17 Temmuz 2020 Cuma

Timon

Timon (M.Ö. 320 – 230)

M.Ö. 320-230 yılları arasında yaşamış olan Yunanlı kuşkucu düşünür. Varolan şeylerin bilgisinin insan için olanaksız olduğunu dile getiren Timon, insanın görünüşlerin ötesine geçerek gerçekliğin kendisine erişemeyeceğini, görünüşleri temele alarak eyleyebileceğini, fakat bilgi söz konusu olduğunda, insanın yargıyı askıya alması gerektiğini dile getirmiştir Bir başka septik Pyrrhon’un öğrencisi olan Timon’dur. Timon Atina’ya gelmiş ve Eflatun’un Akademisi’nde büyük bir saygınlık kazanmıştır. O kadar ki, Timon’un etkisiyle Akademi bir süre şüpheci bir yol izlemiştir. Bu ise garip bir görünümdür. Çünkü Eflatun’un Akademisi, hiçbir zaman şüphecilik eğilimi göstermemiştir. Eflatun’u izleyenler şüpheci değil, daha çok mistik bir yola sapmışlardır. Fakat Eski Akademinin “sayı mistisizmi” ne karşı, Orta Akademi şüpheci (septik) bir yol izlemiştir. Pyrrhon’un öğrencisi Timon, hocasının özetini üç soruda toplamıştır: “Nesnelerin gerçek yapısı nedir?”, “Nesneler karşısındaki duruşumuz ne olmalıdır?”, “Nesneler karşısında doğru bir duruştan ne kazanırız?”. Timon bu üç soruyu, çok kısa, ama çok açık olarak, birer sözcük ile cevaplandırıyor: birincisine akatalepsia (kavranamaz), ikincisine epokhe (yargıdan kaçınmak), üçüncüsüne de ataraxia (sarsılmazlık) diyor. Ruhun tutkulardan kurtularak dirlik ve düzene kavuştuğu “sarsılmazlık” durumu olan ataraxia, burada, düşünce zincirlenmesinin asıl ve son amacıdır. Ataraxia, septikler için eudaimonia’dır, en yüksek mutluluktur.
Epokhe de burada, sadece teorik değil, pratik anlamı ile de göz önünde bulundurulmaktadır. Epokhe, sadece gerçek varlıkla ilgili her türlü yargıdan kaçınma olmayıp, bir de özellikle her türlü mutlak nitelikteki değerlemeden kaçınmak, dolayısıyla “nesnelerin kendisi”ne yönelmiş her türlü istek ve duygudan da kaçınmak demektir.
* Ord. Prof. Dr. Ernst von Aster – İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi

Ek Bilgi:

Pirrhon’un ardılı Timon, bununla birlikte grek mantığının görüş noktasından, karşılık vermenin çok güç olduğu ve zekayla ilgili kimi kanıtlar ileri sürdü. Gerkler yönünden tek kabul edilmiş mantık, tümdengelimseldi. Bütün tümdengelimse Eukleides gibi, apaçık sayılan genel ilkelerden başlamak zorunda idi. Timon bu tür ilkeler bulma olanağını kabul etmeli. Böylece her şey başka bir şeyin yardımıyla belgelenebilecek. Ve bütün kanıt ya dönel (circular), ya da bir hiçten sarkan bitimsiz bir zincir olacaktır. Her iki durumda da hiçbir şey saptanamaz. Görebildiğimiz denli, bu kanıt, orta-çağlara egemen olan Aristoteles felsefesini kökünden koparmıştır.
Günümüzde bütünüyle kuşkucu olmayan kişilerce savunulan kimi kuşkuculuk biçimlerini, eski çağın kuşkucuları görememişlerdi. Onlar, görüntülerden kuşkulanmamışlar ya da kendi kanılarınca, yalnızca görüntülerle ilgili dolaysız bilgimizi dile getiren önermeleri kuşkulu bulmamışlardır. Timon’nun yapıtlarından çoğu yok olmuştur. Elimizde bulunan iki parça bu noktayı açıklayacaktır. Bunlardan biri “görüntünün tümüyle geçerli” olduğunu söyler, öbüründeyse şunlar okunmaktadır: “bal tatlıdır” demem, “bal tatlı görünür”. “balın tatlı olduğunu ileri sürmeyi hatırlıyorum. Onun tatlı göründüğünü bütünüyle evetlerim” derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder