11 Şubat 2019 Pazartesi

Fenomenoloji (görüngü bilim)

Fenomenoloji (görüngü bilim) Eski Yunanca görünüş, görüngü demek olan fenomen sözcüğünden gelir   ve çağımız düşüncesi üzerinde Bergson'dan sonra en derin ve kalıcı etkilerde bulunmuş olan bir felsefe akımıdır.Bu felsefe anlayışının kurucusu Alman filozofu E.Husserl (Husserl, 1859-1938), fenomenoloji felsefesini pozitivizmi eleştirerek kurar. Ona göre, pozitivizm yalnız duyusal ve bireysel verilere dayanmakla yanılmıştır. Oysa, diyor, biz “genel objeleri” tinsel olarak kavrıyoruz. Bu genel objeler fenomenlerdir. Husserl'in felsefesi, bilincin apaçıklığına dayanır. Ona göre hakikat, bilinçte olmak durumundadır.

Fenomenoloji, deneyin genel ve zorunlu doğrularını ortaya koymak ve tasvir etmek amacıyla bilincin özsel yapılarını incelemek amacındadır. Fenomenolojik tasvirin amacı, duyu ve deneyim yoluyla bildiğimiz fenomenlerin ötesine geçerek, bu fenomenlerin doğrudan ve araçsız sezgide verilen yönlerini yakalamaktır. Buna göre, fenomenolojinin konusu, duyularımızla algıladığımız, tesadüfe bağlı nesneler değildir, tersine onların özleridir. Örneğin, fenomenoloji ‘masa’ dediğimiz nesneyi ele aldığında, mekânın belli bir yerinde bulunan, duyularımızla algıladığımız bir nesneyi değil, tersine, masanın bütün duyusal niteliklerini yok farz ettiğimizde (paranteze almak) geriye kalan şeyi, anlar ki, bu masanın özüdür. İşte bu öze Husserl ‘fenomen’ adını verir.

Bu paranteze almalar da başlıca üç türdendir:
Tarihle ilgili olanlar: Fenomenolojist, her şeyden önce başka insanların düşünceleriyle değil, şeylerin kendileriyle ilgilenir. Örneğin; toplumsal çevreden, dinden vb. den edindiğimiz kanılarımızı bir tarafa bırakmamız gerekir.
Özle ilgili olanlar: Bununla da söz konusu nesnenin varlığı ile ilgili olan öğeler paranteze alınır. Varlıkla, varoluşla ilgili herhangi bir yargıda bulunmamak gerekir. Başka deyişle bu, her türlü bilimin terk edilmesi demektir.
İdelerle ilgili paranteze alma: Bu da yalnızca varlığın değil, salt bilincin nesnesi olmayan her şeyin dışarıda tutulması ve her şeyin bu salt, aşkın bilince geri götürülmesi, indirgenmesi demektir. Buna transandantal indirgeme veya paranteze alma denir. Bu son indirgemeden de sonra geriye kalan ne ise işte, özneye veri olan odur ve fenomenolojinin asıl ilgi konusu budur. Fenomenoloji, yöntem olarak bütün felsefe dallarını derinden etkilemiştir.


Ek Bilgi:

Bilim verilerinin doğrudan incelenmesiyle elde edilmiş ve somut deneyim konusu olmuş fenomenlere, nedensel açıklamalara ilişkin kavramlardan ve incelenmemiş ön kabullerden bağımsız yaklaşma yöntemi. Fenomenolojinin kurucusu Alman düşünür Edmund Husserl’dir. Ona göre gerçek, Platon’un da ileri sürdüğü gibi, mutlak olmalıdır. Eş deyişle her nesnenin bizim ona verdiğimiz anlamın ve yakıştırdığımız özelliklerin dışında, kendine özgü ve kendinde olan, her zamanda geçerli ve değişmez bir yapısı vardır. Nesne, insanların değil, insanların dışında öncesiz ve sonrasız bir nesneler dünyasının varlığıdır. Fiziğin ürünü olmadığı gibi metafiziğin de ürünü değildir, kendi saltık(mutlak) yapısı içindedir. Gerçek, böylesine ideal bir yapı taşıyanın niteliğidir. Husserl, bu savıyla tümüyle Platon’un savına yaklaşır.

Husserl’in biçimlendirdiği fenomenolojik yöntemin ilk adımı fenomenolojik indirgeme ya da epokhe’dir. Epokhe zihinsel edimlerin, bu edimlerle ya da dünyadaki nesnelerin var oluşuyla ilgili kavram ve ön kabullerden bağımsız betimlenmesini, olanaklı kılar. Fenomenoloji, Psikolojinin tersine zihinsel edimlerin nedenlerini, sonuçlarını ve bu edimlere eşlik eden fiziksel unsurları dikkate almayız. Ama bu süreçte nesneler bütünüyle ortadan kalkmaz. Çünkü incelenen nesne her zaman gerçek bir varlık olmayabilir, ejderhaların varlığın inanabilir ya da pembe fareler düşlenebilir, nesne gerçek dışı olabilir. Dolayısıyla zihinsel edimlerin betimlenmesi, nesnelerin de betimlenmesini içerir. Ama bu nesnelerin var oldukları varsayılmaksızın yalnızca birer fenomen olarak betimlenir.

Fenomenolojik yöntemin ikinci adımı, eidetik indirgemedir. Bu adım, bir nesnenin eidosunu(Yunanca da biçim) sezebilmeye, nesneyi olasılıklar ve rastlantılar dışındaki değişmez öz yapısı içinde kavramaya verir; böylece yalnızca belirli bir zihinsel edinimin değil onunla karşılaştırılabilir her türlü edimin eidosu sezilebilir. Örneğin görülen her nesnenin bir rengi, uzamı ve biçimi olmalıdır. Eidetik indirgeme yalnızca duyusal akıl ve nesnelerin incelenmesinde değil, matematiksel nesnelerin, değerlerin, ruhsal durumların ve arzuların incelenmesinde de kullanılabilir.

Fenomenolojik yöntem nesnelerin bilinişi sırasında bu nesnelerin kurulduğu ya da inşa edildiği süreçleri de dikkate alır. Örneğin bir ağacın görülmesi sırasında, ağacın değişik zamanlarda, değişik açılardan ve uzaklıklardan görülmesiyle çok çeşitli görsel deneyimler edinilir ama görülen şey gene tek bir kalıcı nesne olarak algılanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder