26 Mayıs 2020 Salı

Diyalektik Nedir?

«Diyalektik» kelimesi felsefe tarihi boyunca ne gibi anlamlar taşımıştır?
Felsefe tarihi boyunca «diyalektik» kelimesinin şu üç temel anlamı taşıdığı görülür:
1. Diyalog (karşılıklı konuşma) ve tartışma sanatı
2. Belli bir akıl yürütme muhakeme usavurma tarzı
3. Düşüncede ve varlıkta çelişme yoluyla değişmenin oluşun ve gelişmenin ortaya çıkması evrenin gelişmesinin kanunu ve varlıkların incelenme metodu.
Bunların ilk ikisi doğrudan doğruya özneye düşünceye aittir; özne ve düşünme ile ilintilidir; üçüncüsü ise hem düşünce ve hem de varlıklarla ilintilidir. Yunan düşüncesinde diyalektik denince genel olarak «tartışma sanatı» anlaşılıyordu. Bu anlamda Elealı Zenon'un «diyalektik» inden söz etmek mümkündür. Zenon diyalektiği tartışma sanatı olarak anlıyor ve bir kavram içindeki çelişmeleri ortaya koymak için kullanıyordu. Yani Zenon'da «diyalektik»olumsuz bir görev yerine getiriyordu; olumsuz bir özellik taşıyordu; bir hakikatin ortaya konmasına değil; çelişmenin imkânsızlığın ve olumsuzluğun gösterilmesine yarıyordu. Platon ise diyalektiğin duyular dünyasından akılla kavranılabilir dünyaya yani idealar dünyasına yükselmek için gerekli ve yararlı olduğunu söyler.
Demek ki. Platon diyalektiği olumlu bir akıl yürütme tarzı olarak kabul ediyor. Arisloteles'te ise diyalektik kesin ve bilimsel düşünüşe karşıt olan bir akıl yürütme ve açıklama metodudur; bir konuyla ilintili olan ve doğru olması ihtimal dahilinde bulunan kanıların (kanaatlerin) /açıklanmasına yarar sadece. Diyalektik kelimesi Aristoteles ile birlikte felsefe tarihinde kötü bir anlam kazanmıştır. Çünkü bu filozofa göre diyalektik bir kavramın bilimsel ve kesin incelenmesinin dışında kalır; beyhude inceliklere kılı kırk yarmalara dalar. Ortaçağda ise diyalektik kelimesi yukarda açıkladığımız üç anlamın da dışında «formel mantık»! anlatmak için kullanılır; onun adıdır. Kant diyalektik kelimesini Aristoteles gibi anlamış ve kullanmıştır. Sağlam bir akıl yürütme olmadığı halde öyleymiş gibi görünen düşünüş tarzlarını «diyalektik» diye nitelemiştir. «Diyalektik aldatıcı görünüşün mantığıdır». Akıl Duyular ve algı alanını aşan akıl çözülmesi imkânsız ve çelişken tezlerle karşı karşıya kalır; «diyalektiğe» düşer.
Kant'tan sonraki filozoflar bu kaçınılmaz çelişmelerin sadece aklın ortaya koyduğu en soyut metafizik problemlerde değil her kademede ve hatta bizzat deneylerimizin kendisinde ortaya çıktığını ileri sürdüler. Böylece diyalektik kötü anlamından kurtularak karşıtlıkların ayrılmazlığı ve daha yüksek bir düzeyde (uğrakta) birleşmeleri olarak ve bunu keşfeden (anlayan açıklayan gören) düşüncenin yürüyüşü ilerleyişi işleyişi olarak anlaşıldı ('Fichte Schelling Hegel). Fichte hem olumsuz hem de olumlu yanı içinde taşıyan bu diyalektiği felsefesine temel yaptı. Yunan felsefesini incelerken Herakleitos'un da oluş ve değişme kavramlarına diyalektik bir açıdan yanaştığını; evrende varlıklarda diyalektik bir gelişme bulunduğunu görmüştük. Ama düşüncenin diyalektiği ile varlığın diyalektiğini ilinti haline getiren; onların aynı kökten geldiğini aynı gerçeğin iki yanı olduğunu açıkça söyleyen Hegel'dir. Filozofa göre diyalektik sadece bir akıl yürütme tarzı değildir; diyalektik tabiatın ve özellikle tarih içinde kendini gösteren Ruh’un (Zihnin) değişmesini ve gelişmesini dile getiren temel kanundur. 


Ek Bilgi
Yunanca tartışma sanatı an­lamına gelen dialektike tekhne’den türeyen bir terim olarak, genelde akıl yürütme yoluy­la araştırma ve doğrulara ulaşma yöntemi. Diyalektik kavramı, başlangıçta tartışma sanatı, ya da çelişkili yollardan muhataplarını ikna etme sanatı anlamına gelmektedir. Karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimidir, diyalektik ve Sokratik yöntem, tartışma ve düşünme sanatı olarak diyalektiğin Antik Çağ’daki en yetkin halidir. Değişimin ve hareketin sürekliliği düşüncesi bu aşamada diyalektik olarak ifade edilmiştir. Bir fikirden ya da ilkeden içerdiği olumlu ve olumsuz bütün düşünceleri çıkarma yöntemine diyalektik denilmekteydi.

Diyalektik, değişik dönemlerde ve deği­şik filozoflarda farklı bir anlam kazanmış olduğu için, yukarıdaki genel diyalektik ta­nımı, örneğin Hegel ve Marx’ın diyalektik anlayışını kapsamaz. Bu durum dikkate alındığında,

1- Diyalektik her şeyden önce, bir tez ya da görüşü, onun mantıksal sonuçları­nı incelemek yoluyla çürütme yöntemi anla­mına gelir. Yine diyalektik,

2- Sofistik akıl yürütmeyi, cinsleri türlere bölmeyi ya da cinsleri türlerine ayırarak mantıksal bir bi­çimde analiz etme yöntemini gösterir. Bundan başka diyalektik,

3- En genel ve soyut fikirleri, tikel örnek ya da hipotezler­den hareket edip bu fikirlere götüren bir akıl yürütme süreciyle araştırma yöntemi olarak ortaya çıkar. Diyalektik,

4- Daha olumsuz bir anlam içinde, yalnızca olasılı olan ya da genel olarak kabul edilmiş bulu­nan öncülleri kullanarak akıl yürütmeyi ya da tartışma yöntemini ifade eder. Bu çerçe­ve içinde,

5- Diyalektik yanılsama mantığının, aklın deneyime aşkın nesneleri konu alırken, deneyimin sınırlarını aştığı zaman düştüğü çelişkilerin gözler önüne serilmesi suretiyle, eleştirilmesi anlamına gelir. Ve son olarak

6- Diyalektik, düşüncenin ve ger­çekliğin bir tezle antitezden, söz konusu iki karşıtın bir sentezine varmak suretiyle, gelişmesini gösteren varlık ve düşünce yasası olarak ortaya çıkar.

İşte bu genel çerçeve içinde, diyalektiğin farklı filozoflar için ifade ettiği farklı an­lamları kısaca ele alacak olursak Aristote­les’e göre, bir yöntem olarak diyalektiği bulan filozof olan Zenon’da diyalektik, saç­maya indirgeme şeklinde gerçekleşen akıl­ yürütmeye karşılık gelir. Buna göre, Zenon diyalektik yöntemini kullanarak, bir karşıtın tezini ya da inancını, onun kabulünden ya mantıksal bir çelişki ya da kabul edilemez bir sonuç çıktığını göstererek çürütür. Elea Okulunun karşısında yer alan Herakleitos’ta ise, diyalektik evrende hüküm süren ve ken­disinden dolayı var olan her şeyin kendi kar­şıtına dönüştüğü değişme sürecini, karşıtla­rın birliğini ve bunu ifade eden çelişki mantığını ifade eder.

Oysa, diyalektik Sokrates’te, soru yanıt yoluyla tartışma tekniği ne; Sokrates’in tar­tışmak üzere karşısına geçen kişiye uygula­dığı ve o kişinin verdiği tanımların mantık­sal sonuçlarını çıkartmasından ya da tanımların çelişkilerini göstermesinden olu­şan çürütme yöntemine karşılık gelir. Söz konusu çürütme yönteminde amaç, Sofistle­rin yaptığı gibi, bir tartışmada kişinin karşıtını alt etmesi değil de, kişiye gerçek bilgiye erişebilmesi, araştırma yoluna girebilmesi için, bilgisiz olduğunu göstermektir. Diya­lektik Sokrates’te, yine şeylerin nesne ya da öz tanımlarına ulaşmayı amaçlayan araş­tırma yöntemini, şeyleri sınıflarına, doğaları­na ya da türlerine göre ayırma yöntemini ifade eder.

Sokrates’in öğrencisi olan ve diyalektiği insan tarafından yaratılmış tüm sanatların en üstünü ve önemlisi olarak gören Platon’da, üç farklı diyalektik anlayışı söz konusudur.

1- En yüksek felsefi yöntem olarak değerlendi­rilen diyalektiğin temelinde, Sokrates’ten miras alınan soru ve yanıt olarak diyalektik, uygun soru ve yanıtlarla tartışma, tekniği ola­rak diyalektik anlayışı vardır. Diyalektiğin konusu da her zaman aynıdır; onda filozof, diyalektiği kullanarak, var olan her şeyin de­ğişmez özünü arar.

2- Orta dönem diyalogla­rında ise, diyalektik hipotezlerden yola çıka­rak akıl yürütme anlamına gelir.

3- Buna karşın, yaşlılık dönemi diyaloglarında, diyalektik, bir yöntem olarak bölme tekniğine dönüşür. Platon’un yaşlılık dönemi diyalog­larında görülen söz konusu diyalektik ya da bölme anlayışı, bölünemez olan ve altında yalnızca bireylerin bulunduğu bir türün tanımına ulaşıncaya dek, cinsleri türlerine böl­mekten meydana gelmektedir.

Aristoteles’e gelince, o diyalektiği, ke­sin ve zorunlu sonuçlara götüren bir akıl yü­rütme olarak olmasa bile, yararlı olan bir akıl yürütme tarzı olarak görmüştür. Ona göre, öncülleri genel olarak hemen herkes tarafından ya da çoğunluk veya filozoflar ta­rafından kabul edilen bir akıl yürütme, diyalektik bir akıl yürütmedir; buna karşın, ön­cülleri yalnızca olasılı görünen bir akıl yürüt­me ise, eristik akıl yürütmedir. Aristoteles, diyalektiği bilimin yöntemi olarak görmez, çünkü biz bilimsel bilgide, doğru ve apaçık olan öncüllerden hareket eden geçerli akıl-yürütme olarak tanıtlamayı kullanırız. Bu­nunla birlikte, onun tarafından bir olasılık mantığı’ olarak değerlendirilen diyalektik, üç bakımından, yani entellektüel eğitim ya da zihin jimnastiği olarak, başka insanlarla, onlar tarafından kabul edilen öncüllerin oluşturduğu temel üzerinde yapılan tartışma­lar için ve bilimlerin kanıtlanamaz ilk ilkele­rini incelemek bakımından önem taşır.

Modern felsefede diyalektiği ilk kez ola­rak kullanmış olan Kant’ta diyalektik, dene­yimin sınırlarının ötesine giden transenden­tal yargıların yanlışını ya da çelişkilerini gösteren mantık türü anlamına gelir. Hegel’de ise, diyalektik bir düşünce ya da gerçek bir şeyi önce zorunlu olarak karşıtına (ya da çelişiğine) dönüştüren ve daha sonra da onların her ikisini birden içeren bir sente­ze (ya da birliğe) götüren sürece karşılık gelir. Buna göre, diyalektik, hem düşüncede ve hem de varlıktaki çelişkilerin karşıolumu aracılığıyla, bilgide ve varlıkta daha yüksek bir düzeye götüren değişme sürecine, yani sırasıyla varolan bir şey ya da düşünce (tez), onun karşıtı ya da çelişiği (antitez) ve niha­yet onların karşılıklı eylem ve etkileşimleri­nin sonucu olup, daha sonra başka bir diya­lektik hareketin temeli olan birlik (sentez) gibi üç öğeyi içeren zorunlu değişme sürecine karşılık gelir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder