10 Şubat 2019 Pazar

Rene DESCARTES

Rene DESCARTES (1596 - 1650) Yeni Çağ’ın en büyük filozoflarından biridir.Fransız aristokrat bir aileden gelir.Cizvit okulunda mantık, matematik, fizik ve ahlak öğrenir.Uzun süre Hollanda’da yaşamak zorunda kalır.Yaşamının son dönemlerinde İsceç Kraliçesi tarafından Stokholm’e davet edilir ve orada ölür. En önemli eserleri ”Metod Üzerine Konuşma”, “Felsefenin İlkeleri” ve “Metafizik Düşünceler”dir.

Descartes felsefesi bilginin kaynağı olarak duyumları, düş gücünü ya da doğuştan gelen yetenekleri kabul etmiştir. Descartes'a göre kimi bilgiler örneğin, Tanrı, ruh, uzay ve tüm matematik düşünceler doğuştan gelmiştir. Ancak doğuştan gelen düşünceler bizde doğduğumuz anda "hazır kalıplar ha- linde" bulunmazlar. Bizde hazır olan bu düşünceleri doğuran yetenektir. Bu da akıldır. Descartes bu yeteneğin tüm insanlara Tanrı tarafından eşit olarak dağıtıldığı inancındadır.

Descartes sistemini kurmak için işe şüphe etmekle başlar, fakat onun şüphesi metodik olup aradığı sağlam noktayı-aksiyonları-bulunca kalkacaktır. Bilgiden, geleneğin verdiği eğitimden, cisimler dünyasından, Tanrı'dan kısaca her şeyden şüphe eden Descartes, şüphe edemeyeceği bir gerçekle karşılaşır: Bu şüphe etmekte oluşunun şüphesiz oluşudur. Onun artık kendisinden şüphe ettiğinin bilişidir. Şüphe etmek ise bir düşünme durumudur; insanın "düşünmekte oluşu" hakkında bilgisi, bilincin varlığı hakkında açık ve seçik bir bilgidir, dolayısıyla varoluşu hakkındaki kesin bilgidir. Descartes bu durumu "düşünüyorum o halde varım" önermesinde dile getirirken sisteminin de çıkış noktasını bulmuştu. Descartes bu apaçık noktadan kalkarak bilincin ürettiği kavramlara yönelir, bu kavramlar arasında öyle bir kavram vardır ki bunu bilincin kendisi üretmiş olamazdı. Descartes'e göre sonlu bir bilinç, yetkin olmayan bir dünyaya nasıl olur da "sonsuzluk ve yetkinlik" kavramını üretebilirdi; "sonsuzluk ve yetkinlik" kavramı var olan bir Tanrı’yı garanti ederken, Tanrı'da var olan cisimler dünyasının sağlam habercisiydi. Tanrı varsa, onun garanti ettiği bir dünya olmalıydı, çünkü Tanrı bizi aldatmış olamazdı.

Görülüyor ki Descartes felsefesi açık ve seçik bilgiye ulaşmayı hedefleyen, bu bilgiye ulaşmak için şüphe etmeyi temel alan  bir sistemdir. Ancak Descartes'in şüphesi "mutlak hakikate" ulaşınca ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla "Ben"nin açık ve seçik varoluşu "Tanrının varlığı, "dış dünyanın" gerçekliği mutlak hakikatlerdir; bunların bilgisi de genel geçer bilgilerdir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder