Tüm
tarihi araştırmaların asıl amacı kendimizi anlamak, bizi ve zamanımızı
oluşturan nedenlere açıktık kazandırmaktır. Bunun içindir ki, her tarihi
araştırmanın kültür tarihi çerçevesi içinde yapılması gerekir. Yalnızca
birtakım bağımsız tek tek uluslar ve ırklar yoktur, bir de ulusların ve
ırkların ait oldukları kültür çevreleri vardır. Bizim mensubu olduğumuz kültür
çevresi Avrupayı, batı Asyayı ve kuzey Afrikayı kapsar. Bizim kültür
çevremizden başka öteki kültür çevreleri de vardır. Söz gelişi Hint ve Çin
kültür çevreleri gibi. Ancak bunlar bizim kültür çevremiz ile yalnızca gevşek
bir ilişki içindedir. Bizim kültür çevremizin tarihi milâttan aşağı yukarı 4-5
bin yıl Önce Mezopotamya'daki Dicle ve Fırat nehirleri boyunca, öteki de
Mısır'da Nil nehri vadisinde kurulmuş olan Sümer ve Mısır devletleri ile başlar.
Kültür tarihimizin başlangıcında bulunan bu iki devlet, ekonomik, siyasal ve
bilimsel bakımdan çok önemli şeyler yapmıştır. Bu iki devletin ekonomik alanda
en büyük basanları, kıyılarında yaşadıktan nehirleri iyileştirmeleri, büyük bir
kanal sistemi ile bataklıkları kurutmaları, böylelikle daha çok ürün alarak
daha çok nüfusu beslemek olanağına kavuşmuş olmalarıdır. Siyasal alanda ise
bunlar, tamamen kapalı ve tekdüze olan tutarlı bir devlet sistemi kurmuşlardır.
Bu tutarlı sistem, her şeyden önce, başta hükümdarın bulunduğu bir bürokrat
sınıfına dayanıyordu. Bu iki devletin ekonomik alandaki başarılan bu güçlü
birliğe dayalı devlet yapısıyla mümkün olmuştur. Matematik, geometri ve
astronomi bilimleri bu devletlerde oluşmuştur.
İlk
kez bu devletlerde görülen rasyonelleşmiş tarımın, sözünü ettiğimiz bilimler
yardımıyla oluştuğunu söyleyebiliriz. Yıldızların gözlemlenmesi takvim
açısından önemlidir. Takvim ise tarımda çok önemlidir. Kapalı ve düzenli devlet
sistemi, bürokratlar sınırının oluşmasına neden olmuştur. Bürokratlar sınıfı
rahipler ile sıkı ilişki içindeydi. Sümerlerin ve Babillilerin tapınakları aynı
zamanda birer gözlem evi (rasathane) idi. Bu tapınaklarda ilk kez güneş ve ay
tutulmalarının çizelgeleri düzenlenmiştir. Buradaki astronomi henüz din ile
sıkı bir bağlılık içindedir ve daha çok astroloji niteliği taşır. Bu nedenledir
ki bu eski toplumlarda gerçek anlamda bilim ve felsefeden söz edilemez. Çünkü
her türlü bilgi din etkisindedir. Özellikle Mısır geometriyi yaratan ülkedir.
Mısır'da geometri doğal gereksinimlerden oluşup gelişmiştir. Bu gereksinimlerin
başında Nil'in her yıl su taşmalarına sebep olması gelir. Su taşkınlarından
sonra bataklık haline gelen tarım alanlarını yeni baştan düzenlemek
zorunluluğu, Mısır'da geometrinin ortaya çıkmasının başlıca nedeni sayılır.
Mısır'da pratik gereksinimlerden doğan bu bilim tamamen yöneticilerin tekelinde
idi. Mısır ve Mezopotamya İlkçağın iki muhteşem iş alanıdır. Bu iş alanları
sıkı bir disiplinle örgütlenmiş olup, görevler arasında işbölümü vardır.
Kaynak: http://www.estanbul.com/mezopotamyada-felsefe-17999.html#.VilQ-fnhCUl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder