Machiavelli’nin siyasal düşünüşünün odak noktası İtalyan Birliği’nin
sağlanmasıdır. Siyasal görüşlerini oluşturan düşüncelerini bu
amaca yönelik araçlar olarak geliştirmiştir. Bu araçlar aristokratik
dinsel kültürden ödünç alınmış araçlar değil, burjuvazinin yarattığı yeni
kültüre uygun lâyik ve bilimsel araçlardır. Machiavelli’nin burjuvazinin
ulusal birlik amacına hizmet etmek için bu araçları nasıl kullandığını görmeden
önce, yaşadığı yüzyılda İtalya’nın içinde bulunduğu koşulları kısaca
hatırlayalım.
İtalya’da,
daha önce (belirttiğimiz ekonomik gelişmeler ve siyasal (bölük pörçüklük
içinde, Milano, Napoli, Venedik, Cenova kent devletleri yanı sıra, öteki
siyasal birimler olarak birçok feodal beylik ve feodal bir siyasal kurum
sayılması gereken Papalık Devleti vardı. Bunlar arasında Papalık, kökü
kolay kolay sökülemeyecek güçlü bir feodal kalıntı olarak duruyordu. Machiavelli’ye göre Papalık, tek başına İtalyan
birliğini kuracak kadar güçlü olmadığı halde İtalyan birliğini kurmaya
kalkacak bir gücü önleyecek kadar güçlü olduğu için ve gerçekte de
önlediği için, İtalya, siyasal birliğine kavuşamamıştı. Bu durum ticaretin
daha fazla güvenlik altında ve daha serbestçe yapılacağı, dolayısıyla
burjuvazinin daha kolaylıkla at oynatabileceği ulusal çapta bir siyasal düzenin gerçekleşmesini
engellediği gibi, siyasal birliğini sağlamış komşu devletlerin,
İspanya’nın, Fransa’ nın, Avusturya’nın ikide birde İtalya’ya saldırıp onu
yenmelerine yol açıyordu. İşte Machiavelli’nin siyasal düşüncesine ve
yapıtlarına, özellikle Prens’e egemen olan baş tasa, bu devletlerin
Alplerin ötesinde tutulabilmesi için, İtalyan siyasal birliğinin, ne
pahasına olursa olsun gerçekleştirilmesidir.
Machiavelli’in Yaşamı
Niccolo Machiavelli
(1469-1527) İtalya’nın Floransa kentinde, orta halli bir hukukçunun oğlu olarak dünyaya gelir. Demek ki küçük burjuva kökenlidir. İtalya’da Hümanizma hareketinin yol açtığı eğitim programına uygun olarak, klasik kültür, Yunan ve Latin kültürü edinir. Babasından kalan mülk çalışmadan yaşamasına yetmediği için, çalışmak zorunda kalır. O tarihlerde, Floransa’yı yöneten ve servetini ticaretten ve madencilikten edinmiş olan Medici ailesi sürülmüş, bu ailenin yönetiminin yerini Savoranola adlı Dominiken bir rahibin teokratik cumhuriyeti almıştır. Onun teokratik yönetimi yıkılınca da; 1489’de, «Onlar Kurulu» Floransa’yı yönetmeye başlar. Machiavelli işte bu cumhuriyet yönetiminin yazmanlığını üstlenir. Mediciler’in 1512’de dönüp Floransa’da iktidarı yeniden ele geçirmelerine kadar bu görevde kalır. Bu arada çeşitli diplomatik görevler üstlenmiştir; İtalya prenslikleri, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’na, Fransa’ya; Papalığa elçi olarak gönderilmiştir.
(1469-1527) İtalya’nın Floransa kentinde, orta halli bir hukukçunun oğlu olarak dünyaya gelir. Demek ki küçük burjuva kökenlidir. İtalya’da Hümanizma hareketinin yol açtığı eğitim programına uygun olarak, klasik kültür, Yunan ve Latin kültürü edinir. Babasından kalan mülk çalışmadan yaşamasına yetmediği için, çalışmak zorunda kalır. O tarihlerde, Floransa’yı yöneten ve servetini ticaretten ve madencilikten edinmiş olan Medici ailesi sürülmüş, bu ailenin yönetiminin yerini Savoranola adlı Dominiken bir rahibin teokratik cumhuriyeti almıştır. Onun teokratik yönetimi yıkılınca da; 1489’de, «Onlar Kurulu» Floransa’yı yönetmeye başlar. Machiavelli işte bu cumhuriyet yönetiminin yazmanlığını üstlenir. Mediciler’in 1512’de dönüp Floransa’da iktidarı yeniden ele geçirmelerine kadar bu görevde kalır. Bu arada çeşitli diplomatik görevler üstlenmiştir; İtalya prenslikleri, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’na, Fransa’ya; Papalığa elçi olarak gönderilmiştir.
Böylece hem İtalya’daki devletlerin, hem de Fransa gibi siyasal
birliğini kurmuş, mutlak monarşi ile yönetilen bir devletin kurumlarını
yakından inceleme olanağını bulmuş olur. Bu görevleri sırasın Caesar
Borgia’yı tanır. Borgia’nın İtalyan birliğini kurma yolunda, gerektiğinde ahlâk
dışına da çıkarak her yola başvurması, Machiavelli’yi etkiler. İleride
Prens’ini Borgia’yı örnek alarak yaratacaktır. Mediciler’in dönmesi üzerine sürgüne
gönderilen Machiavelli, 15l2’de sürgünde iken, dilimize «Prens», olarak
çevrilmiş olan (ve Hükümdar olarak bir çevirisi yapılmış bulunan) ünlü
yapıtı İl Principe’yi yazar. Machiavelli bu yapıtını, Medici
ailesinden Lorenzo de Mediciye adamış, ona sunmuştur. Bu davranışının
temelinde bir yandan kendisini bağışlatarak yeniden Floransa’ya ve siyasal
görevlerin başına dönmek gibi bir kişisel amaç, öte yandan Mediciler’in
eliyle de olsa İtalyan birliğinin sağlanmasının yollarını göstermek gibi
toplumsal bir amaç yatar. Bu yakın amaçlarına göre düzenlediği Prens adlı
yapıtında daha çok monarşi ile ilgili siyasal görüşlerini, ama hep İtalyan
birliğinin sağlanması amacının araçları olarak sunar. 1513-1517 yılları
arasında ise, Titus Livius’un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler’i yazar. Bu
yapıtı kısa adı ile “Söylevler” ya da «Konuşmalar» olarak bilinir.
Bu yapıtında ise Machiavelli, Prens’indeki gibi yakın ve sınırlı bir
amaçla bağımlı olmaksızın, genel siyasal görüşlerini ‘öne sürer ve daha
çok da eğilim duyduğu «cumhuriyet» yönetimi üzerinde durur. Prens adlı.
yapıtı daha sonra kendisinin Floransa’ya dönmesine izin verilmesini
sağlarsa da kendisine yeniden siyasal görevler verilmesini
sağlayamamıştır. Machiavelli, 1527’de Floransa’da ölmüştür.
Machiavelli’nin Dünya Görüşü
Machiavelli’, kuşkusuz siyasal görüşlerinin. gerisinde bir felsefi tutuma sahip olmakla birlikte, bir felsefeci değildir. Daha çok bir siyaset kuramcısı, bu alanda da siyasetin pratik konularına öncelikle eğilen bir siyaset kuramcısıdır. Bu siyasal görüşlerinin gerisindeki felsefi tutumu, dinsel değerlerden arınmış lâyik bir burjuva dünya görüşüne dayanmaktadır. Machiavelli, ortaçağın aristokratik dinsel dünya görüşünden farklı bir dünya. görüşüne sahiptir. Kiliseye karşı olan ve dine inançlı olmayan tutumu bir yana, dünya olaylarını «yazgı» ile açıklayan dinsel eğilim’den de kendisini kurtarmıştır.
Machiavelli’, kuşkusuz siyasal görüşlerinin. gerisinde bir felsefi tutuma sahip olmakla birlikte, bir felsefeci değildir. Daha çok bir siyaset kuramcısı, bu alanda da siyasetin pratik konularına öncelikle eğilen bir siyaset kuramcısıdır. Bu siyasal görüşlerinin gerisindeki felsefi tutumu, dinsel değerlerden arınmış lâyik bir burjuva dünya görüşüne dayanmaktadır. Machiavelli, ortaçağın aristokratik dinsel dünya görüşünden farklı bir dünya. görüşüne sahiptir. Kiliseye karşı olan ve dine inançlı olmayan tutumu bir yana, dünya olaylarını «yazgı» ile açıklayan dinsel eğilim’den de kendisini kurtarmıştır.
Machiavelli’nin Yazgıya İlişkin Görüşleri
Machiavelli, önce ,yazgının dünya işleri üzerinde büyük bir etkisinin olduğunu kabul eder görünür. Ancak yazgıya nasıl göğüs gerileceğini açıklarken, ona nasıl katlanılacağını değil, yazgının nasıl «aşılacağını» anlatır. Zamanının insanlarının dünya işlerini Tanrı’ya, rastlantıya verip, insan aklının bunları kavrayıp değerlendiremeyeceğine inanmalarını eleştirir. «Bu inancı benimsersek, istemediğimiz şeylerin olmasını önlemek için niye çabalayalım, elimizi kolumuzu bağlayıp, boynumuzu büküp beklememiz gerekmez mi?» demeye varan sözler söyler. Bundan sonra, insanların olayların gidişini etkileyebileceğini, «cüzi irade» sahibi olduğumuzu söyleyerek anlatmaya çalışır. Hareketlerimizin yarısını rastlantılar yönetiyorsa, yarısını biz yönetiyoruz diye, yazgının rolünü yarıya indirir. Verdiği örnekte ise, yazgının rolünü ve önemini daha da azalttığını görürüz:
Machiavelli, önce ,yazgının dünya işleri üzerinde büyük bir etkisinin olduğunu kabul eder görünür. Ancak yazgıya nasıl göğüs gerileceğini açıklarken, ona nasıl katlanılacağını değil, yazgının nasıl «aşılacağını» anlatır. Zamanının insanlarının dünya işlerini Tanrı’ya, rastlantıya verip, insan aklının bunları kavrayıp değerlendiremeyeceğine inanmalarını eleştirir. «Bu inancı benimsersek, istemediğimiz şeylerin olmasını önlemek için niye çabalayalım, elimizi kolumuzu bağlayıp, boynumuzu büküp beklememiz gerekmez mi?» demeye varan sözler söyler. Bundan sonra, insanların olayların gidişini etkileyebileceğini, «cüzi irade» sahibi olduğumuzu söyleyerek anlatmaya çalışır. Hareketlerimizin yarısını rastlantılar yönetiyorsa, yarısını biz yönetiyoruz diye, yazgının rolünü yarıya indirir. Verdiği örnekte ise, yazgının rolünü ve önemini daha da azalttığını görürüz:
«‘Rastlantıların
kör gücü üzerimize bir sel gönderiyorsa, sel çekildiğinde baraj ve set yaparak
gelecekte onu önlememiz elimizdedir» der. Machiavelli’nin yazgıya ilişkin ‘bu görüşlerini değerlendirirken, yazgının
‘hangi toplumlarda görülen bir inanç olduğunu ve bu inancın işlevini de
göz önünde tutmak gerek. Yazgıya inanç, kuşkusuz yerleşmiş ve kendini
dine dayamış aristokratik toplumun inancı olup, «düzeni değiştirmeye
kalkmayın değiştiremezsiniz» demeye varır. Yazgıya inanmayıp olaylara
insanların yön verebileceğine inanmak ise, düzeni değiştirme evresine
girmiş burjuvaziye yaraşır bir dünya görüşüdür.
Machiavelli’nin İnsanların
Doğası Hakkındaki Görüşleri
Machiavelli’nin siyasal düşünüşünün temelinde, demin gördüğümüz felsefi inançları yanında, insanın doğası hakkındaki görüşleri de yatar. İtalya’nın siyasal birliğini sağlayamayıp, öteki uluslara yenildiği, İtalya’da en iğrencinden politik oyunların oynandığı, kendisinin ise sürgün edildiği bir ortamda, Machiavelli kendisini «karamsar» bir dünya görüşüne kaptırmış olabilir. Bunun izlerini insanın, özellikle yönetilen halk kitlelerinin doğası hakkındaki görüşlerinde görebiliyoruz: Machiavelli’ye göre insanlar bencildir; bu onların doğasıdır. Devlet adamının, siyasal işlerinde bu gerçeği hesaba katması, dahası, kendisinin de bu kurala uyarak bencil davranması gerekir. Yoksa, bencillerden oluşan toplumda bencil olamayan davasını yürütemez.
Doğası Hakkındaki Görüşleri
Machiavelli’nin siyasal düşünüşünün temelinde, demin gördüğümüz felsefi inançları yanında, insanın doğası hakkındaki görüşleri de yatar. İtalya’nın siyasal birliğini sağlayamayıp, öteki uluslara yenildiği, İtalya’da en iğrencinden politik oyunların oynandığı, kendisinin ise sürgün edildiği bir ortamda, Machiavelli kendisini «karamsar» bir dünya görüşüne kaptırmış olabilir. Bunun izlerini insanın, özellikle yönetilen halk kitlelerinin doğası hakkındaki görüşlerinde görebiliyoruz: Machiavelli’ye göre insanlar bencildir; bu onların doğasıdır. Devlet adamının, siyasal işlerinde bu gerçeği hesaba katması, dahası, kendisinin de bu kurala uyarak bencil davranması gerekir. Yoksa, bencillerden oluşan toplumda bencil olamayan davasını yürütemez.
«Elde
etmek arzusu kadar normal bir şey yoktur ve insanlar bu arzularını
gerçekleştirebildiler mi ayıplanmazlar, övülürler daha çok.» (Prens, III)
«Saklamaya
gerek yok, insanlar çoklukla nankör, içten pazarlıklı, ürkek, doymak
bilmez yaratıklardır.» (Prens, XVII) Machiavelli’ye göre
insanlar kötüdürler. Başarılı olmak, kazanmak isteyen akıllı bir
yönetici, gerektiğinde kötü olmak zorundadır. Kötülere iyi davranmaya
çalışırsa yitirir.
«
(Çıkarlarına aykırı olunca bir prens verdiği sözü tutmayabilir) bütün
insanlar iyi olsalardı bu kuralı ileri sürmek doğru olmayacaktı ama hepsi
kötü ve aldatıcı olduğundan, iyi olmaması prensin güvenliği için
gereklidir.» (Prens, XVIII)
«İyi
olmayan sayısız insan arasında tüm iyi olma sevdasına kapılacak bir adam
mahvolmaktan hiç bir zaman kurtulamaz. Şu halde, batmamak isteyen bir
prensin gerektiğinde kötü olabilmeyi
öğrenmesi şarttır.» (Prens, XV)
öğrenmesi şarttır.» (Prens, XV)
Machiavelli’ye
göre insanlar en çok mala önem verirler. Yönetici de bunu bilmeli,
uyruklarını karşısına almamak için, mülkiyete karşı saygılı davranmalıdır.
Bir kimsenin malını alacağın
o kimseyi öldürsün daha iyi. İnsanlar ana babalarının ölümlerini unuturlar da, ellerinden alınan malın, toprağın acısını her zaman hatırlarlar ve bu yüzden yöneticiye diş bilerler.
o kimseyi öldürsün daha iyi. İnsanlar ana babalarının ölümlerini unuturlar da, ellerinden alınan malın, toprağın acısını her zaman hatırlarlar ve bu yüzden yöneticiye diş bilerler.
«Bence
mülkiyet hakkını çiğnemek kadar hiç bir şey prense karşı o kadar nefret
doğurmaz.» (Prens, XIX)
Machiavelli’nin
Siyasal Görüşleri Madhiaveili’nin siyasal görüşlerini daha çok Prens
adlı yapıtından bir bir inceleyecek, sonra Söylevler adlı yapıtında öne
sürdüğü düşüncelerini göreceğiz.
Machiavelli’nin
Dine ve Papalığa Karşı Tutumu: Yukarıda sayılan devletler içinde en
güçlüsü Papalık Devleti idi. Ancak, Machiavelli, daha önce belirttiğimiz
gibi, Papalığı, İtalyan birliğini kurabilecek taze bir kuvvetin İtalyan
birliğini kurmasını önleyecek kadar güçlü, ama kendisi İtalyan birliğini
kuramayacak kadar güç süz bir kuruluş olarak görüyordu. Bu nedenle
Machiavelli’ye göre Papalık, İtalyan birliğini engelleyen bir kurumdu.
Yalnızca bu kadar mı? Ondan da öte Papalık, İtalya’yı bölmüş olan ve onun
bölünmesini isteyen bir kurumdu. Söylevler adlı yapıtından bu konu ile
ilgili sözlerine bakalım:
«Dinsizliğimizi
kiliseye borçluyuz. Ülkemizi kilise böldü ve bölünmüş kalmasını istiyor.»
«İtalya’nın
hiç bir zaman bir önder buyruğunda toplanmamasının sebebi, ne tüm
İtalya’yı kendi yönetecek kadar güce sahip bulunan ne de herhangi bir
başka gücün bu egemenliği kurmasına imkan veren kilisedir.» (Söylevler, I.
12)
Dikkat edilirse, Machiavelli’nin dine karşı değil, Papalığa karşı çıktığı görülür. Machiavelli’ye göre, papalar lüks içindeki iffetsiz yaşayışları ve ahlâka uygun olmayan politika oyunları ile, dine olan güveni de sarsmışlardır. Bu nedenle «dinsizliğimizi kiliseye borçluyuz» der. Öte yandan, Machiavelli dine çok önem verdi. Ama dine önem verişi salt siyasal amaçlar taşır. Halkın egemene boyun
eğmesini sağlayacak en güçlü duygular, dinsel duygulardır. Bu görüşe uygun olarak Machiavelli Prens’inde İtalyan birliğinikurmaya aday olan yöneticinin, aslında dindar olsun ya da olmasın son derece dindar görünmesini ister.
Dikkat edilirse, Machiavelli’nin dine karşı değil, Papalığa karşı çıktığı görülür. Machiavelli’ye göre, papalar lüks içindeki iffetsiz yaşayışları ve ahlâka uygun olmayan politika oyunları ile, dine olan güveni de sarsmışlardır. Bu nedenle «dinsizliğimizi kiliseye borçluyuz» der. Öte yandan, Machiavelli dine çok önem verdi. Ama dine önem verişi salt siyasal amaçlar taşır. Halkın egemene boyun
eğmesini sağlayacak en güçlü duygular, dinsel duygulardır. Bu görüşe uygun olarak Machiavelli Prens’inde İtalyan birliğinikurmaya aday olan yöneticinin, aslında dindar olsun ya da olmasın son derece dindar görünmesini ister.
«Çünkü
din prensle yurttaşlar arasında en kuvvetli bağdır. Prensde din duygusunun
yokluğu, itaat etmemek için ileri sürülebilecek en ‘haklı, en doğru
görünen bahanedir.» (Prens, XVIII) Öyle anlaşılıyor ki Machiavelli’nin de dine karşı, onu amaç olarak alacak
derecede sofuca bir bağlılığı yoktur. Dini salt araç olarak değerli
görmektedir. Bu aracı Italyan birliğini sağlamaya yardımcı olduğu sürece
kullanıp, olmayınca atmaya hazır gibidir. Gerçekten:
«Dinimiz
mutluluğu alçak günüllülükte ve dünyevi nesneleri hor görmede buluyor...
diğer dinler ruh ululuğunu, beden gücünü iyi buluyor... bizim dinimiz
ülkeleri zayıflatmıştır.» (Söylevler, Il. 2)
sözleri
ile, Hıristiyan ahlakında Italyan birliğinin sağlanması için gereken
hırsın bulunmadığına değinir. Böylece, alçak gönüllüğü, ötedünyacılığı
ilke edinen Hıristiyan ahlâkı «köle ‘ahlâkı» olarak mahküm eden
Nietzsche’ye öncülük etmiş olur. Öte yandan Machiavelli’nin ahlâk
anlayışının temelinde dinsel değerler değil, «başarı» ilkesi yatmaktadır.
Hatta Machiavelli’yi, aristokrasinin dinsel kültürüne ve dinsel düşünüşüne
karşı burjuvazinin kendini dinden ve dinsel ahlâkın bağlarından kurtarmış
pozitivist, pragmatik, layik görüşlerinin temsilcisisayabiliriz.
Machiavelli’nin Feodal Düzene Karşı Görüşleri
Machiavelli feodal ‘bir kurum olan, feodal düzenin dinsel kanadını temsil eden papalığa karşı olduğu gibi; feodal düzenin layik kanadı olan derebeyliklere de karşıdır. Bu kurumları, İtalyan birliğinin önündeki engeller olarak görmekten öte, derebeyliğe karşı olumsuz yargılara da sahiptir. «Devleti bölebilecek öğeler iki noktada toplanır, derebeylerin amansız idaresine karşı halkın nefreti, derebeylerdeki halkı yönetmek ve ezmek arzusu... » (Prens, VII) Prensle halk ve aristokratlar arası ilişkileri incelerken de, prenslerin aristokratlarla yaşamak zorunda olmadıklarını, istedikleri zaman onları def terden sil söyler. Prensin feodal beylere, aristokratlara değil, halka dayanması gerektiğini ekler.
Machiavelli feodal ‘bir kurum olan, feodal düzenin dinsel kanadını temsil eden papalığa karşı olduğu gibi; feodal düzenin layik kanadı olan derebeyliklere de karşıdır. Bu kurumları, İtalyan birliğinin önündeki engeller olarak görmekten öte, derebeyliğe karşı olumsuz yargılara da sahiptir. «Devleti bölebilecek öğeler iki noktada toplanır, derebeylerin amansız idaresine karşı halkın nefreti, derebeylerdeki halkı yönetmek ve ezmek arzusu... » (Prens, VII) Prensle halk ve aristokratlar arası ilişkileri incelerken de, prenslerin aristokratlarla yaşamak zorunda olmadıklarını, istedikleri zaman onları def terden sil söyler. Prensin feodal beylere, aristokratlara değil, halka dayanması gerektiğini ekler.
Machiavelli’nin Siyasal Düşünüşü Laikleştirmesi ve Bilimselleştirmesi
Machiavelli siyasal düşünü bir dönüm noktasıdır. Ondan önceki tüm düşünürler, hatta burjuvazinin siyasal görüşlerini savunuyor da olsalar, kendilerini dinsel düşünüşün etkilerinden
kurtaramamışlardır. Örneğin siyasal erkin Tanrı’dan geldiği görüşünü, yöneticilerin din kuralları ile, dinsel ahlâk ile bağlı olduğu görüşünü atamamışlardır. Daha da önemlisi, dinsel düşünüşün etkisiyle, siyasal görüşlerini hep «ideal olarak nasıl olması gerekir, nasıl olması daha doğru olur?» sorusu açısından sunmuşlar, siyasal olayları bu açıdan değerlendirmişlerdir Machiavelli ise, siyasal erkin Tanrı’dan değil, kuvvetten doğduğunu gözlemleyip, bunu kabul edebilmiştir. Böylece Machiavelli, siyasal düşünüşü dinsel düşünüşten arındırarak «layikleştirirken», dinsel olan ve olmayan her türlü önyargıları bir yana bırakmaya çalışarak, siyasal düşünüşü aynı zamanda «bilimselleştirme» girişiminde bulunmuştur. Bu nedenle Machiavelli, günümüz siyasal biliminin de kurucusu sayılır. Onun bu layık ve bilimsel tutumunu, siyasal olaylarda yazgıya pek söz hakkı tanımayışında gördük. Machiavelli siyasal olayları, özellikle İtalya’da oluşan siyasal olayları, böyle önyargılardan uzak, bilimsel bir gözle değerlendirirken, görmüştür ki İtalya’da politik, diplomatik oyunlar, hiç bir din, ahlâk hukuk kuralına bakılmaksızın her türlü hile, entrika ve kaba kuvvete
dayanılarak oynanmaktadır.
Machiavelli siyasal düşünü bir dönüm noktasıdır. Ondan önceki tüm düşünürler, hatta burjuvazinin siyasal görüşlerini savunuyor da olsalar, kendilerini dinsel düşünüşün etkilerinden
kurtaramamışlardır. Örneğin siyasal erkin Tanrı’dan geldiği görüşünü, yöneticilerin din kuralları ile, dinsel ahlâk ile bağlı olduğu görüşünü atamamışlardır. Daha da önemlisi, dinsel düşünüşün etkisiyle, siyasal görüşlerini hep «ideal olarak nasıl olması gerekir, nasıl olması daha doğru olur?» sorusu açısından sunmuşlar, siyasal olayları bu açıdan değerlendirmişlerdir Machiavelli ise, siyasal erkin Tanrı’dan değil, kuvvetten doğduğunu gözlemleyip, bunu kabul edebilmiştir. Böylece Machiavelli, siyasal düşünüşü dinsel düşünüşten arındırarak «layikleştirirken», dinsel olan ve olmayan her türlü önyargıları bir yana bırakmaya çalışarak, siyasal düşünüşü aynı zamanda «bilimselleştirme» girişiminde bulunmuştur. Bu nedenle Machiavelli, günümüz siyasal biliminin de kurucusu sayılır. Onun bu layık ve bilimsel tutumunu, siyasal olaylarda yazgıya pek söz hakkı tanımayışında gördük. Machiavelli siyasal olayları, özellikle İtalya’da oluşan siyasal olayları, böyle önyargılardan uzak, bilimsel bir gözle değerlendirirken, görmüştür ki İtalya’da politik, diplomatik oyunlar, hiç bir din, ahlâk hukuk kuralına bakılmaksızın her türlü hile, entrika ve kaba kuvvete
dayanılarak oynanmaktadır.
Machiavelli’nin Makyavelizmi
Machiavelli İtalya’da başarıya ulaşmak için her yola, her araca başvurulan siyasal gerçeği yalnız kavramakla kalmamış, bu gerçeği olduğu gibi benimsemiştir. Ama gene de Machiavelli’nin
çağını amaçları için her araca başvuran çirkin politikacılarından bir farkı vardır. Çağının başarılı olmak dışında kendilerini hiç bir bağla bağlı görmeyen politikacıları, kişisel çıkarları için, olsa olsa belli ailelerin ya da belli kentlerin çıkarları için uğraşmaktadırlar. Amaçları. da kullandıkları araçlar’ kadar ahlâka uygun değildir. Oysa Machiavelli, bunlardan farklı olarak, kendini yüksek bir amaç ardında görmektedir. Bu yüksek amaç, İtalyan birliğinin sağlanmasıdır. Böyle bir yüksel amaca bağlandıktan sonra, bu amaca ulaşmak için her türlü aracı yasal (meşru, mübah) görmektedir. İşte siyaset sözlüğünde «Makyavelizm» olarak bilinen kavram, Machiavelli’nin Prens’inde ortaya koyduğu bu anlayışının, «amaca ulaşmak için her türlü araca baş vurmanın uygun olacağı» anlayışının adıdır. Gerçekten Madhiavelli Prens’inde İtalyan birliğinin sağlanmasını tek amaç olarak almış, başka hiç bir bağla bağlı olmaksızın, bu amaca ulaşmak neyi gerektiriyorsa onun yapılmasını istemiştir.
Machiavelli İtalya’da başarıya ulaşmak için her yola, her araca başvurulan siyasal gerçeği yalnız kavramakla kalmamış, bu gerçeği olduğu gibi benimsemiştir. Ama gene de Machiavelli’nin
çağını amaçları için her araca başvuran çirkin politikacılarından bir farkı vardır. Çağının başarılı olmak dışında kendilerini hiç bir bağla bağlı görmeyen politikacıları, kişisel çıkarları için, olsa olsa belli ailelerin ya da belli kentlerin çıkarları için uğraşmaktadırlar. Amaçları. da kullandıkları araçlar’ kadar ahlâka uygun değildir. Oysa Machiavelli, bunlardan farklı olarak, kendini yüksek bir amaç ardında görmektedir. Bu yüksek amaç, İtalyan birliğinin sağlanmasıdır. Böyle bir yüksel amaca bağlandıktan sonra, bu amaca ulaşmak için her türlü aracı yasal (meşru, mübah) görmektedir. İşte siyaset sözlüğünde «Makyavelizm» olarak bilinen kavram, Machiavelli’nin Prens’inde ortaya koyduğu bu anlayışının, «amaca ulaşmak için her türlü araca baş vurmanın uygun olacağı» anlayışının adıdır. Gerçekten Madhiavelli Prens’inde İtalyan birliğinin sağlanmasını tek amaç olarak almış, başka hiç bir bağla bağlı olmaksızın, bu amaca ulaşmak neyi gerektiriyorsa onun yapılmasını istemiştir.
Machiavelli’nin Zora Başvurma İle İlgili Görüşleri
Machiavelli, Makyavelizminin bir uzantısı olarak, başarının koşulunun iknadan çok zora baş olduğunu söyler:
Machiavelli, Makyavelizminin bir uzantısı olarak, başarının koşulunun iknadan çok zora baş olduğunu söyler:
«İkna
yoluyla hiç bir zaman başarı sağlanamaz. Kimseye bağlı bulunmayanlar,
zorlama gücüne sahip olanlar, hemen her zaman muvaffak olurlar. Silahlı
peygamberlerin zaferlere ulaşmış, silahsızların yenilmiş olmaları bundandır.» (Prens, IV) Bu düşünceleri ile
Machiavelli) Zor Üzerinde Düşünceler adlı yapıtın yazarı, 20. yüzyıl
düşünürü Georges Sorel’i onun kanalıyla da İtalyan faşistlerini etkilemiş
olabilir.
Machiavelli’nin Mutlak Monarşiye İlişkin Görüşleri
İtalya’yı birliğe ulaştıracak her araç, Madhiavelli’ye göre, mutlak monarşidir, yetkesi sınırsız olan bir prenstir. Prens, İtalyan birliğinin sağlanması için adam mı öldürmesi gerekli, öldürecektir; yalan mı söylemesi gerek, söyleyecektir; ahlâka aykırı davranması mı gerekti, davranacaktır. Bir antlaşma mı imzaladı, bu antlaşmaya İtalyan birliğinin sağlanmasına yararlı olduğu sürece uyacak, olmayınca uymayacak, verdiği sözden dönebilecektir. Prensi bu yolda bağlayan hiç bir sınıf, hiç bir kurum, hiç bir kimse, hiç bir yasa, biç bir ilke olmamalıdır.
İtalya’yı birliğe ulaştıracak her araç, Madhiavelli’ye göre, mutlak monarşidir, yetkesi sınırsız olan bir prenstir. Prens, İtalyan birliğinin sağlanması için adam mı öldürmesi gerekli, öldürecektir; yalan mı söylemesi gerek, söyleyecektir; ahlâka aykırı davranması mı gerekti, davranacaktır. Bir antlaşma mı imzaladı, bu antlaşmaya İtalyan birliğinin sağlanmasına yararlı olduğu sürece uyacak, olmayınca uymayacak, verdiği sözden dönebilecektir. Prensi bu yolda bağlayan hiç bir sınıf, hiç bir kurum, hiç bir kimse, hiç bir yasa, biç bir ilke olmamalıdır.
Alâeddin Şenel
Siyasal Düşünceler Tarihi, Siyasal
Bilgiler Fakültesi Yayınları- 1982
Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/felsefe-ww/10646-niccolo-machiavelli-makyavel.html#ixzz3XCv8mqHz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder