28 Mayıs 2019 Salı

Yapısal Yaklaşım (Strüktüralizm)

Yapısal Yaklaşım (Strüktüralizm)
Psikoloji alanında ilk bilimsel çalışmaları yapan Wundt ve arkadaşları, bilinç olaylarının yapısal açıdan çözümlenmesi ile psişik olayların daha iyi açıklanıp, anlaşılabileceğini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre, bilinç olayları, fiziksel doğada olduğu gibi birtakım yalın psişik olaylardan meydana gelmiştir. Psikolojinin amacı, bilinç denilen bu karmaşık olayı çözümlemek, zihnin en yalın öğelerini ve bunlar arasındaki ilişkileri saptamaktır. Böylece uyarıcılar, duyumlar, algılar, anılar gibi konular, bir laboratuar ortamı içinde ele alınıp incelenmeye başlanmıştır. Örneğin, deride hangi noktaların uyarılmasının soğukluk, sıcaklık ya da acı sızı duyumlarını meydana getirdiği incelenmiştir.

Bu yaklaşıma göre, iç yaşantılar bedenin bir işlevi olarak görülen düşünme ve duyma olayları olarak açıklanmıştır. İç gözlem yöntemi geniş ölçüde kullanılmıştır. 

Ek Bilgi: Psikoloji bilimi daha önceden felsefeye bağlıyken 1879 da deneysel bir psikoloji laboratuarının kurulmasıyla felsefeden ayrılmış ve yeni bir dal olmuştur. Bu laboratuarın da kurulma amacı insan davranışlarının gözlemlenmesidir. İşte tüm bu adımları atan Wilhelm Wundt’dur. Peki yapısalcılığı oluşturan kimdir? Bu kişi de Wundt’un yolundan ilerleyen Titchener‘dir.
Yapısalcılığa göre birey kendi duygusal durumunu ve zihinsel süreçlerini kendisinin test edebileceğini belirtmiştir ve içsel duygular, seziş ve düşünce gibi terimler üzerinde durmuştur. Tüm bunlarında İç Gözlem (İçe Bakış) Yöntemiyle mümkün olacağını belirtenTitchener, bu yöntemin bireyin kendini incelemesi ve bir olay ya da etki karşısında kendi hissettiklerini , aklına gelenleri dile getirmesi ve bunları anlatması şeklinde bir yöntem olduğunu belirtmiştir.


Ek Bilgi:

İnceleme konusu olarak yapıyı ele almak gerektiğini ileri süren çeşitli bilim dallarındaki ortak görüşün adı. Yapısalcılık anlayışı, ilkin XIX. yüzyılın sonlarıyla XX. yüzyılın başlarında idealist bir yapıda ileri sürülen biçimci ruhbilim anlayışıyla ortaya çıkmıştır. Daha sonra Fransız dilbilimcisi Ferdinand de Saussure’in çalışmalarıyla dilbilim alanında gerçekleşmiş ve çeşitli insanbilim dallarına yayılmıştır.

Bugün çeşitli alanlarda yapılan yapısalcı çalışmalar, dilbilimsel yapısalcılığı örnek almaktadırlar. Dilbilimsel yapısalcılıksa, ele aldığı konuyu, o konunun bağımlı bulunduğu yapı (dilsel bütün)’yla açıklamaya çalışır. Ferdinand de Saussure şöyle der: “Bir terimi, sadece herhangi bir sesin herhangi bir kavramla birleşmesi saymak büyük bir yanılgıdır. Terimi böyle tanımlamak, onu, bağımlı bulunduğu dizgeden soyutlamak olur ki bu da terimlerden başlayarak bunların toplamını elde etmekle dilsel dizgenin kurulabileceğine inanmak demektir. Oysa, tam tersine, içindeki dilsel öğeleri çözümleme yoluyla elde edebilmek için dilsel yapıdan (ya da eşanlamda, dilsel dizgeden) yola çıkmak gerekir).

Her dilin kendine özgü bir yapısı vardır ve ancak bu yapıdan yola çıkılarak dilsel öğeler açıklanabilir ve kavranabilirler. Saussure’ün bu anlayışı zamanla geliştirilmiş, birbirinden çok farklı çeşitli yapısal anlayışlar ileri sürülmüştür. Bundan ötürü de günümüzde, yapısalcılıktan çok, yapısalcılıklardan sözedilmektedir. Yapısalcılık, evrimsel incelemeye karşıdır. Yapının evrimini gözönüne almaz. Yapıyı, eşzamanlı iç bağıntılardan oluşan bir bütün olarak görür. Bundan başka, yapısalcılık betimleyicidir, dili bir yapı olarak betimler. Bu niteliklerinden ötürü de metafizik ve idealist öğeler taşır.

Örneğin Fransız budunbilimcisi Levi-Strauss’un budunbilim alanına uyguladığı yapısalcılıkta, tüm yapılar son çözümlemede ansal yapılara indirgenir. Buysa açıkça Kantçı bir idealizmdir. Bundan başka Levi-Strauss, yapının, bir gerçeklik değil de, sadece bir izlence (program) olduğunu ileri sürer. Bu da, nesneyle onu meydana getiren öğeleri, metafizik bir anlayışla karşıtlaştırmak demektir. Bundan başka, Strauss’a göre yapı, tarihsel olana da karşıdır.

Eşdeyişle, zamansallık taşımaz, sadece eşzamanlı’dır ve evrim dışında süreden bağımsız olarak ele alınmalıdır. Şöyle der: “Budunbilimci (etnolog), yapısını incelediği konunun yabancısı bir tanıktır”. Evrimi ve tarihsel gelişme yasaları bir yana itilerek bir budunun görevi ve yapısı nasıl anlaşılabilir? Bu gibi yanılgılarına karşın yapısalcılık, çağımızda gittikçe yayılmaktadır. Örneğin Fransız düşünürü Louis Althusser onu diyalektik düşüncede denemeye çalışmaktadır.

M. Foucault yapısalcı bir felsefe, f. Lacon yapısalcı bir Freudculuk, Pierre Francastel yapısalcı bir sanat toplumbilimi geliştirmeye çalışmıştır. Yapı kavramı, ruhbilimde ve estetikte biçim, matematikte gruplar, yaşambilimde örgenlik, sibernetikte model kavramlarıyla dile getirilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder