15 Temmuz 2020 Çarşamba

Deniz Yıldızı Çorbası

Deniz Yıldızı Çorbası

“Kurtarabilirim” diyordu kendi kendi kendine. “Denizyıldızlarını kurtarabilirim.” Kumsalda sayısız denizyıldızı ile karşılaşmıştı. Binlerce hatta milyonlarca olduğu söylenebilirdi. Deniz yıldızlarını denize atmaya başladı birer. O sırada bir adam yaklaştı yanına “Ne Yapıyorsun” diye sordu. “Ben” dedi adam “denizyıldızlarını kurtarıyorum”. Diğeri ” ama sayıları o kadar çok ki, ne fark eder” cümlesini söyledikten sonra kurtaran adam kumların üzerinden bir deniz yıldızı aldı ve denize attı ve “Bak, onun için çok şey fark etti” dedi. Anlamıştı, kurtarıcı olmak gerekiyordu. Deniz Yıldızlarını kurtaran adam ona çok önemli bir ders vermişti.
“Nasıl kurtarıcı olabilirim” diye düşündüğünde, aklına gelen ilk şey insanları kurtarmak oldu. İnsanları kurtarabilirdi. Fakat insanları kurtarmak için denize atmak gerekmiyordu. İnsanlara yardım etmek gerekiyordu. Beyoğlu’nda dolaşmaya başladı, dolaşırken insanlara ” Sizi kurtarabilirim” diyordu ama hiç kimse yardımını kabul etmiyordu, bazıları kızıyor, bazıları küfrediyor, bazıları fiziksel tepki gösteriyordu. Anlaşılan hiç kimse kurtarılmak istemiyordu. Ama niyetliydi ve kurtarıcı olmaktan vazgeçmeyecekti. Ne yapmalıyım diye düşünürken aklına başka bir şey daha geldi. “Bunu daha önce niye düşünemedim” diye hayıflandı.
Sokak köpeklerini kurtaracaktı. Sokak köpeklerini toplamaya başladı. 1, 3, 5, 15 sayıları giderek artıyordu. Bunları besleyecek bir yer aramaya başladı ama bulamadı. Aç kalan köpeklerden biri diğeri ile kavga ederken kendisini bacağından ısırdı. Kuduz aşısı olmaya giderken “Bu köpekler de çok nankör ” dedi kendi kendine. Köpekleri kurtarmaktan da vazgeçmişti ama kurtarıcı olmaya kararlıydı hala. “Kurtarmalıyım” diyordu. Denizyıldızını kurtaran adamın etkisiyle mi, belki de küçükken oynadığı kurtarmaca oyununun etkisiyle mi bilinmez.
Yolda yürürken gözüne çarpan kelimelerle birden uyandığını hissetti. Evet, üzerinde bir vinç olan bir kamyonet vardı ve üzerinde “oto kurtarıcı” yazıyordu. “Evet” dedi kendi kendine “Şimdi aradığımı buldum”. Birkaç gün sonra üzerinde “Auto Kurtarıcı” yazan kamyonetinin direksiyonunda oturuyordu. İşte şimdi gerçekten kurtarıcı olmuştu. Oto moto ama olsundu. İstediğine ulaşmıştı. Bozulan otoları kurtarıyordu hem de bedava, onlara “ben kurtarıcıyım” diyordu. Şoförler bu yardımdan çok memnun kalıyorlardı. “Evet, bizi kurtardınız” diyorlardı ve bu cümleler gururunu okşuyor ve kendisini çok iyi hissetmesini sağlıyordu.
Günlerden bir gün, kurtarmak için dolaşırken mazotunun bittiğini kamyonetin motorunun durması ile fark etti. Mazot alacak parası da kalmamıştı. Kurtarmaya çalışırken sıfırı da tüketmişti. Kendisini aptal gibi hissediyordu. O sırada kamyonetin hoparlöründen “Akıllı ol aklını alırım” şarkısı çalmaya başladı. Şarkıyı dinlerken düşünüyordu. “Akıllı olursam aklımı alacak, o zaman ben kendimi aptal gibi hissedersem aklımı alamaz.” Evet, şarkıdaki mesajı şimdi daha iyi algılamıştı. “Aptal olmalıyım ki aklımı alamasınlar” diye aklından geçirirken birden deniz kenarında denizyıldızlarını denize atan adam aklına geldi. Kurtarıcı olma fikrini o kafasına sokmuştu. Mazotu bittiği için kurtarılmayı bekleyen adamın ulaştığı sonuç ile denizyıldızlarını kurtaran adamının ulaştığı sonuç farklı mı idi? Merak ediyordu. Oto kurtarıcıyı kilitledi ve deniz kenarına doğru yola koyuldu. Deniz kenarına yaklaştığında denizin kokusunu da almaya başlamıştı. Kendisini biraz daha iyi hissetti. Denizi gördü, sonsuz bir mavilik gözlerinden içeri girerken “Evet” dedi “Ben denizi seviyorum”. Denizyıldızcısını göremedi. Sahile doğru yürümeye başladığında yerde sürünen bir karaltı gördü. Bir el hava kalkıyor ve denizyıldızını denize atıyordu. Denizyıldızcısı yerde yatıyordu ve gördüklerine hayret etti. Adamın sakalları uzamış, bir deri bir kemik kalmış, üzerindeki giysiler parçalanmıştı. Büyük bir zorlukla uzanıp binlerce denizyıldızından birini daha denize atmaya çalışıyordu yattığı yerden. Kendisi yine aynı cümleyi sarf etti “Ama sayıları o kadar çok ki, ne fark edecek”. “Bak onun için çok şey fark etti” dedi, denizyıldızını denize atan adam da aynı cümleyi sarf etmişti. Cebinden bir ayna çıkardı ve adamın yüzüne tuttu. “Senin için de çok şey fark etti” dediğinde adam aynadaki görüntüsünden ürkerek “Evet fark etmiş” dedi şaşkınlıkla. Oto kurtarıcı adam bir lpg tüpü, bir tencere, biraz su ve birazda baharat aradı. Suyu kaynattı, beş on tane denizyıldızını kaynar suya attı baharatlarla birlikte pişirdi. Denizyıldızı çorbası yapmıştı, denizyıldızlarını kurtarmaya çalışan adamı kurtarmak için. Adam önce “Ben bu çorbayı içmem, ben onların kurtarıcısıyım” dediyse de günlerdir çektiği açlığa dayanamayarak büyük bir iştahla çorbayı içmeye başladı. Kendi kendine “Denizyıldızlarından çorba yapıldığını bilmiyordum” diye düşündü çorbayı içerken. Karnı biraz doymuştu. Yavaş yavaş ayağa kalktı. Çorbacıya teşekkür etti. “Ben nerede hata yaptım?” diye sordu adama. “Ben de kurtarıcı olmak istedim, seni denizyıldızlarını kurtarırken gördükten sonra.” Başından geçenleri anlattı. Kurtarılacak duruma geldiğini fark ettiğinde artık bir şeyleri değiştirme gereğini de hissettiğini de söyledi. “Haklısın” dedi diğeri “ben de denizyıldızlarını kurtarmaya çalışırken aynı duruma düştüğümü sen gelmeseydim fark etmeyecektim.”
“Ama” dedi “Şimdi artık anlıyorum. Denizyıldızlarının sahile neden vurduğunu hiç düşünmedim ama şimdi düşünüyorum. Derinde olmadıkları için belki, belki kumsalı merak ettikleri için, belki de onlarda kurtarıcı olmak istemişlerdi. Ama ben bunları düşünmeden kurtarmaya çalışıyordum onları. Kurtarılmak istiyorlar mı hiç sormadan onlara.” Oto kurtarıcı “Haklısın” dedi. “Onlar biz akıllı olursak aklımızı almak istiyorlar ve çünkü bizim aptal olmamız onların işlerini kolaylaştırıyor” dedi. “Artık yapmamız gereken kendimizi kurtarmak sadece ve kendimizi kurtardıktan sonra, bunu nasıl yaptığımızı isteyenlere ve soranlara anlatmak ve onların da kendilerini kendilerinin kurtarmalarını sağlamak”
Denizyıldızlarının ve kumların ayaklarının altında ezilen sesi her adım attıklarında kulaklarına ulaşırken kendi istedikleri, kurtarıcı ve kurtarmayı sadece kendileri için yapacakları bir hayata doğru yürüyorlardı, denizin kokusunu ve sesini duyarak dalgalardaki beyaz köpükleri görerek. Kendilerini çok iyi hissediyorlardı. Farkına varmışlar ve kaynaklarını sadece kendileri için kullanmaya başlamışlardı…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder