Stres daima bizimle birliktedir. Duruma
bağlı olarak yoğunluğu değişebilir. Şu anda şu satırları okurken bile stres
deneyimi geçirmektesiniz: Sayfayı açık tutuyorsunuz, gözleriniz kelimeleri
izliyor, sürekli olarak almakta olduğunuz bilgileri bir işleme tabi
tutuyorsunuz.
Vücudunuz, fonksiyonlarını sürdüren ayrı bir dünyadır. Zaman zaman karmaşık fonksiyonlar görmesine rağmen beyniniz sürekli çalışmakta kalbiniz düzenli aralıklarla ve durmadan kan pompalamakta, ciğerleriniz içindeki havayı boşaltmakta ve yerine temiz hava doldurmaktadır. Onun için teknik anlamda hepimiz devamlı stres deneyimi geçirmekteyiz; çünkü şuurlu olduğumuz zaman, yapılacaklar listesine devamlı bir şeyler eklemekteyiz.
Vücudunuz, fonksiyonlarını sürdüren ayrı bir dünyadır. Zaman zaman karmaşık fonksiyonlar görmesine rağmen beyniniz sürekli çalışmakta kalbiniz düzenli aralıklarla ve durmadan kan pompalamakta, ciğerleriniz içindeki havayı boşaltmakta ve yerine temiz hava doldurmaktadır. Onun için teknik anlamda hepimiz devamlı stres deneyimi geçirmekteyiz; çünkü şuurlu olduğumuz zaman, yapılacaklar listesine devamlı bir şeyler eklemekteyiz.
KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİL
Yaygın inanışın aksine stres her zaman
kötü bir şey değildir: Yaşamınıza renk katan etkili bir güdüleyici
olabilmektedir. Ne olimpiyatlara katılan aletler normal olarak antremanlarda
rekor kırarlar, ne de aktörler sahne provalarında en yüksek başarıyı
gösterirler. Onlar da hepimizin yaptığı gibi en yüksek performanslarına meraklı
seyircilerin önüne çıkmanın verdiği stres sayesinde kavuşurlar.
Çince’de stres kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerinin sembollerinin karışımıdır. Stres bu iki kavramı paylaşmaktadır. Her problem çözümünü de içinde saklamaktadır; stres altında olduğunuz her an enerjinizi hem yıkıcı hem de yapıcı kullanma potansiyeline sahipsiniz demektir.
Ameliyat odasında ameliyat yapan bir operatör o kadar stres altındadır ki kalp atışları bir hayli hızlanır. Fakat bu bizler için şanstır, çünkü hiçbirimiz ameliyat gibi kritik bir anda gevşemiş durumdaki bir doktora ameliyat olmak istemeyiz. Başarılı insanlar streslerini yapıcı enerjiye ve yaratıcı güce dönüştürürler.
Çince’de stres kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerinin sembollerinin karışımıdır. Stres bu iki kavramı paylaşmaktadır. Her problem çözümünü de içinde saklamaktadır; stres altında olduğunuz her an enerjinizi hem yıkıcı hem de yapıcı kullanma potansiyeline sahipsiniz demektir.
Ameliyat odasında ameliyat yapan bir operatör o kadar stres altındadır ki kalp atışları bir hayli hızlanır. Fakat bu bizler için şanstır, çünkü hiçbirimiz ameliyat gibi kritik bir anda gevşemiş durumdaki bir doktora ameliyat olmak istemeyiz. Başarılı insanlar streslerini yapıcı enerjiye ve yaratıcı güce dönüştürürler.
MAĞARA ADAMI PSİKOLOJİSİ
Stresin yapısını inceleyelim. Strese
tepki esas olarak fiziksel olduğu için, stres anında vücudunuzda neler
oluştuğunu bilmek gerekir.
Bir milyon yıl önceye döndüğünüzü hayal edin. Bir mağarada ateşin kenarında oturmaktasınız. Kendi fiziksel gayretiniz sonucu elde ettiğiniz yiyeceğinizi zevkle yerken, yakınınıza bir hayvanın yaklaştığını fark ettiniz. Başınızı çevirince vahşi bakışlı, sivri dilli bir kaplanın size doğru gelmekte olduğunu gördünüz. Derhal bedeninizde
bir seri önemli değişiklikler oluşur. Sizi tehlikeden korumak için “dövüş veya kaç” tepkisi harekete geçer. Doğuştan var olan bu otomatik tepki bedeninizde oluşan aşağıdaki değişikliklerle tanımlanmaktadır.
1. Kaplanın varlığını beyin algılar algılamaz, bedeninize adrenalin salgılanır; bu da birçok fiziksel değişiklikler ortaya çıkartır.
2. Göz bebekleri göze daha çok ışık girip daha iyi görebilmek üzere büyür. Tehlike anlarında daha iyi görmeye gereksinim duyarız.
3. Midenize ağız salgıları gitmemesi için ağzınız kurur.
4. Bunun sonucu olarak sindirim sisteminizin çalışması durur ve sindirim sistemindeki kan doğrudan kaslarınıza ve beyninize gider. Bu stres anlarında niçin midenizde kelebekler uçuşuyor gibi hissettiğinizi açıklamaktadır.
5. Harekete geçmenize hazırlık olarak boyun ve omuz kaslarınız gerilir. Gevşek kaslara göre, gerilmiş kaslarla atak yapmak daha kolaydır.
6. Kaslarınıza daha çok oksijen gitmesini sağlamak için nefes alışlarınız sıklaşır.
7. Kalbinizin atışı hızlanır ve kan basıncınız artar; böylece bedeninizin çeşitli bölümlerine daha çok yakıt ve oksijen gider.
8. Vücudunuzu normal ısıya döndürmek için daha çok terlersiniz. Vücudunuz ne kadar çok enerji yakarsa o kadar çok terlersiniz.
9. Karaciğeriniz kaslara ani bir enerji akımı sağlamak için glikoz salgılar.
10. Kanı koyulaştırmak için dalağınız, depo etmiş olduğu kan hücrelerini serbest bırakır ve kan dolaşımına kimyasal maddeler salgılar. Bu işlem kanınızın normal zamankinden daha çabuk pıhtılaşmasını sağlar ve öyle ki bir yeriniz yaralanınca kanama daha çabuk duracaktır. Ayrıca vücudunuzun mikrop kapmaya karşı dayanıklılığı artacaktır.
Günümüzde de vücudumuz tehlikeye karşı bu otomatik tepkileri göstermektedir. Her gün karşılaştığımız birçok durumda beynimizdeki hipotalamus diğer bir deyişle “stres merkezi” harekete geçmekte, yukarıda sayılan değişiklikleri oluşturmaktadır. Trafik sıkışıklığında veya kızgın bir patron karşısında, atalarımızın vahşi bir hayvan karşısında göstermiş olduğu tepkilerin aynısını göstermekteyiz. Strese karşı oluşan tepkiler tehlike karşısında dövüşmek veya kaçamak için bedenimizin hazırlanmasını sağlamak için oluşmaktadır. Bu ikili karardan ister dövüşme isterse kaçma kararını verin hiç fark etmez, iki durumda da bedenin uyanıklığa ve fazladan enerjiye ihtiyacı olacaktır.
Bir milyon yıl önceye döndüğünüzü hayal edin. Bir mağarada ateşin kenarında oturmaktasınız. Kendi fiziksel gayretiniz sonucu elde ettiğiniz yiyeceğinizi zevkle yerken, yakınınıza bir hayvanın yaklaştığını fark ettiniz. Başınızı çevirince vahşi bakışlı, sivri dilli bir kaplanın size doğru gelmekte olduğunu gördünüz. Derhal bedeninizde
bir seri önemli değişiklikler oluşur. Sizi tehlikeden korumak için “dövüş veya kaç” tepkisi harekete geçer. Doğuştan var olan bu otomatik tepki bedeninizde oluşan aşağıdaki değişikliklerle tanımlanmaktadır.
1. Kaplanın varlığını beyin algılar algılamaz, bedeninize adrenalin salgılanır; bu da birçok fiziksel değişiklikler ortaya çıkartır.
2. Göz bebekleri göze daha çok ışık girip daha iyi görebilmek üzere büyür. Tehlike anlarında daha iyi görmeye gereksinim duyarız.
3. Midenize ağız salgıları gitmemesi için ağzınız kurur.
4. Bunun sonucu olarak sindirim sisteminizin çalışması durur ve sindirim sistemindeki kan doğrudan kaslarınıza ve beyninize gider. Bu stres anlarında niçin midenizde kelebekler uçuşuyor gibi hissettiğinizi açıklamaktadır.
5. Harekete geçmenize hazırlık olarak boyun ve omuz kaslarınız gerilir. Gevşek kaslara göre, gerilmiş kaslarla atak yapmak daha kolaydır.
6. Kaslarınıza daha çok oksijen gitmesini sağlamak için nefes alışlarınız sıklaşır.
7. Kalbinizin atışı hızlanır ve kan basıncınız artar; böylece bedeninizin çeşitli bölümlerine daha çok yakıt ve oksijen gider.
8. Vücudunuzu normal ısıya döndürmek için daha çok terlersiniz. Vücudunuz ne kadar çok enerji yakarsa o kadar çok terlersiniz.
9. Karaciğeriniz kaslara ani bir enerji akımı sağlamak için glikoz salgılar.
10. Kanı koyulaştırmak için dalağınız, depo etmiş olduğu kan hücrelerini serbest bırakır ve kan dolaşımına kimyasal maddeler salgılar. Bu işlem kanınızın normal zamankinden daha çabuk pıhtılaşmasını sağlar ve öyle ki bir yeriniz yaralanınca kanama daha çabuk duracaktır. Ayrıca vücudunuzun mikrop kapmaya karşı dayanıklılığı artacaktır.
Günümüzde de vücudumuz tehlikeye karşı bu otomatik tepkileri göstermektedir. Her gün karşılaştığımız birçok durumda beynimizdeki hipotalamus diğer bir deyişle “stres merkezi” harekete geçmekte, yukarıda sayılan değişiklikleri oluşturmaktadır. Trafik sıkışıklığında veya kızgın bir patron karşısında, atalarımızın vahşi bir hayvan karşısında göstermiş olduğu tepkilerin aynısını göstermekteyiz. Strese karşı oluşan tepkiler tehlike karşısında dövüşmek veya kaçamak için bedenimizin hazırlanmasını sağlamak için oluşmaktadır. Bu ikili karardan ister dövüşme isterse kaçma kararını verin hiç fark etmez, iki durumda da bedenin uyanıklığa ve fazladan enerjiye ihtiyacı olacaktır.
ŞİMDİ İÇİMİZE ATIYORUZ
Fakat modern dünyada bu tepkilerin
yanlış yönetilmesi yüzünden bir bedel ödemekteyiz. Ya dövüşmeyi ya da kaçmayı
seçen mağara adamlarından farklı olarak biz, günümüzde stres yaratan olaylara
karşı doğrudan tepkimizi göstermeyip içimize atmaktayız. Patronumuza kızdığımız
zaman kendisine karşı gelmeye ne kadar zorlanırsak zorlanalım bunu yapamayız.
Onun için fiziksel değişiklikler sonucu yükselen tansiyonumuzun normal duruma
düşmesini sağlayamayız. Tansiyonumuzun devamlı yüksek olmasını önleyemediğimiz
için aşağıdakilere benzer stres kökenli hastalıkların kurbanı oluruz.
1. Müzminleşmiş bir şekilde göz bebeğinin büyümüş olarak kalması, görme problemlerine sebep olabilir.
2. Ağızdaki aşırı kuruluk, yutkunma güçlüklerine sebep olabilir.
3. Sindirim işleminin çok sık aksaması kabızlığa sebep olabilir ve ülser olma riskini arttırır.
4. Müzminleşmiş bir şekilde kasların gergin halde kalması beden ağrılarına ve sancılara sebep olabilir. Bu ağrıların belli başlıları boyun ağrısı ve omuz kasları ağrısıdır.
5. Müzminleşmiş yutkunma ve sık nefes alıp verme astıma yol açabilir.
6. Müzmin tansiyon yükselmesi, yüksek tansiyon hastalığına sebep olabilir.
Fiziksel göstergeleri ne olursa olsun stres daima psikolojik sonuçlar doğurur. Strese maruz kaldığınız zaman hipotalamus adrenal bezlerine etki eden hormonları salgılayan bezleri uyarır. Bu bezlerin salgıladığı hormonlar, adrenal bezinin adrenalin salgılamasına sebep olur, bu adrenalin de bedenimizde şiddetli fiziksel değişikliklere yol açar.
1. Müzminleşmiş bir şekilde göz bebeğinin büyümüş olarak kalması, görme problemlerine sebep olabilir.
2. Ağızdaki aşırı kuruluk, yutkunma güçlüklerine sebep olabilir.
3. Sindirim işleminin çok sık aksaması kabızlığa sebep olabilir ve ülser olma riskini arttırır.
4. Müzminleşmiş bir şekilde kasların gergin halde kalması beden ağrılarına ve sancılara sebep olabilir. Bu ağrıların belli başlıları boyun ağrısı ve omuz kasları ağrısıdır.
5. Müzminleşmiş yutkunma ve sık nefes alıp verme astıma yol açabilir.
6. Müzmin tansiyon yükselmesi, yüksek tansiyon hastalığına sebep olabilir.
Fiziksel göstergeleri ne olursa olsun stres daima psikolojik sonuçlar doğurur. Strese maruz kaldığınız zaman hipotalamus adrenal bezlerine etki eden hormonları salgılayan bezleri uyarır. Bu bezlerin salgıladığı hormonlar, adrenal bezinin adrenalin salgılamasına sebep olur, bu adrenalin de bedenimizde şiddetli fiziksel değişikliklere yol açar.
NELER STRESE YOL AÇIYOR?
Bedenimizin huzur verici ve huzursuz
edici olaylara karşı aynı şekilde tepki gösterdiğini öğrenmek sizi
şaşırtabilir. İster size ateş edilsin, isterse başkaları sizi övsün, isterse
yüzünüze tokat atılsın, isterse sevgiliniz sizi okşasın, ister bir insanla
kavga edin, isterseniz onlara sevgi gösterin, bunların hepsi birer strestir ve
bedeniniz bu stres olaylarının hepsine aynı fiziksel tepkileri gösterir. Olumlu
veya olumsuz herhangi bir değişiklik “dövüş ya da kaç” tepkisi ile ilişkili
olarak hep aynı fizyolojik reaksiyonları ortaya çıkarır.
Hem olumlu hem de olumsuz strese karşı fizyolojik tepkilerimiz birbirine çok benzese bile, bizim olayları yorumlamamız büyük çapta değişmektedir. Örneğin bir topluluk karşısında konuşmak birçok insanda stres yaratır. (Kuzey Amerikalılar bunun kendileri için bir numaralı korku olduğunu iddia etmektedirler). Yine çok az da olsa bir kısım insanlar toplum karşısında konuşma yaparak geçimlerini sağlamakta ve bundan da zevk almaktadırlar. Bu iki grup insan arasındaki fark, birinci grubun stresi çekingen ürkek tarzda, ikinci grubun ise kendine güvenen bir tarzda yönetmesidir.
Strese tepkilerinizi yanlış bir tarzda yönetirsek birçok problemlerin doğmasına sebep oluruz. Beden savunma sistemini –ki gerçek bir savunma sistemidir- harekete geçiren biyolojik reaksiyonlar, hem gerçek tehlikeler karşısında hem de hayali tehlikeler karşısında ateşlenebilir. Örneğin evde oturmuş en çok hoşlandığınız televizyon programını gevşemiş bir halde seyrederken birdenbire hemen bitmesi gereken önemli bir projeyi bitirmemiş olduğunuzu hatırlarsanız, kalbiniz hızla atmaya başlayacak, kaslarınız gerilecek, bir baş ağrısı ile birlikte kan basıncınız artacaktır. Her ne kadar günümüzün sıkıcı yaşamında stres yapan etkenler hayati önem taşımasa da onlara karşı vücudumuzun gösterdiği otomatik fiziksel reaksiyonlar eski atalarımızın vahşi hayvanlar karşısında tehlikeye düştükleri zaman gösterdikleri fiziksel tepkilerin aynısıdır. Bugün biz caddelerde vahi hayvanların saldırısına uğrama tehlikesinden uzak olsak da, birçok çıkmaz, trafik sıkışıklığı, çok yüklü faturalar ve “geçinilmesi güç olan insanlar” bizim vahşi hayvanla karşılaşmış gibi stres duymamıza neden olmaktadır.
Hem olumlu hem de olumsuz strese karşı fizyolojik tepkilerimiz birbirine çok benzese bile, bizim olayları yorumlamamız büyük çapta değişmektedir. Örneğin bir topluluk karşısında konuşmak birçok insanda stres yaratır. (Kuzey Amerikalılar bunun kendileri için bir numaralı korku olduğunu iddia etmektedirler). Yine çok az da olsa bir kısım insanlar toplum karşısında konuşma yaparak geçimlerini sağlamakta ve bundan da zevk almaktadırlar. Bu iki grup insan arasındaki fark, birinci grubun stresi çekingen ürkek tarzda, ikinci grubun ise kendine güvenen bir tarzda yönetmesidir.
Strese tepkilerinizi yanlış bir tarzda yönetirsek birçok problemlerin doğmasına sebep oluruz. Beden savunma sistemini –ki gerçek bir savunma sistemidir- harekete geçiren biyolojik reaksiyonlar, hem gerçek tehlikeler karşısında hem de hayali tehlikeler karşısında ateşlenebilir. Örneğin evde oturmuş en çok hoşlandığınız televizyon programını gevşemiş bir halde seyrederken birdenbire hemen bitmesi gereken önemli bir projeyi bitirmemiş olduğunuzu hatırlarsanız, kalbiniz hızla atmaya başlayacak, kaslarınız gerilecek, bir baş ağrısı ile birlikte kan basıncınız artacaktır. Her ne kadar günümüzün sıkıcı yaşamında stres yapan etkenler hayati önem taşımasa da onlara karşı vücudumuzun gösterdiği otomatik fiziksel reaksiyonlar eski atalarımızın vahşi hayvanlar karşısında tehlikeye düştükleri zaman gösterdikleri fiziksel tepkilerin aynısıdır. Bugün biz caddelerde vahi hayvanların saldırısına uğrama tehlikesinden uzak olsak da, birçok çıkmaz, trafik sıkışıklığı, çok yüklü faturalar ve “geçinilmesi güç olan insanlar” bizim vahşi hayvanla karşılaşmış gibi stres duymamıza neden olmaktadır.
STRESE TEPKİNİZ NASIL DEĞİŞİYOR?
Strese karşı tavrınız birçok faktöre
bağlıdır. Birincisi kuvvetli ve sağlıklı bir genetik yapınızın olması kalp
çarpıntısı ve kalp teklemesi gibi kalıtsal bir hastalığınızın olmaması sizi
strese karşı daha dayanıklı yapacaktır. Kalıtsal, fiziksel özellikleriniz
hakkında yapabileceğiniz fazla bir şey bulunmamaktadır.
İkinci büyük faktör, ailenin örnek alınmasıdır. Ailenizin stresle baş etme yolu bilerek ya da bilmeyerek sizin günlük sıkıntılarla baş etme şeklini etkilemektedir. Biz ailemizin karbon kağıdı konmuş bir kopyası olmamamıza rağmen onların kişiliklerinden ve tutumlarından etkilenmekteyiz. Eğer siz çocukluğunuzda yemek yandığı zaman evde kavga edildiğini görmüşseniz, ilerde siz de aynı durumla karşılaşınca aynı şekilde kavga edeceksiniz demektir.
Üçüncüsü, sizin kültürel yapınızın ve eğitiminizin bir yan ürünü olarak şu andaki tutumunuz, beklentileriniz ve inanç sisteminiz stres yapan etkenlere karşı davranışınıza etki edecektir. Yeniden şunu belirtmek isterim ki strese karşı davranışımızı etkileyen bu ana faktörlerden kurtulmak kolay değildir.
İkinci büyük faktör, ailenin örnek alınmasıdır. Ailenizin stresle baş etme yolu bilerek ya da bilmeyerek sizin günlük sıkıntılarla baş etme şeklini etkilemektedir. Biz ailemizin karbon kağıdı konmuş bir kopyası olmamamıza rağmen onların kişiliklerinden ve tutumlarından etkilenmekteyiz. Eğer siz çocukluğunuzda yemek yandığı zaman evde kavga edildiğini görmüşseniz, ilerde siz de aynı durumla karşılaşınca aynı şekilde kavga edeceksiniz demektir.
Üçüncüsü, sizin kültürel yapınızın ve eğitiminizin bir yan ürünü olarak şu andaki tutumunuz, beklentileriniz ve inanç sisteminiz stres yapan etkenlere karşı davranışınıza etki edecektir. Yeniden şunu belirtmek isterim ki strese karşı davranışımızı etkileyen bu ana faktörlerden kurtulmak kolay değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder