Fenomenoloji (görüngü bilim) Eski Yunanca görünüş, görüngü demek olan fenomen sözcüğünden
gelir ve çağımız düşüncesi üzerinde
Bergson'dan sonra en derin ve kalıcı etkilerde bulunmuş olan bir felsefe
akımıdır.Bu felsefe anlayışının kurucusu Alman filozofu E.Husserl (Husserl, 1859-1938), fenomenoloji felsefesini
pozitivizmi eleştirerek kurar. Ona göre, pozitivizm yalnız duyusal ve bireysel
verilere dayanmakla yanılmıştır. Oysa, diyor, biz “genel objeleri” tinsel olarak
kavrıyoruz. Bu genel objeler fenomenlerdir. Husserl'in felsefesi, bilincin
apaçıklığına dayanır. Ona göre hakikat, bilinçte olmak durumundadır.
Fenomenoloji,
deneyin genel ve zorunlu doğrularını ortaya koymak ve tasvir etmek amacıyla
bilincin özsel yapılarını incelemek amacındadır. Fenomenolojik tasvirin amacı,
duyu ve deneyim yoluyla bildiğimiz fenomenlerin ötesine geçerek, bu
fenomenlerin doğrudan ve araçsız sezgide verilen yönlerini yakalamaktır. Buna göre, fenomenolojinin konusu, duyularımızla algıladığımız,
tesadüfe bağlı nesneler değildir, tersine onların özleridir. Örneğin,
fenomenoloji ‘masa’ dediğimiz nesneyi ele aldığında, mekânın belli bir yerinde
bulunan, duyularımızla algıladığımız bir nesneyi
değil, tersine, masanın bütün duyusal niteliklerini yok farz ettiğimizde (paranteze almak) geriye kalan şeyi,
anlar ki, bu masanın özüdür. İşte bu öze Husserl ‘fenomen’ adını verir.
Bu
paranteze almalar da başlıca üç türdendir:
Tarihle ilgili olanlar: Fenomenolojist, her şeyden önce başka insanların
düşünceleriyle değil, şeylerin kendileriyle ilgilenir. Örneğin; toplumsal çevreden,
dinden vb. den edindiğimiz kanılarımızı bir tarafa bırakmamız gerekir.
Özle ilgili olanlar: Bununla da söz konusu nesnenin varlığı ile ilgili olan
öğeler paranteze alınır. Varlıkla, varoluşla ilgili herhangi bir yargıda bulunmamak
gerekir. Başka deyişle bu, her türlü bilimin terk edilmesi demektir.
İdelerle ilgili paranteze alma: Bu da yalnızca varlığın değil, salt bilincin nesnesi
olmayan her şeyin dışarıda tutulması ve her şeyin bu salt, aşkın bilince geri
götürülmesi, indirgenmesi demektir. Buna transandantal indirgeme veya paranteze alma denir. Bu son indirgemeden de sonra geriye kalan ne ise
işte, özneye veri olan odur ve fenomenolojinin asıl ilgi konusu budur. Fenomenoloji, yöntem olarak bütün felsefe dallarını
derinden etkilemiştir.
Ek Bilgi:
Bilim verilerinin doğrudan incelenmesiyle elde edilmiş
ve somut deneyim konusu olmuş fenomenlere, nedensel açıklamalara ilişkin
kavramlardan ve incelenmemiş ön kabullerden bağımsız yaklaşma yöntemi.
Fenomenolojinin kurucusu Alman düşünür Edmund Husserl’dir. Ona göre gerçek,
Platon’un da ileri sürdüğü gibi, mutlak olmalıdır. Eş deyişle her nesnenin
bizim ona verdiğimiz anlamın ve yakıştırdığımız özelliklerin dışında, kendine
özgü ve kendinde olan, her zamanda geçerli ve değişmez bir yapısı vardır.
Nesne, insanların değil, insanların dışında öncesiz ve sonrasız bir nesneler
dünyasının varlığıdır. Fiziğin ürünü olmadığı gibi metafiziğin de ürünü
değildir, kendi saltık(mutlak) yapısı içindedir. Gerçek, böylesine ideal bir
yapı taşıyanın niteliğidir. Husserl, bu savıyla tümüyle Platon’un savına
yaklaşır.
Husserl’in biçimlendirdiği fenomenolojik yöntemin ilk
adımı fenomenolojik indirgeme ya da epokhe’dir. Epokhe zihinsel edimlerin, bu
edimlerle ya da dünyadaki nesnelerin var oluşuyla ilgili kavram ve ön
kabullerden bağımsız betimlenmesini, olanaklı kılar. Fenomenoloji, Psikolojinin
tersine zihinsel edimlerin nedenlerini, sonuçlarını ve bu edimlere eşlik eden
fiziksel unsurları dikkate almayız. Ama bu süreçte nesneler bütünüyle ortadan
kalkmaz. Çünkü incelenen nesne her zaman gerçek bir varlık olmayabilir,
ejderhaların varlığın inanabilir ya da pembe fareler düşlenebilir, nesne gerçek
dışı olabilir. Dolayısıyla zihinsel edimlerin betimlenmesi, nesnelerin de
betimlenmesini içerir. Ama bu nesnelerin var oldukları varsayılmaksızın
yalnızca birer fenomen olarak betimlenir.
Fenomenolojik yöntemin ikinci adımı, eidetik
indirgemedir. Bu adım, bir nesnenin eidosunu(Yunanca da biçim) sezebilmeye,
nesneyi olasılıklar ve rastlantılar dışındaki değişmez öz yapısı içinde
kavramaya verir; böylece yalnızca belirli bir zihinsel edinimin değil onunla
karşılaştırılabilir her türlü edimin eidosu sezilebilir. Örneğin görülen her
nesnenin bir rengi, uzamı ve biçimi olmalıdır. Eidetik indirgeme yalnızca
duyusal akıl ve nesnelerin incelenmesinde değil, matematiksel nesnelerin,
değerlerin, ruhsal durumların ve arzuların incelenmesinde de kullanılabilir.
Fenomenolojik yöntem nesnelerin bilinişi sırasında bu
nesnelerin kurulduğu ya da inşa edildiği süreçleri de dikkate alır. Örneğin bir
ağacın görülmesi sırasında, ağacın değişik zamanlarda, değişik açılardan ve
uzaklıklardan görülmesiyle çok çeşitli görsel deneyimler edinilir ama görülen
şey gene tek bir kalıcı nesne olarak algılanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder