“Kurtarabilirim” diyordu kendi kendi
kendine. “Denizyıldızlarını kurtarabilirim.” Kumsalda sayısız denizyıldızı ile
karşılaşmıştı. Binlerce hatta milyonlarca olduğu söylenebilirdi. Deniz yıldızlarını
denize atmaya başladı birer. O sırada bir adam yaklaştı yanına “Ne Yapıyorsun”
diye sordu. “Ben” dedi adam “denizyıldızlarını kurtarıyorum”. Diğeri ” ama
sayıları o kadar çok ki, ne fark eder” cümlesini söyledikten sonra kurtaran
adam kumların üzerinden bir deniz yıldızı aldı ve denize attı ve “Bak, onun
için çok şey fark etti” dedi. Anlamıştı, kurtarıcı olmak gerekiyordu. Deniz
Yıldızlarını kurtaran adam ona çok önemli bir ders vermişti.
“Nasıl kurtarıcı olabilirim” diye
düşündüğünde, aklına gelen ilk şey insanları kurtarmak oldu. İnsanları
kurtarabilirdi. Fakat insanları kurtarmak için denize atmak gerekmiyordu.
İnsanlara yardım etmek gerekiyordu. Beyoğlu’nda dolaşmaya başladı, dolaşırken
insanlara ” Sizi kurtarabilirim” diyordu ama hiç kimse yardımını kabul
etmiyordu, bazıları kızıyor, bazıları küfrediyor, bazıları fiziksel tepki
gösteriyordu. Anlaşılan hiç kimse kurtarılmak istemiyordu. Ama niyetliydi ve
kurtarıcı olmaktan vazgeçmeyecekti. Ne yapmalıyım diye düşünürken aklına başka
bir şey daha geldi. “Bunu daha önce niye düşünemedim” diye hayıflandı.
Sokak köpeklerini kurtaracaktı. Sokak
köpeklerini toplamaya başladı. 1, 3, 5, 15 sayıları giderek artıyordu. Bunları
besleyecek bir yer aramaya başladı ama bulamadı. Aç kalan köpeklerden biri diğeri
ile kavga ederken kendisini bacağından ısırdı. Kuduz aşısı olmaya giderken “Bu
köpekler de çok nankör ” dedi kendi kendine. Köpekleri kurtarmaktan da
vazgeçmişti ama kurtarıcı olmaya kararlıydı hala. “Kurtarmalıyım” diyordu.
Denizyıldızını kurtaran adamın etkisiyle mi, belki de küçükken oynadığı
kurtarmaca oyununun etkisiyle mi bilinmez.
Yolda yürürken gözüne çarpan kelimelerle
birden uyandığını hissetti. Evet, üzerinde bir vinç olan bir kamyonet vardı ve
üzerinde “oto kurtarıcı” yazıyordu. “Evet” dedi kendi kendine “Şimdi aradığımı
buldum”. Birkaç gün sonra üzerinde “Auto Kurtarıcı” yazan kamyonetinin
direksiyonunda oturuyordu. İşte şimdi gerçekten kurtarıcı olmuştu. Oto moto ama
olsundu. İstediğine ulaşmıştı. Bozulan otoları kurtarıyordu hem de bedava,
onlara “ben kurtarıcıyım” diyordu. Şoförler bu yardımdan çok memnun
kalıyorlardı. “Evet, bizi kurtardınız” diyorlardı ve bu cümleler gururunu
okşuyor ve kendisini çok iyi hissetmesini sağlıyordu.
Günlerden bir gün, kurtarmak için
dolaşırken mazotunun bittiğini kamyonetin motorunun durması ile fark etti.
Mazot alacak parası da kalmamıştı. Kurtarmaya çalışırken sıfırı da tüketmişti.
Kendisini aptal gibi hissediyordu. O sırada kamyonetin hoparlöründen “Akıllı ol
aklını alırım” şarkısı çalmaya başladı. Şarkıyı dinlerken düşünüyordu. “Akıllı
olursam aklımı alacak, o zaman ben kendimi aptal gibi hissedersem aklımı
alamaz.” Evet, şarkıdaki mesajı şimdi daha iyi algılamıştı. “Aptal olmalıyım ki
aklımı alamasınlar” diye aklından geçirirken birden deniz kenarında denizyıldızlarını
denize atan adam aklına geldi. Kurtarıcı olma fikrini o kafasına sokmuştu.
Mazotu bittiği için kurtarılmayı bekleyen adamın ulaştığı sonuç ile
denizyıldızlarını kurtaran adamının ulaştığı sonuç farklı mı idi? Merak
ediyordu. Oto kurtarıcıyı kilitledi ve deniz kenarına doğru yola koyuldu. Deniz
kenarına yaklaştığında denizin kokusunu da almaya başlamıştı. Kendisini biraz
daha iyi hissetti. Denizi gördü, sonsuz bir mavilik gözlerinden içeri girerken
“Evet” dedi “Ben denizi seviyorum”. Denizyıldızcısını göremedi. Sahile doğru
yürümeye başladığında yerde sürünen bir karaltı gördü. Bir el hava kalkıyor ve
denizyıldızını denize atıyordu. Denizyıldızcısı yerde yatıyordu ve gördüklerine
hayret etti. Adamın sakalları uzamış, bir deri bir kemik kalmış, üzerindeki
giysiler parçalanmıştı. Büyük bir zorlukla uzanıp binlerce denizyıldızından
birini daha denize atmaya çalışıyordu yattığı yerden. Kendisi yine aynı cümleyi
sarf etti “Ama sayıları o kadar çok ki, ne fark edecek”. “Bak onun için çok şey
fark etti” dedi, denizyıldızını denize atan adam da aynı cümleyi sarf etmişti.
Cebinden bir ayna çıkardı ve adamın yüzüne tuttu. “Senin için de çok şey fark
etti” dediğinde adam aynadaki görüntüsünden ürkerek “Evet fark etmiş” dedi
şaşkınlıkla. Oto kurtarıcı adam bir lpg tüpü, bir tencere, biraz su ve birazda
baharat aradı. Suyu kaynattı, beş on tane denizyıldızını kaynar suya attı
baharatlarla birlikte pişirdi. Denizyıldızı çorbası yapmıştı, denizyıldızlarını
kurtarmaya çalışan adamı kurtarmak için. Adam önce “Ben bu çorbayı içmem, ben
onların kurtarıcısıyım” dediyse de günlerdir çektiği açlığa dayanamayarak büyük
bir iştahla çorbayı içmeye başladı. Kendi kendine “Denizyıldızlarından çorba
yapıldığını bilmiyordum” diye düşündü çorbayı içerken. Karnı biraz doymuştu.
Yavaş yavaş ayağa kalktı. Çorbacıya teşekkür etti. “Ben nerede hata yaptım?”
diye sordu adama. “Ben de kurtarıcı olmak istedim, seni denizyıldızlarını
kurtarırken gördükten sonra.” Başından geçenleri anlattı. Kurtarılacak duruma
geldiğini fark ettiğinde artık bir şeyleri değiştirme gereğini de hissettiğini
de söyledi. “Haklısın” dedi diğeri “ben de denizyıldızlarını kurtarmaya
çalışırken aynı duruma düştüğümü sen gelmeseydim fark etmeyecektim.”
“Ama” dedi “Şimdi artık anlıyorum.
Denizyıldızlarının sahile neden vurduğunu hiç düşünmedim ama şimdi düşünüyorum.
Derinde olmadıkları için belki, belki kumsalı merak ettikleri için, belki de
onlarda kurtarıcı olmak istemişlerdi. Ama ben bunları düşünmeden kurtarmaya
çalışıyordum onları. Kurtarılmak istiyorlar mı hiç sormadan onlara.” Oto
kurtarıcı “Haklısın” dedi. “Onlar biz akıllı olursak aklımızı almak istiyorlar
ve çünkü bizim aptal olmamız onların işlerini kolaylaştırıyor” dedi. “Artık
yapmamız gereken kendimizi kurtarmak sadece ve kendimizi kurtardıktan sonra, bunu
nasıl yaptığımızı isteyenlere ve soranlara anlatmak ve onların da kendilerini
kendilerinin kurtarmalarını sağlamak”
Denizyıldızlarının ve kumların
ayaklarının altında ezilen sesi her adım attıklarında kulaklarına ulaşırken
kendi istedikleri, kurtarıcı ve kurtarmayı sadece kendileri için yapacakları
bir hayata doğru yürüyorlardı, denizin kokusunu ve sesini duyarak dalgalardaki
beyaz köpükleri görerek. Kendilerini çok iyi hissediyorlardı. Farkına varmışlar
ve kaynaklarını sadece kendileri için kullanmaya başlamışlardı…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder