Eğer
size söylenen her şeyi büyütüp altında bir şeyler arıyorsanız veya ufak
kararlar almanız gerektiğinde karar süreciniz gitgide uzuyor ve zorlaşıyorsa bu
duruma bir dur deyin. Çünkü ‘çok düşünme sendromu’na yakalanmış olabilirsiniz!
Düşünmek elbet harekete geçireceğimiz her eylem, söyleyeceğimi her kelime
öncesinde uygulamamız gereken, hatta uyguladığımız bir eylem… Her
zaman söylenmez mi bizlere; konuşmadan önce düşün, önce düşün sonra yap diye… Düşünmenin bir zararı yok anlayacağınız. Zararlı olan fazla düşünmek. Çünkü farkında olmadan insanı yıpratıyor, karamsarlaştırıyor, yoruyor ve hem kendimize hem etrafımıza zarar vermemize neden oluyor; hayattan alabileceğimiz zevki yok ediyor.
zaman söylenmez mi bizlere; konuşmadan önce düşün, önce düşün sonra yap diye… Düşünmenin bir zararı yok anlayacağınız. Zararlı olan fazla düşünmek. Çünkü farkında olmadan insanı yıpratıyor, karamsarlaştırıyor, yoruyor ve hem kendimize hem etrafımıza zarar vermemize neden oluyor; hayattan alabileceğimiz zevki yok ediyor.
Maalesef
birçoğumuz bunu istemsizce yapıyoruz. Hatta özellikle kadınların bu sendromu
daha fazla yaşadığına dair yapılmış araştırmalar var. Kadınlar dış görünüşleri,
sosyal çevreleri, ilişkileri, kariyerleri, aileleri hakkında hep daha fazla
düşünüp, karamsar senaryolar yazmaya yatkın oluyorlarmış. Kadınlar “Nasıl
gözüküyorum?”, “Çevremdekiler hakkımda ne düşünüyor?”, “Bu hareketin / sözün
altında aslında ne yatıyor?” gibi soruları kendilerine daha fazla soruyor ve
yanıtlarını da irdeleye irdeleye düşünüyorlarmış.
Dediğimiz
gibi düşünme eylemi hepimizin hayatının bir parçası. Fakat fazla düşündüğümüzde
dış görünüşümüzden ilişkilerimize, kariyerimizden aile yaşantımıza kadar her
şeyin altında kötü bir şeyler bulmamız mümkün. Aslında ufacık olan problemleri
büyütmemiz, söylenen lafların altında eleştiriler bulmamız, yapılan
hareketlerin karşısında alınganlıklar yaşamamız; özetle mutsuz ve şüpheci
olmamız söz konusu… Tüm bunların yanı sıra vaktimizi çok daha faydalı ve
keyifli geçirebilecekken boş şeylere harcamak, konsantrasyonumuzu kaybetmek,
hedeflerimizden uzaklaşmak, problemlere sağlıklı çözümler bulamamak gibi
sonuçlar da doğuyor. Tüm bunların bir sonucu olarak da başarısız, pasif,
pişman, endişeli; her şeyden önemlisi depresif oluyoruz.
Peki
‘çok düşünme sendromu’na yakalanmışsak ne yapacağız? Bu durumdan kurtulmanın en
temel iki kelimesi ‘farkındalık’ ve ‘kontrol’. Yani çok düşünmenin yol açtığı
karamsarlıkların farkında varıp, hemen onları kontrol altına almak. Bunu
sağladıktan sonra ise biraz yüzeyselliğe yönelmek gerekiyor. Karşı taraftan
yapılan hareketlerin altında bir şeyler aramamak, söylenen sözleri deşip
altlarından negatif sonuçlar doğurmamak… Unutmamamız gereken bir şey varsa o da
asla başkalarının bizim hakkında ne düşündüğüne kafa yormamaktır. Ortada bir
problem varsa ağıtlar yakmak yerine çözüm bulmak için düşünmek; fazla düşünmek,
abartılı düşünmek değil!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder