İbni Sina'nın Temel
Görüşleri
İbni
Sina (980-1037) da tıpkı Farabî gibi tabiatın açıklanmasında madde ve form
teorisini kabul eder ve bütün varlıkların tanrıdan çıkmış bir kademeleşme
olduklarını ileri sürer. Başlangıçta sadece tanrı vardır; zorunluluk taşıyan ve
hakikî varlık olan tanrıdan«katkısız bir ruh» çıkar «Katkısız ruh» ilk
nedendir; öteki varlıkların ilk nedenidir. Bu nedenden evrenin bütün ruh ve
bedeni türer. İbni Sina buna «faal akıl» (etkin akıl) diyor; bu akıldan da
gökler ve onların akılları doğar. Bugün bize garip gelen ve daha sonraki
felsefe tarihi açısından önemini kaybeden bu «akıllar teorisi» evrenin
kademeler halinde düşünülmesinden ve her kademenin (yeryüzü gökler yıldızlar
v.b.) aynı zamanda akıllı bir varlık gibi tasavvur edilmesinden doğmuştur.
Bütün bu kademeleşmenin doruğunda da tanrı bulunmaktadır.
Evrenin
tanrıdan çıkışını açıklarken Farabî ve İbni Sina'nın bir «akıllar teorisi»ne
başvurmaları bu tasavvurdan ötürüdür İbni Sina psikolojisinde de insan ruhunun
bilgiye ve hakikate yönelişinde çeşitli «akıl» mertebelerinden geçtiğini ileri
sürer. Böylece varlık hakkındaki metafizik görüşleri ile insan ruhu hakkındaki
psikolojik görüşleri arasında bir bitişme ve birleşme vardır insan ruhu bilgi
açısından gerçekleştirdiği gelişmenin son mertebesinde varlıkların özünü teşkil
eden en genel kavramları yani mahiyetleri görüp kavrayacak hale gelir. Bu
kavrayışı sağlayan şey ruhun bu son mertebede «faal akıl»la ilinti haline
geçmiş olması onunla ilişki kurmasıdır. Nitekim tasavvufu inceleyen ibni Sina
mutasavvıfların akıl dışına çıkarak sadece yaşama ve duyma ile mutlak âleme
ulaşma çabasını doğru bulmaz. Yukarda açıkladığımız akıllar-arası ilişki ibni
Sina'nın tasavvuf görüşlerinin temelini teşkil eder. ibni Sina'da
mutasavvıflarda görüldüğü gibi mutlakla birleşmek onun içinde erimek söz konusu
değildir; sadece «faal akıl»la ilinti haline geçmek ve dış görünüşlerin
arkasındaki hakikî ve mutlak varlığı görmek; çokluk âlemini birlik olarak
kavramak söz konusudur.
Filozofun
ahlâkı da metafiziğine dayanır ve tasavvufa yaklaşır. İbni Sina «mutluluk ve
doğru olan bir yaşama nedir?» sorusuna«mutluluk insan ruhunun kendisini
arındırması ve temizlenmesidir: faal akıl'a yönelmesidir» diyerek cevap verir.
Böylece iyilik bilinip tanınmış olacak ve gerçekleştirilmesi yoluna
girilecektir. İyiliğin bu gerçekleştirilmesinde ve mutluluğa varışta ruhun
arıtılmasına çalışılırken tasavvuftakine benzer bir eylem ve yaşama yöntemi
uygulanacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder