentez) gibi üç öğeyi içeren zorunlu değişme sürecine karşılık gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder