10 Kasım 2020 Salı

İran Felsefesi

İran Felsefesi

İran topraklarında yaşayan halkların düşünce yaşamı. İran felsefesi klasik ilkçağ felsefesinin kapsamı içindedir İ.Ö. XV. yüzyılda Baltık kıyılarından ve Güney Rusya’dan gelen ve kendilerine arya (soylu) adını veren insan tonlulukları önce İran’ı sonra Hindistan’ı ele geçirdiler.

O çağda şimdiki İran topraklarının güneyinde Persler kuzeyinde de Medyalılar vardı. Kimi kaynaklar gerek Hint ve gerek İran’a Tanrı düşüncesinin bu gruplarca getirildiğini ileri sürmektedirler. Nitekim bu grupların İndra Mitra ve Varıma adlı koruyucu tanrılarına eski Hint metinlerinde olduğu gibi eski İran metinlerinde de rastlanmaktadır. Bu sava göre aryaların Varuna’sı İran’da Ahura olmuştur. İlkçağ İran felsefesi de çağdaşları gibi totemcilik ve canlıcılıktan dönüşen dinsel bir felsefedir.

İ.Ö. VI.X. yüzyıllar arasında yaşadığı sanılan büyük İranlı düşünür Zerdüşt’ün kurduğu Mazdeizmden önce de ilkel bir Mazdeizm bulunduğu ve bu dinin daha sonra Parsilik adın aldığı bir gerçektir. Zerdüşt (Zaratustra Zoroaster) ekonomik yapıya çok önem veren gerçekçi bir düşünürdü. Ona göre “gerçek dindarlık oruçla ve tapınmayla değil tarım çalışmalarıyla elde edilir. Ahura Mazda’nın bakışı her zaman çalışkan çiftçinin üstündedir”. Bundan başka Mazdeizm bir evrim dinidir.

Zerdüşt’e göre dünya evrim yasalarına bağlıdır ve insanlar bu evrimi gerçekleştirmek zorundadırlar. Fransız düşünürü Kont de Volney’in (17571820) ileri sürdüğüne göre Musa’nın sanılan kutsal Tevrat Musa’ dan altı yüzyıl sonra yazılmıştır ve temel düşünceleri bütünüyle Zerdüşt’ten alınmadır. Paul-Masson Oursel gibi kimi düşünürler de Hint düşünceleri olan Jainizm ve Budizmde Zerdüşt temaları bulunduğunu ileri sürmektedirler. Hıristiyanlıkta da yer almış bulunan; ruhun ölmezliği sonradan dirilme Tanrı ve şeytan ikiliği gibi temel düşüncelerin Zerdüşt kaynağından yayıldığı üstünde birçok bilginler birleşmektedirler.

Mazdeizmle birlikte İran topraklarına egemen olan Mitraizm (Mitra dini) hemen her dinin karşısında bir de gizemciliğin (mistisizm) yer aldığını belirtir. Mitraizm adı verilen İran gizemciliği aryaların (Hint-Avrupalılar) Tanrısı Mitra’ya dayanmaktadır. Birçok dereceleri gerektiren ve dine girmek için bir erginleme törenini zorunlu kılan Mitraizmin ana düşüncesi evrensel kurtuluştur ve amacı insanları fizikötesi gizlere egemen kılarak ölümden önce mutlu etmektir. Fransız düşünürü Ernest Renan’a göre “Hıristiyanlık meydana çıkmasaydı bütün dünya Mitra dinini benimseyecekti”.

Nitekim Roma İmparatoru Commodus’un bile girdiği bu din Hıristiyanlıkla V. yüzyıla kadar başarıyla savaşmıştır. Bütün dinleri birleştirerek bütün insanlığı tek ülküde toplamayı deneyen İranlı Mani’nin (216-276) etkili Manişeizmiyle birlikte tüm İran felsefesi belli bir kaba toplumculuk karakteri göstermektedir. Özellikle i.S. V. ve IX. yüzyıllarda eylemsel alana sıçrayan İran toplumculuğunun ana temaları insan eşitliği ve mal ortaklığıdır. V. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan Zerdüşt din adamı Mazdek’le 816 yılında Mazdek kalıntılarının başına geçerek Babekiye mezhebini kuran Babek bu düşünceleri savunarak eylemscl alanda önemli başarılar kazanmışlardır. Nizamülmülk Siyasetname adlı yapıtında şöyle demektedir:

“Mazdek mal insanlar arasında ortaktır diyordu. Çünkü insanlar Tanrı’nın kulları ve Adem’in çocuklarıdır. Her biri ihtiyacına göre ötekinin malını kullanmalı ve hiç kimse bu haktan yoksun kalmamalıdır. Herkes malca eşit olmalıdır. Mazdek’in bu sözleri üzerine herkes malını ortaklığa koymuştu. Mazdek Öldürüldükten sonra karısı Hurreme binti Kade iki adamıyla birlikte Medayin’den kaçtı. Rey kasabasına giderek halkı kocasının yoluna çağırdı. Peşine takılanlara Hurremdin adı verildi. Hurremdintiler her yana dağıldılar ve her kentte başka bir ad aldılar her yerde de başkaldırdılar. Batıniler onlarla birlik oldu çünkü her iki mezhebin aslı birdir”.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder