M.Ö. 320-230 yılları arasında yaşamış
olan Yunanlı kuşkucu düşünür. Varolan şeylerin bilgisinin insan için olanaksız
olduğunu dile getiren Timon, insanın görünüşlerin ötesine geçerek gerçekliğin
kendisine erişemeyeceğini, görünüşleri temele alarak eyleyebileceğini, fakat
bilgi söz konusu olduğunda, insanın yargıyı askıya alması gerektiğini dile
getirmiştir Bir başka septik Pyrrhon’un öğrencisi olan Timon’dur. Timon
Atina’ya gelmiş ve Eflatun’un Akademisi’nde büyük bir saygınlık kazanmıştır. O
kadar ki, Timon’un etkisiyle Akademi bir süre şüpheci bir yol izlemiştir. Bu
ise garip bir görünümdür. Çünkü Eflatun’un Akademisi, hiçbir zaman şüphecilik
eğilimi göstermemiştir. Eflatun’u izleyenler şüpheci değil, daha çok mistik bir
yola sapmışlardır. Fakat Eski Akademinin “sayı mistisizmi” ne
karşı, Orta Akademi şüpheci (septik) bir yol
izlemiştir. Pyrrhon’un öğrencisi Timon, hocasının özetini üç soruda
toplamıştır: “Nesnelerin gerçek yapısı nedir?”, “Nesneler karşısındaki
duruşumuz ne olmalıdır?”, “Nesneler karşısında doğru bir duruştan ne
kazanırız?”. Timon bu üç soruyu, çok kısa, ama çok açık olarak, birer
sözcük ile cevaplandırıyor: birincisine akatalepsia (kavranamaz),
ikincisine epokhe (yargıdan kaçınmak), üçüncüsüne de ataraxia (sarsılmazlık)
diyor. Ruhun tutkulardan kurtularak dirlik ve düzene kavuştuğu
“sarsılmazlık” durumu olan ataraxia, burada, düşünce zincirlenmesinin asıl ve
son amacıdır. Ataraxia, septikler için eudaimonia’dır, en yüksek
mutluluktur.
Epokhe de burada, sadece teorik değil,
pratik anlamı ile de göz önünde bulundurulmaktadır. Epokhe, sadece gerçek
varlıkla ilgili her türlü yargıdan kaçınma olmayıp, bir de özellikle her türlü
mutlak nitelikteki değerlemeden kaçınmak, dolayısıyla “nesnelerin kendisi”ne
yönelmiş her türlü istek ve duygudan da kaçınmak demektir.
* Ord. Prof. Dr. Ernst von Aster –
İlkçağ ve Ortaçağ Felsefe Tarihi
Ek Bilgi:
Pirrhon’un ardılı Timon, bununla
birlikte grek mantığının görüş noktasından, karşılık vermenin çok güç olduğu ve
zekayla ilgili kimi kanıtlar ileri sürdü. Gerkler yönünden tek kabul edilmiş
mantık, tümdengelimseldi. Bütün tümdengelimse Eukleides gibi, apaçık sayılan
genel ilkelerden başlamak zorunda idi. Timon bu tür ilkeler bulma olanağını
kabul etmeli. Böylece her şey başka bir şeyin yardımıyla belgelenebilecek. Ve
bütün kanıt ya dönel (circular), ya da bir hiçten sarkan bitimsiz bir zincir
olacaktır. Her iki durumda da hiçbir şey saptanamaz. Görebildiğimiz denli, bu
kanıt, orta-çağlara egemen olan Aristoteles felsefesini kökünden koparmıştır.
Günümüzde bütünüyle kuşkucu olmayan
kişilerce savunulan kimi kuşkuculuk biçimlerini, eski çağın kuşkucuları
görememişlerdi. Onlar, görüntülerden kuşkulanmamışlar ya da kendi kanılarınca,
yalnızca görüntülerle ilgili dolaysız bilgimizi dile getiren önermeleri kuşkulu
bulmamışlardır. Timon’nun yapıtlarından çoğu yok olmuştur. Elimizde
bulunan iki parça bu noktayı açıklayacaktır. Bunlardan biri “görüntünün tümüyle
geçerli” olduğunu söyler, öbüründeyse şunlar okunmaktadır: “bal tatlıdır”
demem, “bal tatlı görünür”. “balın tatlı olduğunu ileri sürmeyi hatırlıyorum.
Onun tatlı göründüğünü bütünüyle evetlerim” derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder