Rene DESCARTES (1596 - 1650) Yeni Çağ’ın en büyük
filozoflarından biridir.Fransız aristokrat bir aileden gelir.Cizvit okulunda
mantık, matematik, fizik ve ahlak öğrenir.Uzun süre Hollanda’da yaşamak zorunda
kalır.Yaşamının son dönemlerinde İsceç Kraliçesi tarafından Stokholm’e davet
edilir ve orada ölür. En önemli eserleri ”Metod Üzerine Konuşma”, “Felsefenin
İlkeleri” ve “Metafizik Düşünceler”dir.
Descartes
felsefesi bilginin kaynağı olarak duyumları, düş gücünü ya da doğuştan gelen
yetenekleri kabul etmiştir. Descartes'a göre kimi bilgiler örneğin, Tanrı, ruh,
uzay ve tüm matematik düşünceler doğuştan gelmiştir. Ancak doğuştan gelen
düşünceler bizde doğduğumuz anda "hazır kalıplar ha- linde"
bulunmazlar. Bizde hazır olan bu düşünceleri doğuran yetenektir. Bu da akıldır.
Descartes bu yeteneğin tüm insanlara Tanrı tarafından eşit olarak dağıtıldığı
inancındadır.
Descartes
sistemini kurmak için işe şüphe etmekle başlar, fakat onun şüphesi metodik olup
aradığı sağlam noktayı-aksiyonları-bulunca kalkacaktır. Bilgiden, geleneğin
verdiği eğitimden, cisimler dünyasından, Tanrı'dan kısaca her şeyden şüphe eden
Descartes, şüphe edemeyeceği bir gerçekle karşılaşır: Bu şüphe etmekte oluşunun
şüphesiz oluşudur. Onun artık kendisinden şüphe ettiğinin bilişidir. Şüphe
etmek ise bir düşünme durumudur; insanın "düşünmekte oluşu" hakkında
bilgisi, bilincin varlığı hakkında açık ve seçik bir bilgidir, dolayısıyla
varoluşu hakkındaki kesin bilgidir. Descartes bu durumu "düşünüyorum o
halde varım" önermesinde dile getirirken sisteminin de çıkış noktasını
bulmuştu. Descartes bu apaçık noktadan kalkarak bilincin ürettiği kavramlara
yönelir, bu kavramlar arasında öyle bir kavram vardır ki bunu bilincin kendisi
üretmiş olamazdı. Descartes'e göre sonlu bir bilinç, yetkin olmayan bir dünyaya
nasıl olur da "sonsuzluk ve yetkinlik" kavramını üretebilirdi;
"sonsuzluk ve yetkinlik" kavramı var olan bir Tanrı’yı garanti
ederken, Tanrı'da var olan cisimler dünyasının sağlam habercisiydi. Tanrı
varsa, onun garanti ettiği bir dünya olmalıydı, çünkü Tanrı bizi aldatmış olamazdı.
Görülüyor
ki Descartes felsefesi açık ve seçik bilgiye ulaşmayı hedefleyen, bu bilgiye
ulaşmak için şüphe etmeyi temel alan bir sistemdir. Ancak Descartes'in şüphesi "mutlak
hakikate" ulaşınca ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla "Ben"nin
açık ve seçik varoluşu "Tanrının varlığı, "dış dünyanın"
gerçekliği mutlak hakikatlerdir; bunların bilgisi de genel geçer bilgilerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder