25 Mayıs 2020 Pazartesi

İbni Sina


İbni Sina'nın Temel Görüşleri
İbni Sina (980-1037) da tıpkı Farabî gibi tabiatın açıklanmasında madde ve form teorisini kabul eder ve bütün varlıkların tanrıdan çıkmış bir kademeleşme olduklarını ileri sürer. Başlangıçta sadece tanrı vardır; zorunluluk taşıyan ve hakikî varlık olan tanrıdan«katkısız bir ruh» çıkar «Katkısız ruh» ilk nedendir; öteki varlıkların ilk nedenidir. Bu nedenden evrenin bütün ruh ve bedeni türer. İbni Sina buna «faal akıl» (etkin akıl) diyor; bu akıldan da gökler ve onların akılları doğar. Bugün bize garip gelen ve daha sonraki felsefe tarihi açısından önemini kaybeden bu «akıllar teorisi» evrenin kademeler halinde düşünülmesinden ve her kademenin (yeryüzü gökler yıldızlar v.b.) aynı zamanda akıllı bir varlık gibi tasavvur edilmesinden doğmuştur. Bütün bu kademeleşmenin doruğunda da tanrı bulunmaktadır.
Evrenin tanrıdan çıkışını açıklarken Farabî ve İbni Sina'nın bir «akıllar teorisi»ne başvurmaları bu tasavvurdan ötürüdür İbni Sina psikolojisinde de insan ruhunun bilgiye ve hakikate yönelişinde çeşitli «akıl» mertebelerinden geçtiğini ileri sürer. Böylece varlık hakkındaki metafizik görüşleri ile insan ruhu hakkındaki psikolojik görüşleri arasında bir bitişme ve birleşme vardır insan ruhu bilgi açısından gerçekleştirdiği gelişmenin son mertebesinde varlıkların özünü teşkil eden en genel kavramları yani mahiyetleri görüp kavrayacak hale gelir. Bu kavrayışı sağlayan şey ruhun bu son mertebede «faal akıl»la ilinti haline geçmiş olması onunla ilişki kurmasıdır. Nitekim tasavvufu inceleyen ibni Sina mutasavvıfların akıl dışına çıkarak sadece yaşama ve duyma ile mutlak âleme ulaşma çabasını doğru bulmaz. Yukarda açıkladığımız akıllar-arası ilişki ibni Sina'nın tasavvuf görüşlerinin temelini teşkil eder. ibni Sina'da mutasavvıflarda görüldüğü gibi mutlakla birleşmek onun içinde erimek söz konusu değildir; sadece «faal akıl»la ilinti haline geçmek ve dış görünüşlerin arkasındaki hakikî ve mutlak varlığı görmek; çokluk âlemini birlik olarak kavramak söz konusudur.
Filozofun ahlâkı da metafiziğine dayanır ve tasavvufa yaklaşır. İbni Sina «mutluluk ve doğru olan bir yaşama nedir?» sorusuna«mutluluk insan ruhunun kendisini arındırması ve temizlenmesidir: faal akıl'a yönelmesidir» diyerek cevap verir. Böylece iyilik bilinip tanınmış olacak ve gerçekleştirilmesi yoluna girilecektir. İyiliğin bu gerçekleştirilmesinde ve mutluluğa varışta ruhun arıtılmasına çalışılırken tasavvuftakine benzer bir eylem ve yaşama yöntemi uygulanacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder