Platon’a göre, insanın yaşam içinde bulunduğu ortamı,
bu mağara benzetmesi çok güzel anlatmaktadır. Platon iki evren ayırımı
yapmaktadır. Bir yanda başlangıçsız, sonsuz ve mükemmel olan bir idealar
evreni, öte yanda, ölümlü, mükemmel olmayan, nesneler evreni.
İnsan bedeni ile gölgeler evreninde bulunmasına
rağmen, ruhu bir zamanlar idealar evreninde bulunmuş olduğu için, idealar
evrenindeki gerçekler hakkında, kesin olmayan fikirlere sahip olmaktadır.
Platon’un bu mağara benzetmesinde:
Mağaraya zincirlenmiş insan: toplumun parçası olan
ancak bireyselleşmemiş, farkındalığı gelişmemiş kişiyi temsil eder.
Mağara: toplumu simgeler.
Zincir: toplum içerisinde bireyi sınırlayan kalıplar,
dogmalar, kurallardır. Bunlar zihnin özgürleştirilmesinde engellerdir.
Gölgeler ise toplum tarafından belirlenen ve
benimsenen sorgulanmamış doğrulardır. bağnaz ve dogma zihinlerden
uzaklaştırılmalıdır.
Sadece arkalarındaki ışık kaynağının; bir nevi
hakikatin ışığının yayıldığı ışıkla karşılarındaki duvarda oluşan kendi
gölgelerini görmekte, bununla yetinmekte ve bu gölgelere bakarak eğlenmekte ve
hayatlarını böyle geçirmekte olan insanlık için, bir nevi sürü psikolojisinde
olduğu belirtilmektedir.
Zincirlerini kıranlar, kendi yolunu bulanlar,
düşünenler bu gölgelerle yetinmezler. Filozof, kendini bu zincirlerden
kurtararak her ne kadar zor ve acı verici olsa da yüzünü cesaretle gerçeğin
ışığına dönerek hayatın gerçek anlamını ve doğruyu görebilen kimsedir.
Işık kamaşan gözlere yavaş yavaş verilir.
Bu kimselerin mağaraya döndükten sonra gördüklerini
diğer insanlara anlatması ve onları inandırması daha da zor olacaktır, çünkü
esaret, bağlılık ve karanlık rahattır, oysa gerçekleri görmek ve ışığa bakmak
cesaret ister. Yorucu, dikenlerle kaplı ve uzun bir yoldur.
Mağaradakilerden biri zincirlerinden kurtulma
kararlılığını gösterirse, bu yarı karanlıkta kaybettikleri zaman boyunca
tutulmuş olacaklardır, hareket etmek isteyecekler ancak bedenleri acı
hissedecektir, ateş gözlerini kamaştıracaktır. Kafası karışabilecek ve yine
gölgelerin bulunduğu duvara, yani idrak ettiği tek gerçekliğe dönecektir.
Mağaradan aydınlık gün ışığına çıkarsa, sersemleyecek
ve kör olacaktır; bir şeyler görebilmesi ya da anlayabilmesi uzun zaman alacaktır.
Ama sonra, yukarıdaki dünyada yaşamaya bir kere alıştığında, mağaraya dönecek
olursa, bu kez karanlık yüzünden geçici olarak kör olacaktır. Yaşadıklarıyla
ilgili diğer mahkûmlara anlattığı her şey, gölgeler ve yankılar dışında başka
bir gerçeklik deneyimlememiş kitleler tarafından algılanamaz.
Modern toplum anlayışını da sorgulayan güzel bir
benzetmedir. Platon’a ona göre bilgi, ruh için sadece bir “hatırlama”dır. Bu
“doğuştan bilgi” veya “ruhun hatırlayışı” konusu Platon’a göre yaşam öncesi bir
hayatın varlığı, dolayısıyla ruhun ölmezliği konusunda önemli bir kanıttır.
Gerçeği ve bilgiyi aramayan iki varlık vardır;
Birincisi Tanrıdır. İkincisi Bilgisiz İnsan Kitleleridir. Biri hakikatin tam
içerisindedir, diğeri ise tam dışarısındadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder