Neyin normal olduğu genelde kimin
tanımladığına bağlıdır. Normallik belirsizdir ve genelde belli bir kültürün
yada topluluğun değer yargılarına göre değişir. Ve hatta aynı kültürde
bile normallik zaman içinde değişebilir, özellikle değişen sosyal değerler ve
beklentilerden etkileniyor ise. Örneğin 50 yıl önce boşanmak kavramına büyük
bir tepki ile bakılırken, bu gün boşanmak daha normal bir kavram haline
gelmiştir. Psikolojide normal olanı anormal olandan ayırt etmekteki en
büyük güçlük ise test edilememesinden kaynaklanır. Obsesif-kompulsif için her
hangi bir MRI yada kan testi yoktur, Depresyon için her hangi bir ultrason yada
Bipolar rahatsızlık için röntgen bulunmamaktadır. Bu tabiki psikolojik
hastalıkların biyolojik nedenleri olmadığı anlamına gelmez, çünkü beyindeki
kimyasal maddelerde oluşan değişimler ile bağlantılıdırlar ve bilim insanları
bu değişimleri harita üzerine koymaya başlamışlardır. Fakat psikolojik
hastalıkları teşhis edebilecek testler hala mevcut değildir.
Peki Psikolojik Rahatsızlık nasıl
tanımlanır?
Psikologlar ve psikiyatristler, testler yerine, belirtilere, semptomlara ve ortaya çıkan işlevsel
bozukluklara bakarak teşhis koyarlar. İşlevsel bozukluklar, banyo yapmak
yada işe gitmek gibi belli rutin işleri yada temel günlük görevleri yerine
getirememektir. Belirtiler, her objektif gözlemcinin farkedebileceği
işaretlerdir, örneğin aşırı sinirlilik yada hızlı nefes alıp verme
gibi. Semptomlar, mutsuzluk yada ümitsizlik gibi hasta tarafından
algılanan yada hissedilen duygulardır. Belirtiler, semptomlar ve işlevsel
bozukluklar. Tanı ve İstatistik Rehberinde (Diagnostic and Statistical Manual
of Mental Disorders – DSM) detaylı olarak tanımlanmıştır. Buna göre 300’den
fazla değişik Psikolojik hastalık sınıflandırılmıştır. Amerikan Psikiyatri
Kurumu tarafından çıkarılan DSM rehberi, Psikologlar ve Psikiyatristler
tarafından, anoreksiyadan tutunda röntgenciliğe kadar her tür hastalığı teşhis
etmekte kullanılır. Tanı rehberinin ilk basımı 1952 yılında yapılmış ve bu güne
kadar sürekli olarak güncellenerek yayınlanmaya devam etmiştir. Neden
normal ve anormal arasında bir ayırım yapmak ve damgalanmaya yol açabilecek
isimler getirmek gereklidir? Neden özel bir teşhis gerekir? Bunun bir sebebi,
Amerika’da sağlık sigortası endüstrisinin DSM kitabında açıklanan teşhislere
bakarak, sigorta kapsamını ve ödenecek miktarları tespit etmesidir. Diğer bir
neden ise, doğru tedaviyi önerebilmek için neyin tedavi edilmesi gerektiğini
(ve bu hastalığın tedavi edilip edilemeyeceğini) bilme gerekliliğidir.
Belirtiler, semptomlar ve işlevsel
bozukluklar nasıl belirlenir?
Psikologlar ve Psikiyatristler sahip
olduğunuz belirtilerin, semptomların yada işlevsel bozuklukların normal mi
yoksa anormal mi olduğunu nasıl belirlerler? Uzmanlar çoğunlukla aşağıdaki
yaklaşımları kullanırlar:
1. Kendi algıladıklarınız. Düşüncelerinizi, davranışlarınızı ve işlevselliğinizi nasıl algıladığınız,
sizin için neyin normal olduğunu belirlemek için kullanılır. Bazı konularla
başa çıkamadığınızın farkında olabilirsiniz. Yada daha önce yapmaktan zevk
aldığınız günlük aktiviteleri artık yapamadığınızı yada yapmaktan zevk
almadığınızı düşünebilirsiniz. Eğer depresyonunuz varsa, günlerce bulaşıkları
yıkamayabilir, banyo yapmayı bırakabilir, sosyalleşmekten kaçınabilir,
hobilerinize olan ilginizi yitirebilir yada ailenize normalden çok daha fazla
bağırmaya başlamış olabilirsiniz. Kendinizi üzgün, ümitsiz, cesareti kırılmış
ve vazgeçmiş hissedebilirsiniz. Bu davranışların normalden farklı olduğunu
farkedebilir, bir şeylerin yanış olduğunu düşünebilirsiniz.
2. Başkalarının algıladıkları. Kendi algılarınız objektif olmayabilir ve davranışlarınız, düşünceleriniz
yada işlevselliğiniz konusunda yeterince doğru bilgi vermeyebilir. Oysa
tarafsız gözlemciler bunu sağlayabilir. Size göre yaşamınız gayet normal
gelebilir. Fakat çevrenizdeki kişilere garip ve anormal gelebilir. Bu genelde
Şizofren durumlarında geçerlidir. Eğer şizofrenseniz, sesler duyuyor
olabilirsiniz ve başka bir insan ile iletişim kurduğunuzu düşünerek bu seslerle
konuşmaya devam edebilirsiniz. Bu durumu gözlemleyen dışardan birisi için
davranışınız anormal gelecektir.
3. Kültürel ve etnik normlar. Çoğu kez, neyin normal neyin anormal olduğu içinde bulunduğumuz kültür
tarafından belirlenir. Fakat bu sizin kültürünüzde normal kabul edilen bir
davranış başka bir kültürde anormal olarak karşılanabilir demektir. Sadece
kendi duyduğunuz seslerle konuşmak Batı dünyasında Şizofreni belirtisi
olabilir, fakat diğer kültürlerde bu tür halüsinasyonlar dinsel deneyimin bir
parçası sayılabilir. Ve bazı davranışlar ailenizde normal karşılanabilir ama
dışarda düzeltilmesi gereken anormal davranışlar olarak düşünülebilir. Örneğin,
dikkat eksikliği ve hiperaktivite aşırı kontrollü bir okul ortamında kabul
edilmezken, daha az kontrollü ev ortamında normal sayılabilir.
4. Süre ve semptomların şiddeti de
dikkate alınır. Bir insanın Psikolojik rahtsızlığını
belirlemekte, genelde bu dört alan göz önüne alınır. Psikolog yada Psikiyatrist
size nasıl hissettiğinizi sorabilir, başkalarının davranışlarınızda yada ruh
halinizde bir farklılık görüp görmediklerini sorabilir ve aile yapınızı
sorabilir. Ayrıca psikolojik testlere cevap vermenizi isteyebilir.
Göz önüne alınan diğer etkenler:
1. Semptomlarınız ne kadar süredir devam
ediyor
2. Semptomlarınızın ne kadar şiddetli
olduğu
3. Semptomların sizin için ne kadar
rahatsız edici olduğu
4. Semptomlarınızın normal yaşantınızı
ne kadar etkilediği
Değer verdiğiniz bir ilişkiden sonra
kendinizi üzgün hissetmeniz normaldir. Fakat aşırı üzgün haliniz haftalarca
devam ediyorsa ve işe gitmek, ev işlerini yapmak yada arkadaşlarınızı ziyaret
etmek gibi günlük aktivitelerinize olan ilginizi kaybetmiş iseniz Depresyonda
olabilirsiniz. Aynı şekilde, önemli bir müşteriye prezentasyon sunmadan önce
heyecanlanıyorsanız ama genede hızlı nefes alış verişlerinizi kontrol altına
alıp devam edebiliyorsanız sizinkisi sosyal fobi (sosyal kaygı rahatsızlığı)
değil, sadece sahne korkusu olabilir. Ve trafikte birisinin önünü
kesmişseniz, yada dükkandaki satıcıya bağırmışsanız, sadece kötü bir gün
geçiriyor yada genel olarak huysuz biri olabilirsiniz. Fakat sürekli olarak
saldırgan, şiddete eğilimli, manipülatif (başkalarını kendi çıkarı için
sömüren), başkalarını kullanan, sorumsuz yada kanunlara karşı gelen biri iseniz
antisosyal kişilik bozukluğunuz (sosyopat) olabilir. Psikolojik Sağlık
gelişen ve değişen bir kavramdır Bütün bu kriterlere rağmen, sağlıklı yada
normal psikolojinin ne olduğunu net olarak tanımlamak oldukça zordur. DSM bu
zorluğun farkındadır ve Psikolojik rahatsızlıkları strese, işlevsellikte soruna
yol açan yada sağlığı aşırı derecede bozan (ölüm, keder yada sakatlığa sebep
olan) psikolojik sendromlar, ve davranışlar ile sınırlı tutmaktadır. Ayrıca bu
sendromlar kültürel olarak normal kabul edilmiş ve bir olaya bağlı olarak
beklenen tepkiler olmamalıdır. Örneğin sevilen birinin kaybı sonucu yas tutmak
gibi. Psikolojik rahatsızlıklar, aşırı stres, acı çekmek yada
işlevsellikte bozukluklar ile bağlantılı olarak kişinin düşüncesinde, ruh
halinde yada davranışlarında değişiklikler olması halidir.
Fakat normallik kavramının sürekli olarak
değiştiğini hatırlamak gerekir, tıpkı fiziksel hastalıkların teşhisinde olduğu
gibi. Örneğin, yıllarca kan basıncının 120/80 olması normal sayıldı. Fakat 2003
Mayısında bu durum birden değişti. Şimdi bu kan basıncı ile prehipertansiyon
teşhisi koyulabilmektedir. Tıpkı kan basıncında olduğu gibi, yeni tıbbi
bilgiler Psikolojik rahatsızlıklar konusunda da değişikliklere yol açmaktadır
(yeniler eklenirken, geçersiz olanlar çıkarılmakta yada belirtiler ve
semptomlar yeniden düzenlenmektedir.) Örneğin bu gün bazı uzmanlar regl öncesi
sancıların ve semptomların Psikolojik rahatsızlık olarak tanınması gerektiğini
öne sürmektedirler (Regl öncesi disforik rahatsızlık) Bu gözden geçirmeler
ve yenilenmeler aynı zamanda sosyal ve kültürel yaklaşımı da yansıtabilir.
Örneğin eşcinsellik önceleri Psikolojik bir rahatsızlık olarak görülmekteydi,
fakat 1973 yılında DSM kitabından çıkarıldı. Tedavi etmek yada etmemek:
Terapi her zaman gerekli değildir Gerçekten teşhis edilebilecek bir
Psikolojik rahatsızlığınız olsa bile, günlük yaşamınızda tedavi gerektirecek
kadar önemli bir problem yaratmıyor olabilir. Örneğin örümcekleri düşünün.
Bu hayvanlara karşı aşırı bir korkunuz olabilir, fakat hiç bir zaman örümcekler
ile karşılaşmamış olabilirsiniz, yada örümcek gördüğünüzde birisini çağırıp
yardım istiyor olabilirsiniz. Dolayısıyla bu fobinin yaşamınıza çok az etkisi
olabilir ve normal yaşamınızda hiç bir aksaklık yaratmayabilir. Bu tür bir
durumda terapiye gerek var mıdır? Hayır. Kişinin durumuna bir teşhis
koyulabilir ama terapi gerektirmez. Sonuç olarak Psikolojik tedavi sadece
kişinin günlük hayatını sürdürmesine engel olan durumlarda düşünülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder