20 Ocak 2019 Pazar

Siyaset Felsefesi

“Siyaset" kelimesi Arapça’dan Türkçe’ye geçmiş olup, “idare etmek", "işleri düzene koymak (tedbir)" anlamlarına gelir. “Politika" ise eski Yunanca politikos" kelimesinden gelmektedir ve "şehirle ilgili işler", “devlet idaresi ile ilgili olan" anlamını taşımaktadır. Siyaset, genel olarak devlet işlerini düzenleme ve yürütme etkinliğidir. Siyaset daha çok demokratik rejimlere özgü bir etkinliktir. Bu etkinlik, hem siyaset bilimi hem de siyaset felsefesi tarafından ele alınır. Siyaset bilimi, başta devlet olmak üzere siyasî kurumları; krallık, demokratik yönetim gibi yönetim şekillerini; egemenlik gibi siyasî ilişkileri sistemli bir biçimde ve herhangi bir değer yargısında bulunmadan ele alır. Bu olguları sadece betimler ve açıklar.

Siyaset felsefesi ise, belli görüşlerin ışığı altında siyasetle ilgili her şeyin doğasını araştıran, geçerliliklerini sorgulayan ve en iyi siyasî düzenin ne olabileceği açısından bunları değerlendiren bir felsefe disiplinidir. Siyaset bilimi, sadece siyasetle ilgili olguları betimleyip açıkladığı hâlde, siyaset felsefesi olgulardan hareketle ideal devlet düzeninin nasıl olabileceği hakkında görüşler ileri sürer. Bu bakımdan da siyaset biliminden ayrılır. Siyaset felsefesi; siyasi eylemlerin tekniğini, yani iktidarın kaynağını, iktidarın kazanılmasını ve elde tutulmasını, birey ve devlet ilişkilerini ele alır. siyaset felsefesi, “olması gerekeni” ele alır ve gelecekte toplumun nasıl idare edilmesi gerektiğini ortaya koyabilmek için, onların dününü ve bugününü inceler. Siyaset felsefesi, ahlâk felsefesine benzer. Ahlâk felsefesini ahlâk üzerinde felsefî düşünme olarak tanımladığımıza göre siyaset felsefesini de siyaset üzerinde felsefî düşünme olarak tanımlayabiliriz.

Aristoteles politikayı "vatandaşların toplumu ilgilendiren işlerle ilgili olarak yaptığı her şey" olarak tanımlar. İnsanlar toplum hâlinde ve bir siyasî yönetim altında bir arada yaşarlar. O hâlde siyaset kavramının temelinde, insanların bir devletin yurttaşları olarak yaşamasından kaynaklanan olaylar bulunur. İnsanların toplum hâlinde ve bir siyasî yönetim altında yaşaması ile ilgili olaylar, aynı zamanda, siyaset biliminin de konusunu teşkil eder. Siyaset bilimi, insanın toplumsal hayatının nasıl mümkün olduğunu, onun hangi tür siyasî yönetimler altında ve neden dolayı yaşadığını, siyasî iktidar veya egemenliğin nasıl ortaya çıktığını araştırır. Ancak o bu konularla ilgili olarak değer yargılarında bulunmaz. Buna karşılık siyaset felsefesi bu konular ve kuramlarla ilgili olarak aynı zamanda değerlendirmelerde de bulunur. Örneğin; erdemli bir toplum, iyi bir siyasî rejim, insan doğasına uygun olan siyasî yönetimin hangisi olduğunu araştırır ve bu konuda önerilerde bulunur.

Ek Bilgi:

Siyaset (Politika Latince) dilimize Arapçadan geçmiş bir sözcüktür ve devlet ve toplum yönetimi ile ilgili tüm etkinlikleri ifade eder. Bu alanı, hem siyaset bilim hem de siyaset felsefesi inceler. Siyaset bilim devlet biçimlerini, siyasi olguları ve süreçleri ele alır, betimler ve olanı olduğu gibi inceler. Siyaset felsefesi ise var olan siyaset üzerine bir sorgulama ve akıl yürütme etkinliğidir. Siyaset felsefesi ideolojiler üstü bir tutumla olması gerekeni araştırır.

Siyaset felsefesi; devlet, hükümet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşrutiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükümeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükümet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

Siyasetin problemlerini, siyasi sistemleri, siyasal hayvanlar olarak tanımlanan insanların belli bir siyasi sistem içindeki davranışlarını felsefeye özgü yöntemlerle ele alan felsefe dalı, daha çok normatif bir nitelik arz eden kavramsal araştırma türü; felsefenin, siyasi yaşamı konu alan, özellikle de devletin özü, kaynağı ve değerini araştıran dalıdır.

 Siyaset felsefesinin ele aldığı belli başlı konular şunlardır:

1. İnsanın gelişme süreci içinde, yönetimin ya da devletin kaynağı, doğası, amacı ve önemi.

2. Var olan, var olmuş olan devletlerin sınıflanması ve bu devletlerin oluşumunda etkili olan felsefe ya da görüşlerin incelenmesi.

3. İdeal düzen arayışları.

4. Ütopyaların yapısı ve bunların gerçekleşme şansları.

5. Bireyle devlet, itaat etmeyle özgürlük arasındaki ilişki, baskı, sansür ve yönetimin gücü.

6. Adalet, eşitlik, özgürlük, haklat ve mülkiyet gibi temel kavramların analizi.

Eski Yunan’da doğmuş olan siyaset felsefesi, günümüzde siyasi otoritenin gücünü, doğasını ve kaynağını, siyasi otoriteyle birey arasındaki ilişkileri ele alır. Siyasi kurumların ve bu arada devletle birey arasındaki ilişkilerin nasıl geliştirilebileceği konusunu inceleyen siyaset felsefesi günümüzde daha çok ‘demokrasi’ kavramı üzerinde durur. Başka bir deyişle, demokrasi problemini sivil toplum-devlet kavram çiftiyle, özgürlük ve eşitlik ideallerinin oluşturduğu temel üzerinde ele alan siyaset felsefesinin temel problemi, kamusal gücün, siyasal iktidarın, insan yaşamının niteliğini korumak ve geliştirmek için nasıl kullanılması ve ne ölçüde sınırlanması gerektiği problemidir.

Siyaset felsefesinin uzun tarihi içinde, Platon, Aristoteles, Cicero, Aziz Augustinus, Aquinalı Thomas, Dante, Machiavelli, Spinoza, Locke, Burke, Rousseau, Mill, Bentham,Tocqueville, Saint-Simon, Comte, Hegel, Marx ve Engels gibi düşünürlerin önemli katkılarından söz edilebilir. Buna karşın, 20. yüzyılda siyaset felsefesi alanındaki katkılar, sırasıyla siyasi pragmatizm, dini ve varoluşçu yaklaşım ve nihayet devrimci yaklaşım diye, kabaca üç başlık ya da yaklaşım altında toplanabilir.

1. Dewey, Russell ve Popper gibi düşünürler tarafından temsil edilen Siyasi pragmatizm, toplumun halihazırdaki yapısını ve kapitalizmi eleştirmekle birlikte, düşüncelerini söz konusu yapının oluşturduğu genel çerçeve içinde ifade eder ve siyaset alanındaki amacın, insan kişiliğinin geliştirilmesiyle yaşam düzeyinin en yüksek noktaya çıkartılması olduğunu savunur. Örneğin, siyaset felsefesinde aristokratik bir bireyciliğin savunuculuğunu yapan Russell, hoşgörü, cinsel özgürlük ve sağduyunun yanında olurken, materyalizme, bürokrasi ve savaşa şiddetle karşı çıkmıştır.

2. Dini ve var oluşçu yaklaşım, insanlığın topyekün bir yıkıma doğru gittiğini savunurken, zaman zaman dini ya da yarı dini değerleri, zaman zaman da bireyin bizzat kendisini ön plana çıkartmıştır.

3. Lenin, Gramsci, Marcuse, Lukacs gibi düşünürlerin temsil ettiği yaklaşım ise, bireyin nihai bir özgürlük ve mutluluk haline ulaşabilmesi için, kapitalizmin ve burjuva devletinin, şiddet veya demokratik yollarla yıkılmasını öngörür.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder