İnsan Haklarının Doğası, Temeli ve Özü Nedir?
Orta
Çağ siyaset teorisi monarşiyi ideal bir hükümet modeli olarak ulular. Nitekim
din adamları, bu bağlamda Eski Ahit’ten örnekler vermiş; klasik Roma hukuku
öğrencileri, On İkinci yüzyılın sonunda, Roma İmparatorluğunun yüklü hukuk
metinlerinden hem imparator hem de ulusal monarşilerin lehine alıntılar yapmaya
koyulmuşlardır. Aşiret yönetiminin egemen olduğu Alman geleneği bile, önce
tanrılardan birinin işaret ettiği aşiret tarafından seçilen tek bir savaşçı,
sonra da –Hıristiyanlık döneminde- Kilise’nin seçtiği biri tarafından
yönetilmeye razıdır. Ne var ki, sınırsız yasama ve yargı yetkisi, feodal
Avrupa’da bir başka meseledir. Fransa ve İngiltere’nin becerikli kralları,
1100’lerden başlayarak, sadece kendi iradelerine tabi olan merkezi hükümet
kurumları oluştururken, yerel yönetimler yüzyıllar boyunca soyluların
(derebeylerinin) ellerindedir. Feodal yasalar uyarınca “kullanım hakkı” olarak
üstlenilen bu yetki, özel mülkiyet addedilir.
Bu
gelenek, bir diğer Roma yasasıyla kralı da bağlayacak biçimde desteklenmekte,
mütecaviz bir kralın bu hakkı gasp etme olasılığı da bu yolla izale
edilmektedir. Nitekim krallar feodal muhtariyete müdahil olmanın ters
tepeceğinin her zaman bilincinde olmuştur. Şunu da bilirler ki, savaşta askeri
teknoloji savunmadan yanadır ve savaşın monarşiye maliyeti, paranın ötesinde,
merkezi yönetime destek veren yerel yönetimlere yeni hak ve imtiyazlar
tanınmasını getirir. Sonuç olarak, taraflar arasında gergin bir denge söz
konusudur. Derebeyinin hizmetindeki kraliyet tebaası askerlik ve merkezi hükümet
organlarındaki diğer görevlerini hakkıyla yerine getirirken, yerel yönetim
gelirinin belirli (sabit) bir bölümünü Kral’a bağışlamaktan geri kalmaz ama
kraliyet taleplerinin her an artabileceğinin bilinciyle hep endişe içindedir.
Anlaşmazlık halinde, genellikle her iki taraf da haklıdır, lakin böyle
durumlarda yargılayarak hüküm verme yetkisini haiz herhangi bir merci yoktur.
Bu işlevi üstlenebilecek tek kurum belki kraliyet konseyidir, çünkü
anlaşmazlıklar uzlaşmayla sonuçlanacak biçimde burada tartışılır ve bağlayıcı
hükümler bir sözleşmeyle tevsik edilerek Kral tarafından ilgili taraflara
verilir. Bu sözleşmeler Orta Çağ hukukunun özüne büyük katkıda bulunmuştur ve
Orta Çağın siyasi toplumumun yapı taşlarıdır. Söz konusu sözleşmeler,
tarafların uygulanabilir ve bağlayıcı olarak kabul ettiği yasalar, tevsik
edilmiş kanıtlar ve mevcut siyasi ve askeri koşullar göz önüne alınarak
yapılır. İngiltere Kralı I. Henry’nin taç giyme beratını açıklarken amacı
soyluların desteğini almaktır. Kral II. William, yani kardeşi, bundan üç gün
önce avlanırken öldürülmüştür. Haberi alan Henry kardeşinin yanına gitmek
yerine hazinenin yolunu tutar, çünkü soyluların beğenisi kazanmak ve desteğini
almak için cömert davranmak zorundadır. Nitekim saltanatı boyunca derebeylerinin
geleneksel muhtariyetine saygılı olur ve onlara para karşılığı da olsa, yeni
imtiyazlar tanır. Avrupa’nın zenginleşmeye başlamasından yararlanan
Newcastle gibi kasabalar, bunun için belirli bir bedel ödemeye razı, Henry ise
onların gelişip zenginleşmesine yardımcı olmaya hazırdır. Magna Carta bu
siyasal sürecin çökmesinin sonucudur. Kral John’un sadık generalleri ve
güvenilir müşavirleri olması gereken baronlarla ilişkisi 1210’dan itibaren
bozulmaya başlar. John fazlasıyla kurnaz, başarısız bir savaşçıdır. Koyduğu
vergiler yüksek, vergi memurları bu vergileri toplamada gayet becerikli,
mahkemeler ise yeni davalar icat etmekte ustadır. Dahası, John, Papa III.
Innocent’a kafa tutmaktan da geri kalmamış, bu hareketi İngiltere’nin ayinlere
katılmaktan menedilmesiyle sonuçlanınca, yasağı kaldırmak için Papa’nın ayağına
gitmek zorunda kalmış, bu defa da Fransa kralının karşısında büyük bir askeri
yenilgiye (1214) uğramıştır. Hal böyle olunca, John’un daha iyi yönetim
vaatleri ciddiye alınmaz olur. Baronlar, sahip oldukları askeri güce
dayanarak tazminat talep eder, Kral John’u monarşinin yasaları hiçe sayan
despotik bir düzen olmadığını ikrara zorlarlar. Bundan yüzyıl sonra da Fransız
soylularının örgütlenerek bölgesel ittifaklar oluşturdukları, X. Louis’e kendi
şartlarını dayattıkları görülür. 1314’de ölen “Yakışıklı” Philip (IV. Philip)
döneminde, Fransız monarşisi merkezi yönetimi, vergi tahsilâtını, yargı
bürokrasisini hayli büyütmüştür. Ancak, krala gönderilen arzuhaller, büyümenin
hayli suiistimal edildiğini de söyler. Nitekim kraliyet politikalarına muhalif
ittifaklar Philip’in ölümünden önce oluşmaya başlamışlardır. Aşağıdaki bir dizi
kaynakça, Orta Çağda krallarla büyük iş adamları ve baronlar arasındaki gerilim
ile gerilimin üstesinden gelmek üzere yapılan girişimleri yansıtmaktadır.
İzleyen metinler, yöneticilerle yönetilenler arasındaki müteakip gerginlikleri
de bir ölçüde ve genel hatlarıyla örnekler mahiyettedir.
Kral I. Henry’nin Taç Giyme Bildirgesi* Kral I. Henry
İngiltere Kralı Henry’den, piskopos Samson ve Worcestershire’daki Fransız ve İngiliz baronları ve sadık tebaasıyla birlikte Abetotlu Urse’a selam. Biliniz ki, Tanrı’nın inayeti ve İngiltere krallığının tüm baronlarının ortak iradesiyle, bu ülkenin kralı olarak taçlandırıldım. Bir süredir ölçüsüz vergiler altında ezilen krallığımın selameti için, size duyduğum sevgiyle ve Tanrı aşkına, bundan böyle O’nun Kilisesi’ni azat ediyor; kilisenin mülkünü satmayacağımı ve kiralamayacağımı, bir piskopos veya başpiskoposun ölümü halinde kilise arazisine ve halefi tayin edilinceye kadar geçen sürede hizmetlilerine dokunmayacağımı teyit ediyor; İngiltere krallığını haksız yere baskı altında tutan tüm kötü/uğursuz gelenekleri yürürlükten kaldırdığımı bildiriyorum. Bunlardan bazıları şunlardır.
İngiltere Kralı Henry’den, piskopos Samson ve Worcestershire’daki Fransız ve İngiliz baronları ve sadık tebaasıyla birlikte Abetotlu Urse’a selam. Biliniz ki, Tanrı’nın inayeti ve İngiltere krallığının tüm baronlarının ortak iradesiyle, bu ülkenin kralı olarak taçlandırıldım. Bir süredir ölçüsüz vergiler altında ezilen krallığımın selameti için, size duyduğum sevgiyle ve Tanrı aşkına, bundan böyle O’nun Kilisesi’ni azat ediyor; kilisenin mülkünü satmayacağımı ve kiralamayacağımı, bir piskopos veya başpiskoposun ölümü halinde kilise arazisine ve halefi tayin edilinceye kadar geçen sürede hizmetlilerine dokunmayacağımı teyit ediyor; İngiltere krallığını haksız yere baskı altında tutan tüm kötü/uğursuz gelenekleri yürürlükten kaldırdığımı bildiriyorum. Bunlardan bazıları şunlardır.
1. Bir baronumun veya kontumun veya herhangi
bir diğer kiracımın ölümü halinde elindeki toprak, kardeşimin zamanında olduğu
gibi miras yoluyla değil, bir “huzur hakkı” mahiyetinde, adil ve yasal bir
bedel ödenmesi kaydıyla vârislerine terk edilecektir.
2. Baronlarım veya diğer kiracılarımın
topraklarını evlilik yoluyla kız evlatlarına veya kız kardeşlerine ve yeğen
veya kuzenlerine vermek istemeleri halinde, önce bana danışılacak; evlilik
yoluyla da olsa toprağı herhangi bir düşmanıma vermek istemedikleri sürece, bu
da kabulüm olacaktır. Ve eğer ölen bir baronum veya kiracımın vârisi kız
evladıysa, kızının evliliği ve mirasçısı olduğu toprağa dair tasarruf hakkı,
baronlarımın tavsiyeleri uyarınca, bana ait olacaktır. Ve kiracılarımdan biri
karısından önce ölürse ve çocukları da yok ise ölen kocasının mülkünden evlilik
payı alacak; kendi rızası olmadıkça tarafımca yeniden evlendirilmeyecektir.
3. Eğer söz konusu dul kadının küçük
çocukları varsa, bedenini temiz tuttuğu (iffetli olduğu) sürece, yine ölen
kocasının mülkünden evlilik payı alacak; kendi rızası olmadıkça tarafımdan
yeniden evlendirilmeyecektir. Baronlarımın kendi maiyetlerinde olan erkeklerin
erkek ve kız evlatları ve dulları için de benzer biçimde hareket etmelerini
buyuruyorum.
4. Kasaba ve eyaletlerden alınan
alışılagelmiş para basma veya damgalama ücretini kesinlikle yasaklıyor ve bu
uygulamayı kaldırdığımı ilan ediyorum, nitekim böyle bir uygulama Kral Edward
zamanında da yoktu. Para basanın veya herhangi bir başkasının sahte parayla
yakalanması halinde en ağır biçimde cezalandırılmasını buyuruyorum.
5. Kardeşime olan tüm borçları, bana düşen ve
miras hakkı tanınan veya başkalarına ait olan topraklar üzerindeki hakkı
teslim edilmiş olan diğer kişilerinki hariç, siliyorum. Herhangi bir miras sözü
vermiş olanları ve doğrudan miras olarak vasiyet edilmiş olan “huzur haklarını”
da affediyorum.
6. Baronlarımdan veya adamlarımdan biri
menkullerini hastalık nedeniyle başkalarına vermek veya vasiyet etmek
isterse, istediği şekilde vasiyet etmesine izin veriyorum. Ne ki, hastalık
nedeniyle veya şiddete maruz kaldığı için bunu yapamayacak olursa, menkulleri
itibariyle vasiyetnamesiz ölmüş sayılacak; menkullerin paylaşımı dul eşi veya
çocukları veya akrabaları veya yakın arkadaşlarından biri tarafından, vârislere
en uygun gelecek bir biçimde yapılacaktır.
7. Eğer baronlarım veya adamlarımdan biri
dolandırıcılık yaparsa, babamın ve kardeşimin döneminde olduğu gibi,
menkulleri itibariyle sınırsız teminat göstermek zorunda kalmayacak; mahkûmiyet
süresine bağlı olarak geri ödeme yapacaktır ki, babamdan önceki uygulama da
böyledir.
8. Ben taç giymeden önce işledikleri cinayet
nedeniyle hüküm giyen tüm suçluları affediyor; tekrar cinayet işlemeleri
halinde Kral Edward’ın yasalarınca hüküm giymelerini buyuruyorum.
9. Baronlarımın ortak tavsiyesine uyarak,
babamın da yaptığı gibi, ormanlarımı elden çıkarmıyorum.
10. Malikaneleri karşılığında zırhlı askerlik
yapmak isteyen şövalyeler topraklarını işlemeyecektir. Bu ödünü onlara bir
hediye gibi veriyorum ki, bu yükten kurtulup atlar ve silahlarla donanıp
krallığımı korumak üzere bana layıkıyla hizmet etmeye hazır olsunlar.
11. Krallığımda kalıcı barış tesis ediyor, bu
barışın korunmasını emrediyorum.
12. Babamın baronlarının tavsiyesiyle yaptığı
iyileştirmelerle birlikte, Kral Edward yasasını yeniden yürürlüğe koyuyorum.
13. Kardeşim Kral Edward’ın ölümünden bu yana
mülküm veya adamlarımdan herhangi birinin mülkü gasp edilmişse, hemen iade
edilmesini emrediyorum. Bu emre uyarak söz konusu mülkü iade edenler herhangi
bir cezaya çarptırılmayacak; mülkün bir bölümünü bile elinde tutan, bunun
ortaya çıkması halinde, (bana) ağır bir bedel ödemek suretiyle
cezalandırılacaktır.
Tanıklar: Londra piskoposu
Maurice; Kont Henry; Kont Simon; Walter Giffard; Montfort-sur-Risle’li Robert;
Roger Bigot; idare memuru Eudo; Haimo’nun oğlu Robert; ve Robert Malet. Londra’da taç giydiğim zaman. Elveda.
* English
Historical Documents, Vol. II, 1042-1189, Oxford University Press, 1953.
Tyne Nehri Üzerindeki Newcastle Kasabasının Gelenekleri*
Maurice; Kont Henry; Kont Simon; Walter Giffard; Montfort-sur-Risle’li Robert;
Roger Bigot; idare memuru Eudo; Haimo’nun oğlu Robert; ve Robert Malet. Londra’da taç giydiğim zaman. Elveda.
* English
Historical Documents, Vol. II, 1042-1189, Oxford University Press, 1953.
Tyne Nehri Üzerindeki Newcastle Kasabasının Gelenekleri*
Anonim
İngiltere Kralı Henry döneminde, Tyne Nehri üzerindeki Newcastle Kasabası’nda yaşayan halkın bugün bile korudukları yasa, örf ve âdetler şunlardır:
Kasabalılar
kendi Pazar yerleri, evleri, kasabaları dahilinde veya dışındaki yabancıları,
mahkeme kasabada görülmüyor veya yetkililer askerlik veya kale koruculuğu
yapıyor veya kırsalda bulunuyorlarsa, reeve’in iznini almaksızın
tutuklayabilir; ama bir kasabalı, diğer bir kasabalıyı tutuklayamaz. Eğer bir
kasabalı herhangi birine, herhangi bir şeyi kasaba dışında ödünç olarak verir
ve geri alamazsa, ödünç alan (söz konusu şeyi) ödünç aldığını kabul ederse iade
edecek, aksi halde kasaba mahkemesinde yargılanacaktır. Kraliyet tacını
ilgilendirenler hariç, tüm dava savunmaları kasabada dinlenerek
sonuçlandırılacaktır. Eğer bir kasabalı herhangi bir dava nedeniyle savunma
yapmak durumunda kalırsa, mahkemeden kaynaklanan bir aksaklık olmadıkça veya
dava kraliyeti ilgilendiren bir dava değilse veya (söz konusu kasabalı) önceden
aptalca bir cevap vermemişse, bu savunma kasaba mahkemesinde belirli bir tarih
ve saatte dinlenecektir. Tyne’a gelen bir tekne/gemi yük boşaltmak ister ve
boşaltırsa, kasaba halkı istediğini satın alabilecektir. Tüccar ile kasabalı
arasında anlaşmazlık çıkarsa, bu anlaşmazlık üçüncü gelgitten önce çözüme kavuşturulmuş
olacaktır. Bir teknenin/geminin deniz yoluyla getirdiği tüm ticari mallar, tuz
ve ringa balığı hariç -çünkü bunlar tekne/gemide satılmak zorundadır- karaya
çıkartılacaktır. Kasabadaki toprağının en az bir yıl ve bir gündür haklı sahibi
olan biri, bu toprak üstünde hak talep edeni, ta ki İngiltere dışından biri
veya savunma gücünden yoksun küçük bir çocuk olsun, muhatap almayacaktır. Bir
kasabalının evinde ve sofrasında bir erkek evlat varsa, bu erkek evlat
babasıyla aynı ölçüde özgür olacaktır.
Kasabaya
bir serf olarak gelip en az bir yıl ve bir gün boyunca kasabalı olarak kalırsa
ve lorduyla arasında başka bir antlaşma yok ise, kasabada sürekli olarak
kalabilir. Bir kasabalı, herhangi bir konuda bir diğer kasabalıdan davacı
olursa, davalıyla dövüşemez; vatan hainliği ile suçlamadığı sürece -ki, o zaman
kendini savunmak için dövüşecektir- davalı savunmasını yemin etmek suretiyle
yapar. Bir kasabalı, mülkiyet haklarından vazgeçmediği sürece, bir serf ile
dövüşemez. Sadece kasabalı tüccarlar kasaba dışından yün veya hayvan postu veya
diğer ticari mallar satın alabilir. Kasaba içinde ise sadece kasabalılardan
satın alabilir. Kazıklayan, dolandırıcılık suçu işleyen bir kasabalı sulh
mahkemesine 6 ora para cezası öder. Kasabada merchet, heriot, stengesdint ve
‘kan parası’ yoktur. Her kasabalı, kralın fırını hariç, kendine ait bir fırın
ve el değirmenine sahip olabilir. Eğer bir kadın ekmek veya ale ile ilgili
olarak dolandırıcılık yaparsa (bir diğerini kazıklarsa), bu suçla sadece sulh
yargıcı ilgilenir. Bu suçu ikinci kez işlerse dolandırdığı oranda para
cezasına çarptırılır. Üçüncü kez işlerse mahkemelik olur. Kasabalılardan başka
kimse boyamak üzere kumaş satın alamaz, aldığı kumaşı biçip dikemez. Bir
kasabalı kendi mülkiyetindeki toprak üzerinde hak iddia eden yok ise, bu
toprağı satıp istediği bir başka yere özgürce gidebilir.
* English Historical Documents, Vol. II, 1042-1189, Oxford University Press, 1953. Magna Carta*
Kralı John (İngiliz) Tanrı’nın inayetiyle İngiltere Kralı, İrlanda Lordu, Normandiya Dükü ve Anjou Kontu John’dan, Başpiskopos, Piskopos, Başrahip, Kont, Baron, Yargıç, Şerif, Vali, Subay ve tüm resmi nezaretçi ve idarecilere ve sadık tebaama selam. Biliniz ki, bizler, Tanrı’nın huzurunda vâris ve atalarımızın ruhlarının selameti, Kutsal Kilisemizin tekamülü, Krallığımızın ıslahı için, muhterem babalarımız Canterbury Başpiskoposu Stephan, Kutsal Roma Kilisesi’nin Kardinali ve tüm İngiltere’nin Başpiskoposu’nun (…) nasihat ve tavsiyeleri uyarınca, işbu sözleşmeyle Kilise’yi ilelebet yaşatmak üzere tasdik ve kabul ettik.
1. İngiltere Kilisesi’nin özgür, hak ve
imtiyazları itibariyle dokunulmaz olduğunu teyit ediyoruz. Bu taahhüde
öylesine sadık kalınacaktır ki, baronlarla aramızda çıkan ihtilaftan önce
ve Efendimiz Papa III. Innocent’ın onayına sunmak suretiyle, özgür
irademizle bahşettiğimiz bu sözleşme, İngiltere Kilisesi için birincil
önemi haiz ve vazgeçilmez olduğu anlaşılan seçim özgürlüğünün Kilise’nin
özgür iradesiyle alındığı intibaını yaratacaktır.
2. İşbu sözleşmeyle Krallığımızın özgür
insanlarına, kendimize, vâris-lerimize ve onların vârislerine sonsuza dek
sahip olacakları şu imtiyazları bahşediyoruz: Kontlarımız, baronlarımız
veya diğerlerinden herhangi biri komutamızda askerlik yaptığı süre içinde
ölürse ve mirasçısı reşit yaştaysa eski “huzur hakkı” yasasına tabi
olacak; bir diğer ifadeyle, kontun vârisi veya vârisleri tüm kontluk
süresi için yüz pound, baronun vârisi veya vârisleri tüm baronluk süresi
için yüz pound, şövalyenin vârisi veya vârisleri tüm şövalyelik
süresi için en çok yüz şilin, borcu daha az olan diğerleri ise
(tarafımıza) daha az
“huzur hakkı” ödeyeceklerdir.
“huzur hakkı” ödeyeceklerdir.
3. Söz konusu vâris reşit olmayıp koruma
altındaysa, mirası reşit olunca alacak ve “huzur hakkı” ödemeyecektir.
4. Reşit olmayan
mirasçının topraklarıyla ilgilenen vasisi, bu topraklara iyi bakacak; elde
edilen ürünlere ve çalışanlara zarar vermeyecek ve bu topraklardan makul
oranda yararlanacaktır. Şayet söz konusu toprak tarafımızca bir şerifin
veya muhatap
olarak kabul edebileceğimiz bir başkasının gözetimine emanet edilecek olursa ve bu şahıs emanete zarar verirse (ondan) zararı tazmin etmesi istenecek ve bu tazminat toprağa nezaret etmek üzere seçtiğimiz (başka) iki dürüst ve basiretli adama verilecektir. Eğer bu gibi arazileri satar veya bir başkasının gözetimine verirsek ve o da toprağa zarar verirse, yukarıda belirtildiği üzere, karşısında muhatap olarak bizi bulacaktır.
olarak kabul edebileceğimiz bir başkasının gözetimine emanet edilecek olursa ve bu şahıs emanete zarar verirse (ondan) zararı tazmin etmesi istenecek ve bu tazminat toprağa nezaret etmek üzere seçtiğimiz (başka) iki dürüst ve basiretli adama verilecektir. Eğer bu gibi arazileri satar veya bir başkasının gözetimine verirsek ve o da toprağa zarar verirse, yukarıda belirtildiği üzere, karşısında muhatap olarak bizi bulacaktır.
5. Söz konusu vasi arazideki evlere,
parklara, ağıllara, göletlere, değirmenlere ve araziyle ilgili tüm diğer
şeylere vesayeti süresince ve vesayetin bir parçası olarak iyi
bakacak; vasisi olduğu mirasçı reşit olunca, toprağı, pulluk ve ürün nakli
için gerekli arabalar ve toprağın kaldırabileceği makûl miktarda araç
gereçle birlikte teslim edecektir.
6. Mirasçının (olası) evliliği aleyhine
konuşulmayacak, evlilik küçümsenmeyecek, evlenecek olması halinde,
bu durum, evlilik akdi gerçekleşmeden önce mirasçının tüm akrabalarına
duyurulmuş olacaktır.
7. Kocası öldüğü için dul kalan kadın
kendisine evlilik nedeniyle düşen mirası gecikmeksizin ve
zahmetsiz alacak, kocasının öldüğü gün kocasıyla birlikte sahip olduğu
menkul ve gayrimenkul varlığı üzerinden (kraliyete) hiçbir ödeme
yapmayacaktır. Dul kadın kocasının malikanesinde, kocasının ölümünü
takiben kırk gün süreyle kalabilir. Mirastan kendisine düşen payı bu süre
içinde almış olacaktır.
8. Dul kadın, şayet yeniden evlenmek
istemiyorsa, evlenmeye zorlanmayacak; ama evlenmeye niyetlenirse
bizim veya güvendiği lordunun veya varsa güvendiği bir başkasının onayını
alacağına dair (bize) güvence verecektir.
9. Borçlunun yeterli menkulü olduğu
sürece, borcu karşılığında arazisine veya kira gelirine tarafımızca
veya icra memuru tarafından el konmayacak; asıl borçlu borcu ödeyebilecek
durumda olduğu sürece verdiği teminat haczedilmeyecektir. Teminatlar, eğer
asıl borçlu borcu ödeyebilecek durumda değilse devreye sokulacak, borcu
veren bunun yeterli olmaması halinde borçlunun toprağına ve kira gelirine
sahip olabilecektir.
10. Her kim Yahudilerden borç alır ve
borcunu ödeyemeden ölürse ve mirasçısı reşit değilse, söz konusu
meblağ üzerinden faiz tahakkuk ettirilmeyecektir. Borç bize ait ise
yukarıda ifade edildiği üzere, borçlunun sadece taşınabilir mülküne el
konulacaktır.
11. Bir Yahudi’ye borçlu olan biri
borcunu ödemeden ölürse, bu borç miras sahibi karısı
tarafından ödenmeyecektir. Ölen kişi ardında reşit olmayan çocuklar
bırakmışsa, sahip olduğu taşınmazların kira gelirleriyle önce çocuklarının
ihtiyaçları karşılanacak; söz konusu borç, lordun payı hariç, buradan arta
kalan miktarla ödenecektir. Bu, alacaklının Yahudi olmadığı durumlar için
de geçerlidir.
12. Fiziksel varlığımızın kefaret ödenmek
suretiyle esaretten kurtarılması, en büyük oğlumuzun şövalyeliğe kabul
töreni ve en büyük kızımızın ilk evliliği hariç, krallığımızda Genel
Meclis onayı olmadıkça şövalyelerimizden askerlik hizmeti karşılığı vergi
ya da katkı parası alınmayacak; söz konusu üç durum için sadece makul bir
katkı payı talep edilecektir. Londra (şehri) için ödenen paylar da bu çerçevede
değerlendirilmelidir.
13. Londra (şehri) karada ve denizde
sahip olduğu tüm imtiyazlara sahip olmaya devam edecektir. Dahası,
tüm kentlere, arazilere, çiftliklere ve limanlara da kendilerine has
imtiyazlar bahşedilecektir.
14. Krallığımız Genel Meclisi’nin
yukarıda anılan üç durum dışında, şövalyelerimizden askerlik hizmeti
karşılığı alınacak olan verginin miktarını belirlemek üzere
toplanması gerekirse, meclisin belirli bir gün ve yerde toplanabilmesi
için en az kırk gün
önceden tüm başpikoposlar, piskoposlar, manastır başrahipleri, kontlar ve büyük baronlar mühürlü mektubumuzla, yüksek mevki sahibi diğer eşhas, şeriflerimiz ve diğer görevlilerimiz aracılığıyla davet edileceklerdir. Söz konusu toplantının gerekçesi söz konusu çağrı mektuplarında açıklanacak; toplantı, çağrılanların hepsi gelmemiş olsa bile, katılanların görüş ve önerileri dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirilecektir.
önceden tüm başpikoposlar, piskoposlar, manastır başrahipleri, kontlar ve büyük baronlar mühürlü mektubumuzla, yüksek mevki sahibi diğer eşhas, şeriflerimiz ve diğer görevlilerimiz aracılığıyla davet edileceklerdir. Söz konusu toplantının gerekçesi söz konusu çağrı mektuplarında açıklanacak; toplantı, çağrılanların hepsi gelmemiş olsa bile, katılanların görüş ve önerileri dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirilecektir.
15. Bundan böyle kimseye oturduğu mülkü
kullanma hakkına sahip olan kiracısından, fiziksel varlığını kefaret ödemek
suretiyle kurtarma dışında, en büyük oğlunu şövalye yapmak ve en büyük
kızını bir kez evlendirmek üzere ki, kendisine bu amaçla makul bir yardım
yapılabilir, (parasal) yardım bahşetmeyeceğiz.
16. Hiç kimse şövalye ücreti ya da
herhangi bir arazinin kirası karşılığında gereğinden fazla hizmet
vermeye zorlanamaz.
17. Medeni hukuk davaları
bizim mahkememizde değil, muayyen bir mahkemede görülecektir.
18. Writs of Novel Disseisin, Mort d’ancestor
ve Darrein Presentment davalarına ilgili ülkelerin mahkemelerinde
bakılacaktır. Şöyle ki, eğer biz ülkemiz toprakları dışındaysak, adli
yargıdan sorumlu en üst düzey yargıcımız her ülkeye yılda dört kez yargıç
gönderecek; bu yargıçlar her ülkenin bu iş için seçilmiş dört şövalyesiyle
birlikte bir jüri oluşturacak, yargılamalar o ülkede belirli bir yer ve
günde bu jüri tarafından yapılacaktır.
19. Davayla ilgili olarak belirlenen
günde sonuç alınamazsa, söz konusu jüri sonuç alıncaya kadar o ülkede
kalacaktır.
20. Özgür bir insan işlediği küçük bir
suç için para cezasına çarptırılamayacak, cezası suçun büyüklüğüne göre
belirlenecektir. Büyük suç işleyen biri, suçun vahameti
(iğrençliği) oranında ve (mevcut) imkânları dikkate alınmak suretiyle
büyük para cezasına çarptırılacaktır; tüccar veya esnaf da malları
(imkânları) gözetilerek para cezasına çarptırılabilir. Merhametimize
mazhar olmuş biri de yol parası hariç, aynı şekilde para cezasına
çarptırılabilir. Söz konusu para cezaları, çevredeki dürüst insanlar
(sanık lehine) aksi yönde yeminli ifade vermedikçe affedilmeyecektir.
21. Kontlarla baronlar, suçun vahametine
bağlı olarak, sadece kendileriyle eş düzeydeki insanlar tarafından para
cezasına çarptırılabilir.
22. Bir din adamı, ikametgâhı veya sahip
olduğu herhangi bir mülk nedeniyle para cezasına çarptırılamaz; işlediği
herhangi bir suçun vahametine göre ve bir din adamı olarak
değeri gözetilmek suretiyle para cezasına çarptırılabilir.
23. Bir kasaba veya kasabalının yaptığı
köprüler veya başka yatırımlar, haklı bir nedenle zorunlu
olmadıkça haczedilemez.
24. Hiçbir şerif, polis memuru, sorgu
yargıcı veya icra memurumuz Taç’tan davacı olamaz.
25. Tüm ilçeler, hundred’lar, wapentake’ler ve
trething’ler, kraliyete ait araziler dışında, eski kira bedellerini
aynen koruyacak, kira artışı yapmayacaklardır.
26. Ölen birinin bize olan borcunun,
şeriflerimiz veya icra memurlarımız tarafından tevsik edilmesi kaydıyla,
ölen kişinin mal varlığı itibariyle borçlu hanesine yazılması yasaldır.
Söz konusu mal varlığı, borç ödeninceye kadar hukukçuların gözetiminde
olduğu gibi korunacak; vasiyet, bu borcun tahsilini takiben kalan mal
varlığı üzerinden gerçekleştirilecektir.
27. Şayet özgür bir insan vasiyetname
bırakmadan ölecek olursa, mal varlığı kilise gözetiminde ve borçları
dikkate alınmak suretiyle, en yakınları ve dostları
tarafından paylaştırılacaktır.
28. Hiçbir polis veya icra memurumuz, mal
sahibinin ödemeyi erteleme yönünde iyi niyetli bir tutum içinde değilse,
kimsenin hububatını veya herhangi bir malını parasını ödemeksizin alamaz.
29. Hiçbir polis memuru, bu işi bizzat
kendisi yapmayacak veya becerikli bir diğer adama yatırmayacaksa ki,
şu veya bu nedenle yapamayabilir, kale koruculuğu ücretini ödemediği için
bir şövalyeyi tutuklayamayacaktır. Şayet (kendisi) tarafımızca askere
alınacak olursa, komutamızda olduğu sürece kale koruculuğundan azat
edilmiş sayılacaktır.
30. Hiçbir polis veya icra memurumuz veya
bir diğer memur kendi ihtiyacı için özgür bir insanın arabasını veya atını
sahibinin onayı olmaksızın almayacaktır.
31. Ne biz, ne de icra memurları kendi
kullanımımız için veya bir başka nedenle, başkasına ait keresteyi
sahibinin onayı olmaksızın almayacağız.
32. Ağır suç nedeniyle hüküm giyenlerin
topraklarına tarafımızca, sadece bir yıl ve bir gün süreyle el konacak; bu
süre sonunda toprak, ücret karşılığında lorda devredilecektir.
33. Şimdilik, tüm dalyanlar deniz
kıyısında değil, Thames ile Medway ve İngiltere’nin tüm diğer
nehirleri üzerine inşa edilecektir.
34. Proecipe adı verilen ve özgür bir
insanın davayı kaybetmesine yol açabilecek ileriye dönük mahkeme
ilamları, bundan böyle kimseye verilmeyecektir.
35. Ülkemizin her yerinde şarap ve ale
için tek bir ölçü, hububat için de tek bir ölçü, yani
Londraquarter’ı kullanılacaktır. Boyalı bez, diyelim kızıl kahve rengi bez
için iki arşına tekabül eden ölçü kullanılacak, yani ağırlık kadar uzunluk
ölçüleri de kullanılacaktır.
36. Bundan böyle yaşama veya bedene dair
engizisyon ilamı için hiçbir ücret verilmeyecek ve alınmayacak; bu ilam,
inkâr edilmeksizin, ücretsiz bahşedilecektir.
37. Eğer biri bizim desteğimizle
derebeylik arazisi üstünde tasarruf hakkına sahipse veya birkaç tür
gayrimenkulü varsa ve bir diğer şövalyenin arazisine de bakıyorsa,
söz konusu şövalyenin şövalyelik hizmet bedenlinin buradan tahsil ediliyor
olması durumu hariç, mirasçısı veya arazisi himayemiz altında
olmayacaktır.
38. Bundan böyle hiçbir icra memuru
inandırıcı bir tanık olmaksızın herhangi birini dava edemeyecektir.
39. Hiç kimse, önce kraliyet yasaları
veya lordunun adil yargısına muhatap olmadan tutuklanmayacak,
hapse atılmayacak, malına el konmayacak, suçlu ilan edilmeyecek,
sürgüne gönderilmeyecek veya herhangi bir başka biçimde helak
edilmeyecektir.
40. Hak ve adalet
kimseden esirgenmeyecek, adalet geciktirilmeyecektir.
41. Tüm tüccarlar ticaret yapmak üzere
kara veya deniz yoluyla, güvenli bir şekilde İngiltere dışına çıkabilir,
İngiltere’ye girebilir, İngiltere’de vakit geçirebilir veya İngiltere’den
transit geçiş yapabilir ve savaş hali veya bizimle savaşan bir ülkenin
tüccarı olmadığı sürece, vergilerden muaf olarak yerleşik
gelenekler uyarınca alışveriş yapabilir. Bizimle savaşan ülkenin savaş
başladığında ülkemizde bulunan tüccarı, İngiltere’nin o ülkedeki tüccarına
nasıl muamele edildiği tam olarak öğrenilinceye kadar gözaltına alınıp,
can ve mal güvenlikleri sağlanacak; tüccarlarımızın söz konusu ülkede kötü
muamele görmediği anlaşılırsa, onlar da ülkemizde kötü muamele görmeyecek,
güvende olacaklardır.
42. Gelecek dönemlerde herkes, bize olan
bağlılığını koruması şartıyla, kara veya su yoluyla ve güvenli bir biçimde
yurtdışına gidip gelebilecek; bu durum, savaş hali, ülke çıkarlarının söz
konusu olduğu kısa süreler, mahkûmlar ve suçlular ve bizimle
savaşan ülkenin yurttaşları dışında, herkes için serbest/yasal olacaktır.
Tüccarlarla ilgili durum yukarıda açıklanmıştır.
43. Eğer bir kimse mahlul sahibiyse ve
bu, tıpkı Wallingford, Nottingham, Boulogne, Lancester ve elimizdeki diğerleri
gibi bir baronluksa ve mahlul sahibi bu kişi ölürse, vârisi bize “huzur
hakkı” mahiyetinde hiçbir şey ödemeyeceği gibi, barona verdiği hizmetin
ötesinde bir hizmette de bulunmayacak ve biz söz konusu mahlule baronun
sahip çıktığı gibi sahip çıkacağız.
44. Ormancı olmayanlar, ormanla ilgili
hukuki davalara bakan mahkemelerimize, bundan böyle, sadece çağırılırlarsa
veya (kendisiyle ilgili) teminat, kefaret gibi bir durum söz konusuysa
katılacaklardır.
45. Krallığın yasalarını bilmeyen ve bu
yasalara tam anlamıyla uyacağı kanısında olmadığımız kişileri yargıç,
vali, şerif veya icra memuru olarak atamayacağız.
46. İngiltere krallarıyla sözleşme yapmak
suretiyle veya sahip olageldikleri imtiyazla manastır kurmuş olan tüm
baronlarımız, bu manastırları boşken kullanabileceklerdir.
47. Bizim dönemimizde orman haline
getirilmiş olan topraklar, bundan böyle ağaçlandırılmayacak;
bizim dönemimizde çit çevrilerek korumaya alınmış olan su havzaları,
bundan böyle çitle çevrilmeyecektir.
48. Bundan böyle eyaletlerdeki ormanlar,
ormancılar, avlaklar ve avlak bakıcılar, şerifler ve şeriflerin altında
görev yapan memurlar, su havzaları ve su havzası bakıcıları
itibariyle kötü alışkanlıklar/uygulamalar (gelenekler), o eyaletin
güvenilir insanları tarafından seçilen on iki yeminli şövalye tarafından
behemehal tespit edilecek ve bunu takip eden kırk gün içinde, bir daha
eski haline dönmeyecek şekilde yürürlükten kaldırılacaktır; ve durum bize,
biz yurtdışındaysak yargı makamına bildirilecektir.
49. Bize İngiliz yurttaşlarımız tarafından
teslim edilmiş olan tüm rehinelerin sözleşmelerini, bize sadakatle hizmet
etmelerini sağlamak ve barışı korumak için feshedeceğiz.
50. Gerard de Atheyes’in yetki alanındaki
bölgeden akrabalarını çıkartacağız ki, bundan böyle İngiltere’de böyle bir
bölge kalmasın. Aynı şekilde, Engelard de Cygony, Andrew, Peter ve Gyon’u
Chancery’deki görevlerinden alacak; Gyon de Cygony, Geofrey de Martyn
ile erkek kardeşlerini, Philip Mark ile erkek kardeşi ve kuzeni Geofrey’i
beraberindekilerle birlikte işten uzaklaştıracağız.
51. Ülkemize, tebaamızı taciz etmek
üzere, atlı ve silahlı giriş yapmış olan tüm yabancı kökenli
şövalyeleri, okçuları, kiralık askerleri ve kölelerini, barış tesis edilir
edilmez krallığımızdan kovacağız.
52. Eğer bir kimse, kendisiyle yasal
olarak aynı hak ve imtiyazlara sahip olanlar tarafından
toprağından, şatosundan, özgürlüğünden ve haklarından tarafımızca
yargılanmaksızın mahrum edilmişse, bu durum derhal düzeltilecek; şayet söz
konusu şahsın aklını kurcalayan bir şey kalmışsa veya bir itirazı varsa,
konu, bundan böyle “yirmi beşler” olarak anılacak olan yirmi beş baron
tarafından çözüme kavuşturulacaktır. Babamız Kral Henry veya kardeşimiz
Kral Richard döneminde aynı biçimde haksızlığa uğramış olanların durumunu
düzeltmek de bize düşer. Kendimize bu konudaki dilekçeleri incelemek ve
soruşturma yapmak üzere haçlı seferine çıkmadan önce haçlı askerlerine
tanıdığımız kadar süre tanıyor; eğer haçlı seferine çıkmışsak döner
dönmez, çıkmamışsak behemehal adaleti yerine getireceğimizi bildiriyoruz.
53. Adli tedbirler almak; babamız Henry
ve kardeşimiz Richard döneminde orman vasfını kaybeden
toprakları ağaçlandırmak veya mevcut ormanlara ağaç dikme işlemini
durdurmak; vesayetimize tevdi ettikleri kiralık arazilerin bakımıyla
ilgili hususları düzene koymak; lordlar üzerinde hak iddia ettiği için
tarafımıza ödenmeyen manastır ücretleri sorununu çözmek için, kendimize
yukarıda anılan (aynı) süreyi tanıyoruz. Tüm bu sorunları, eğer haçlı
seferine çıkarsak döner dönmez, çıkmazsak behemehal, adil bir biçimde
çözümleyeceğiz.
54. Bir kadın, kocası hariç, hiçbir
erkeğin ölümü nedeniyle davacı olamaz.
55. Tarafımızca uygulanan tüm haksız ve
yasadışı para cezaları ile dava kaybedenlere ülke yasalarına uygun olmayan
bir biçimde haksız yere verilen para cezaları kaldırılacak veya yukarıda
değinilen “yirmi beşlik”lerin veya bunların önemli bir kısmının
kararına bırakılacaktır. Bu amaçla yapılacak toplantıya, eğer
katılabilirse, Canterbury Başpiskoposu Stephen ile onun uygun buldukları
çağrılacak; katılamazsa toplantı onsuz yapılacak; ama söz konusu yirmi beş
baronun bir veya birden fazlası
görülecek olan davada davacı konumundaysa bunlar devre dışı kalacaktır, dava yeminli olarak diğerlerince görülecektir.
görülecek olan davada davacı konumundaysa bunlar devre dışı kalacaktır, dava yeminli olarak diğerlerince görülecektir.
56. Şayet Galliler, yasal olarak aynı hak
ve imtiyazlara sahip olanlar tarafından yargılamaksızın İngiltere ve
Galler’de mallarına el koymak suretiyle tarafımızca mülksüzleştirmiş ve
imtiyazlarından mahrum edilmişlerse, bu durum derhal düzeltilecektir.
Doğabilecek anlaşmazlıklar Marches’de mukim ve yasal olarak aynı hak ve
imtiyazlara sahip olanlarca, söz konusu mülk İngiltere’de ise İngiltere
yasaları uyarınca, Galler’de ise onların yasaları uyarınca
karara bağlanacaktır. Aynı durum tebaamızın Galler’deki benzer davaları
için de söz konusudur.
57. Şayet Galliler, yasal olarak aynı hak
ve imtiyazlara sahip olanlar tarafından yargılamaksızın İngiltere ve
Galler’de mallarına el koymak suretiyle babamız Kral Henry ve kardeşimiz
Kral Richard tarafından mülksüzleştirmiş, imtiyazlarından mahrum edilmişse
ve söz konusu mallar şayet bizim veya başkalarının elindeyse, bu durumu
düzeltmek de bize düşer. Kendimize, bu konudaki dilekçeleri incelemek
ve soruşturma yapmak üzere, haçlı seferine çıkmadan önce haçlı
askerlerine tanıdığımız kadar süre tanıyor; eğer haçlı seferine çıkmışsak
döner dönmez, çıkmamışsak behemehal adaleti yerine getireceğimizi
bildiriyoruz.
58. Llewellin’in oğlunu ve tüm Galli
rehineleri behemehal azat edecek; barışı sürdürme amacıyla
bizlere verdikleri taahhütleri yok sayacağız.
59. İskoçya Kralı Alexander ile kız
kardeşleri ve rehinelerin iadesi ve kendi hak ve imtiyazlarının
İngiltere baronlarına bahşedildiği biçimde ele alınması için, İskoçya’nın
müteveffa kralı William’ın bize verdiği imtiyazlara ters düşmemesi
halinde, anlaşma yapacağız. Bu konuda karar, yasal olarak kendisiyle aynı
hak ve imtiyazlara sahip olanlar tarafından bizim mahkemelerimizce
verilecektir.
60. Krallığımızda geçerli kılmak üzere
bahşettiğimiz yukarıdaki imtiyazlar, gözetilmek ve yerine getirilmek üzere
sadece bize değil, meslekten olmayan tüm din adamları dahil, tebaamıza
aittir.
61. Krallığımızın ıslahı, baronlarımızla
aramızdaki geçimsizliğin en iyi şekilde giderilmesi ve bunun sağlayacağı
güven ve istikrar ortamından tebaamızın ilelebet yararlanabilmesi için,
Tanrı’nın rızasıyla, aşağıdaki güvenceleri bahşediyoruz:
Krallığımız baronları kendi aralarından uygun gördükleri yirmi beş kişi
seçecek ve bu yirmi beş baron, işbu ferman uyarınca barışı sürdürmek ve
korumak üzere, tüm güçleriyle kendilerine bahşedilen imtiyazlara riayet
edecek ve herkes tarafından riayet edilmesini sağlayacaklardır; bir diğer
ifadeyle, eğer biz veya yargıçlarımız veya icra memurlarımız veya diğer
memurlarımız veya emrimizdeki herhangi bir kimse, herhangi bir durumda (bu
bağlamda) ihmalkâr davranır veya işbu güvenlik ve barış kararlarının
herhangi birini ihlal eder ve bu durum söz konusu yirmi beş barondan dördü
tarafından tespit edilirse, (şövalyeler) bize gelmek veya yurtdışında
bulunuyorsak başyargıcımıza gitmek suretiyle durumu bildirecek ve
behemehal düzeltilmesini talep edeceklerdir. Bu durum kırk gün içinde
tarafımızca düzeltilmezse, söz konusu dört baron, vakayı diğer yirmi bir
barona götürecek ve “yirmi beşler”, tüm ülkeyi de arkalarına alarak,
mağduriyet ortadan kalkıncaya dek bize, kraliçeye ve çocuklarına
ve halkımıza zarar vermemek kaydıyla, gerekiyorsa kalelerimizi,
topraklarımızı ve mülkümüzü elimizden almak suretiyle bize, baskı dahil,
ellerinden geleni yapacaklar; durum düzeltildikten sonra bize karşı yine
eskisi gibi davranacaklardır. Her kim söz konusu yirmi beş barona itaat
yemini etmek ister ve onlarla birlikte hareket edip kendi gücü oranında
hizmet ederse, bunu yapmakta serbesttir ve engellenmeyecektir.
62. “Yirmi beşler”e katılmak üzere yemin
etmek istemeyen tebaamız mensuplarının (söz konusu) ant
içmelerini sağlamak üzere yasa çıkaracağız. Yirmi beş barondan biri ölür
veya yurtdışına çıkar veya bize karşı söz konusu sorumluluklarını yerine
getiremeyecek olursa, “yirmi beşler” onun yerine yeni birini seçerek ant
içmesi sağlayacaktır. “Yirmi beşler” yerine getirmekle yükümlü oldukları
işleri görüşmek üzere toplandıklarında kendi aralarında anlaşmazlığa düşerlerse
ve bazıları çağırıldıkları halde toplantıya katılmaz veya katılamazsa,
toplantıya katılanların verdiği karar, hepsi katılmışçasına sağlam ve
geçerli addedilecektir. “Yirmi beşler”e bahşedilen ödün ve imtiyazları
azaltmak veya geri almak anlamına gelebilecek herhangi bir başka şeye
(yönteme) bizzat veya bir başkası aracılığıyla tevessül edilmeyecek; böyle
bir şeye tevessül edilmişse onu yok sayıp ondan yararlanmayacağız.
Tabiyetimizdeki din adamlarıyla anlaşmazlığa düştüğümüz ilk günden
itibaren aramızda gelişen husumet, kin ve garezi tümüyle affediyor;
saltanatımızın on altıncı yılının Paskalya gününden barış ve huzuru tesis
ettiğimiz bugüne kadar vuku bulan tüm ihlaller için din adamlarını
bağışlıyor; bunu teyiden, Canterbury Başpiskoposu Stephen Efendimiz, Dublin
Başpiskoposu Lord Henry ve önceden adı geçen piskoposlarımız ile
Master Pandulph’a güvence vermek üzere hazırlanan icazet mektupları
sunuyoruz.
63. Binaenaleyh, vasiyetimiz
ve buyruğumuz, İngiliz Kilisesi’nin özgür olması, bizlerin ve tebaamızın
her yerde ve her konuda yukarıda anılan tüm hak ve imtiyazlara barış
içinde, tam anlamıyla, ilelebet sahip olmasıdır. Baronlarımız gibi bizler
de işbu Ferman’da anılan hususlara art niyet beslemeksizin, iyi niyetle
riayet edeceğimize yemin ettik. Saltanatımızın 17.
yılında, Haziran’ın 15. gününde, Windsor ve Stains arasında Runingmede
adlı çayır, yukarıda anılan ve diğer pek çok tanığın huzurunda tevdi
edildi.
* Magna Carta or the Great Charter of King John, Directors of the Old South Work, 1896. Kral X. Louıs Yasaları* Kral X. Louis (Fransa) Louis, Tanrı’nın inayetiyle Fransa ve Navarre Kralı: Herkes şunu bilsin ki tebaamızın huzur ve barış içinde olmasını, mutlaka olmasını istiyoruz ve istiyoruz ki, onları kötülüklerden, baskıdan ve gereksiz acılardan uzak tutacak, kendilerine tanınmış olan özgürlükleri, yasal imtiyazları ve geçmişte önyargısız biçimde tadını çıkardıkları örf, âdet ve gelenekleri koruyup sürdürecek bir düzen tesis edelim.
Amiens
ve Vermandois bölgelerinin (bailwick) soyluları, Aziz Louis döneminden
beri seleflerimizin maiyetinden kötü muamele gördüklerinden şikâyetle,
bugün de sıkıntı çektiklerini söylemekte (…) geçmişte tadını çıkardıkları
örf, âdet ve geleneklerin yeniden tesisini için ricacı olmaktadırlar. Bize
sundukları dilekçe ve yazıları gören sadık dostlarımız, erkek
kardeşlerimiz, amcalarımız ve krallığımızın piskoposları ve baronları ve
meclislerimiz, Aziz Louis’in tebaaları olarak gerçeği öğrendi ve söz
konusu bölgelerde eskiden resmen uygulandığını bildiğimiz yöntemlerin ne kadar
iyi olduğunu anladı. Söz konusu soylulara ilan ederiz ki:
1. Vaki şikâyetlerden
hareketle öncelikle teyit ederiz ki, anılan bölgelerin örf, âdet ve
geleneksel uygulamaları itibariyle adaleti tesis etme hakkını lord
haizdir. Seargent’larımız, belirli davalar için bizden aksi yönde
emir almadıkları sürece bu hakka saygı gösterecek, adalet dağıtmaya
tevessül etmeyecek; bu emre uymamaları halinde cezalandırılacaklardır.
Seargent’larımız ayrıca görevlendirilmeksizin, lordun bölgesinde gereğinde
dava açma yetkisini haizdir, hatta açmakla yükümlüdür. Tarafların celbi,
davanın sonuçlanması gibi şeylere nezaret etmeye devam edecekler.
(…) Celbe icabet etmeyenlere mahkemeye olan sorumlulukları oranında ve
yukarıda anılan örf, âdet ve gelenekleri dikkate alarak para cezası
vereceklerdir. Bunun böyle yapılmasını buyuruyor, böylelikle söz konusu
geleneklerin korunmasını istiyoruz. Aksi yönde davrananlar
cezalandırılacaktır. Şayet mal ve mülke dair anlaşmazlıkların
giderilmesinde yeni şikâyetler söz konusu olursa, bu davalara bizzat
lordun bakmasını; bu hakkın kendisine teslim edilmesini ve geçerli
bir neden olmaksızın geri alınmamasını emrediyoruz.
2. Lordun veya tebaasının aleyhine
doğrudan veya dolaylı, yeni deliller sunulursa, bunları yargılama hakkının
lorda bahşedilmesini emrediyoruz.
3. Şayet bir lord tebaasını yargılamadan
önce ve fakat yargılama niyetiyle tutuklayıp hapse atarsa (…)
bu tutukluluk halinin kefalete imkân vermemesi halinde, (tutuklu) provost
tarafından lordun elinden alınamaz. Şayet lord adil bir yargılama yapma
niyetinde değilse, tutukluyu kefalet karşılığında salıvermekle yükümlüdür.
4. Söz konusu bölgelerde provost
mahkemeleriyle kale/şato mahkemelerine sergeant atama ve
bu görevlilerin herkesin önünde yemin etmesini sağlama ve kendilerine itaat edilmesini
talep etme hakkıbailiff’lerindir. Ne var ki, yasalarla öngörülenden daha fazla
sayıda sergeant olduğu halde, provost’larımız daha fazla sayıda sergeant
görevlendirmeye çalışacak ve yine bir sürü değersiz ve güvenilmez insanın kafasının
uçurulmasına yol açacaklardır…
5. Şayet bailiff, provost, castellian ve
diğer yargıçlarımız adamlarını (yargılayacakları insanları) birleşik
mahkemeye çağırır ve bu adamlar haklarındaki yargı kararı açıklanmadan
mahkemeden ayrılırlarsa, gıyaben aleyhlerinde verilebilecek olan karar
geçerli olacaktır.
6. Soylularımız, provost olarak
iyi insanlar atamamızı, provost makamını satmamamızı, satacak olursak
görevin en çok üç yılla sınırlandırılmasını, üç yılın sonunda tekrar aynı
insanlara satılmamasını istediklerine göre, her şeyden önce tarafımızca
görevlendirilecek olan iki dürüst adamın bölgenin iki dürüst adamıyla
birlikte provost’luk müessesine dair tahkikat yapmasını emrediyoruz; çünkü
şayet üç yıldır provost’luk yapan biri kayda değer kötülük yaptığı halde, hâlâ
bu makamı işgal etmekteyse ki, durumun böyle olduğu iddia edilmektedir,
bunun nedeni saygıdeğer insanların şikâyetçi olmamalarıdır. Söz konusu
soruşturmanın genel olarak bu ve (diğer) makamları işgal edenler
itibariyle de yapılmasını emrediyoruz. Ve bunun, provost’lukları
satmaya devam etmemiz halinde yapılmasını; satmamaya karar verirsek,
(müessesenin) soyluların dediği gibi yapılandırılmasını buyuruyoruz.
7. Şayet herhangi bir bailiff, provost veya
castellian veya sergeant herhangi bir davada, herhangi birini mal veya
mülkünü elinden almak üzere veya husumet beslediği için hapse atar veya
hapse atılmasına neden olur ve bu suçu kötü niyetle işlediği tespit
edilirse, söz konusu mal veya mülkü iade edecek, hapse attığı insana ve
mahkemeye verdiği maddi zararın bedelini ödeyecek ve işlediği
suçun vahameti oranında cezaya çarptırılacaktır.
8. Soylular, yasa bu hakkı tanıdığına
göre, insanların bir dava vekiline (avukata) başvurmaksızın
dava açabilmesini ve davacı veya davalı olarak kendi savunmasını
kendisinin yapabilmesini talep etmektedirler. Yerleşik düzen korunacaktır.
9. Soylular provost harçlarının
çok yüksek olduğundan şikâyetle provost, sergeant ve adli
soruşturma yapan diğer görevlilerin hizmet ücretlerinin tarafımızca
tarifeye bağlanmasını talep ettiklerine göre, söz konusu bölgelere hükümet
temsilcilerinin gönderilmesini emrediyor (…) bunun talep edildiği şekilde
yapılmasını buyuruyoruz.
10. Soylular seleflerimiz tarafından
basılan eski paralara el konulmamasını, yeni paralarla
birlikte kullanılmasını talep etmektedirler. Bizim veya seleflerimizin
bastığı paralara değer takdir edenlerin kınanmasını emrediyoruz, zira bu
aşırılıklarının bedeli halkımızın sırtına yüklenecektir.
11. Şayet herhangi birinin elinde bizim
gönderdiğimiz veya bizim mahkememizce verilmiş bir mahkeme emri varsa, bu
emir (uygun/doğru) bir yargılama ortamı tesis edilmeksizin
yerine getirilmeyecek; söz konusu mahkeme emrinin gereği aklıselimle
yerine getirilecektir.
12. Kimsenin yatıp kalktığı evin dışında
mahkemeye celp edilememesini istiyor; bunu emrediyoruz. Yukarıdaki
hususların her
birinin yazıldığı şekil ve tarzda (…) bizim ve haleflerimiz ve adı geçen soylular ile halefleri, kiliseler ve din adamları ve söz konusu bailiwick sakinleri için tam anlamıyla gözetilmesini, harfiyen uygulamaya konmasını ve sürdürülmesini ve bundan böyle en ufak biçimde yozlaştırılmamasını emrediyoruz. Bugünden itibaren Amiens ile Vermandois bailiff’lerimize ve bu bölgelerdeki tüm provost’larımız ve diğer memurlarımıza yukarıda yazılı talimatlara kayıtsız şartsız ve etkin biçimde uymalarını; bu konularla ilgileneceklerine ve sorunların üstesinden geleceklerine, diğer sorumlularca da gözetilmesini sağlayacaklarına, haklı şikâyetler söz konusu olunca şikâyetçinin kaybını tazmin edeceklerine ve yol açtıkları tüm hasarın maliyetini ödeme pahasına çalışacaklarına dair, her göreve atandıklarında halkın önünde ant içmelerini emrediyoruz. Bu fermanımızı, tüm diğer haklarımız mahfuz kalmak koşulu ve başkalarının haklarını korumak kaydıyla, sorunun sonsuza dek çözüldüğünü teyiden kendi mührümüzle mühürlüyoruz.
birinin yazıldığı şekil ve tarzda (…) bizim ve haleflerimiz ve adı geçen soylular ile halefleri, kiliseler ve din adamları ve söz konusu bailiwick sakinleri için tam anlamıyla gözetilmesini, harfiyen uygulamaya konmasını ve sürdürülmesini ve bundan böyle en ufak biçimde yozlaştırılmamasını emrediyoruz. Bugünden itibaren Amiens ile Vermandois bailiff’lerimize ve bu bölgelerdeki tüm provost’larımız ve diğer memurlarımıza yukarıda yazılı talimatlara kayıtsız şartsız ve etkin biçimde uymalarını; bu konularla ilgileneceklerine ve sorunların üstesinden geleceklerine, diğer sorumlularca da gözetilmesini sağlayacaklarına, haklı şikâyetler söz konusu olunca şikâyetçinin kaybını tazmin edeceklerine ve yol açtıkları tüm hasarın maliyetini ödeme pahasına çalışacaklarına dair, her göreve atandıklarında halkın önünde ant içmelerini emrediyoruz. Bu fermanımızı, tüm diğer haklarımız mahfuz kalmak koşulu ve başkalarının haklarını korumak kaydıyla, sorunun sonsuza dek çözüldüğünü teyiden kendi mührümüzle mühürlüyoruz.
Paris’de, Tanrı’nın 1315 yılının Mayıs ayında.
* Andre Artonne, Le
mouvement de 1314 et les chartes provanciales de 1315, pp.171-175, Paris, 1912.
* Andre Artonne, Le
mouvement de 1314 et les chartes provanciales de 1315, pp.171-175, Paris, 1912.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder