22 Mart 2019 Cuma

Henri Bergson

Henri Bergson (1859-1941)
Bergson, evrenin kesin bilgisine sezgi ile ulaşılabileceğini savunur. Sezgi akıl yürütmeye dayalı bir düşünme biçiminin tersi olarak varlığı doğrudan ve aracısız kavramaktadır. En çok sezgisel bulgunun kesinliğinden ve tamlığından söz edilebilir. Sezgi bizi asla yanıltmaz. Bergson zeka ile sezgi arasında bir ayrım yapar. Zekâyı bilimin, sezgiyi ise metafiziğin temeline koyar.  Ona göre zekânın özelliği, gerçekliği parçalayarak ve dondurarak, cansız bir biçimde vermesidir. Buna karşılık sezgi, nesneyi bütünlüğü, hareketliliği ve canlılığı için de bize kazandırır. Bergson'a göre zekâ ve ona dayanan bilim, nesnenin bilgesini edinirken, esas olarak dilden ve kavramlardan yararlanır. Kavramlar ise gerçekliği uygun bir biçimde yansıtan araçlar değildirler. Tersine onlar gerçekliğin sadece birer simgesidirler. 

O hâlde biz, dile ve kavramlara dayanan bilgide:
a. Doğrudan nesnelere değil, ancak kavramlar aracılığıyla nesnelere ulaşabiliriz. Başka deyişle bu bilgi dolaylıdır.
b.Yine kavramlar nesneyi bütünlüğünde değil, baktığımız bakış açısından tanımlamaya yararlar. Bundan dolayı da bu bilgi, bütünün değil parçanın bilgisidir.
c.Kavramlar bize nesnenin hareketliliğini ve canlılığını veremezler. Bundan dolayı bu bilgi cansızdır. Buna karşılık Bergson'a göre gerçekliğin kendisi veya gerçekliği meydana getiren varlıklar canlı, hareketli, somut ve bütün parçalarının birbirleriyle derin ilişkiler içinde bulunduğu bütünsel varlıklardır. Bundan dolayı varlıkları canlılıklarında, hareketliliklerinde, bütünselliklerinde ve somutluklarında kavrayabilecek bir yetiye ihtiyaç vardır. İşte bu yeti, sezgidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder