19 Ağustos 2020 Çarşamba

Mantıkçı Pozitivizm

Mantıkçı Pozitivizm

Mantıkçı Pozitivizm (Logical positi-vizm), mantıkçı deneycilik (Logical empi-ricism), bilimsel deneycilik (Scientifıc em-piricism), Viyana Okulu veya Viyana Çev­resi (Vienna Circle, Wiener Kreis) ve yeni -pozitivizm (Neo-positivism) olarak da anı­lan Mantıkçı Pozitivizm, XX. yüzyılda Avusturya’da Moritz Schlick’in öğrencile­rinin oluşturduğu Viyana Okulu, Viyana Çevresi’nde meydana çıkmış felsefe akımı­dır.

Yeni-Pozitivizm ve dolayısıyla Mantık­çı Pozitivizm, Auguste Comte’un ve John Stuart Mill’in klasik pozitivizmine, hatta XVIII. yüzyıl İngiliz ampirizmine kadar gi­der. Ancak yeni pozitivizm, alman ampri-okritisizm’den kaynaklanmaktadır. “Anna-len der Philosophie” dergisini yönetmiş, sonraları yeni pozitivizmin en önemli yayın organı olmuş “Erkenntnis” (Bilgi) dergisini yayınlamış olan ve Avenarius’un öğrencisi Joseph Petzold (1862-1929) önemlidir.

Ampriokritisizm yanında, Fransız “bilim eleştirisi”, Russel’in felsefesi, matematik­sel mantık ile çağdaş fiziğin gelişimi, mese­la Einstein, akım üzerinde etkili olan görüş veya öğretilerdir.

Bu akım Moritz Schlick’in seminer çalış­maları çerçevesinde 1929 yılında “Wis-senschaftliche Weltauffassung (Bilimsel Dünya Görüşü) adlı bir incelemenin yayın-lanmasıyla Der Wiener Kreis (Viyana Çev­resi) şeklinde tanınmaya başlamıştır. 1930′daki Erkenntnis’in yerini 1939′daJo-urnal ofUnified Science dergisi alacaktır. Öte yandan 1929′da Prag’da, Koenigs-berg’de, 1934′de yine Prag’da, 1935′de Pa­ris’te, 1938 Cambridge (İngiltere) ve 1939′da Mass’daki Cambridge’de kongre­ler düzenlemekle akımın uluslararası nite­lik kazanması sağlanmıştır. Bu arada Nas­yonal-Sosyal iz m’in baskısıyla akımın tem­silcileri, İngiltere ve Amerika’ya kaçmışlar ve Amerika’da “Encylopedia of United Sci­ence”! kurmuşlardır. İngiltere’de 1933′den itibaren yayınlanan “Analysis” dergisi de anı İmalıdır.

Akımın belli başlı düşünürlerinin hemen bütünü Alman’dır. Sırasıyla Viyana, Prag ve Chicago’da felsefe dersleri veren Rudolf Carnap; Camap’ın yanında Berlin, istanbul ve Los Angeles’te profesörlük yapmış, Vi­yana Çevresi’nin oluşmasına katkıda bulun­muş, fakat sonradan katı (Ortodoks) yeni pozitivizmden ayrılmış olan Hans Reichen­bach (1891-1953); etik konusundaki yazı­larıyla tanınan ve bir öğrencisi tarafından öldürülen Moritz Schlick (1882-1936); Ot-to Neurath (1882-1945), Hans Hahn (1880-1934) sayılabilir. Waismann, Fiegl, Kauf-mann, Menger, Gödel, Dubislav da değişik etkinlikleriyle Mantıkçı Pozitivizm’e katkı­da bulunurlar. Keza birçok matematikçi ve mantıkçıyla bitikte Alfred Tarski ve Kari Popper yeni pozitivizme yakın düşünürler­dir. Almanya’nın dışında İngiltere’de Su-sann L. Stebbing, A.E. Duncan Jones, G.RyIe (Analysis Çevresi), Alfred J. Ayen Fransa’da Viyana çevresini tanıtan Louis Roguier ile General Vouillement zikredil­mesi gerekenlerdir.

Russel’in öğrencisi ve dostu olan,Cantf>-ridge’de ders veren Avusturyalı filozof Ludwig Wiugenstein’in “Tractatus Lagi-co-Pihlosophicus (Manüki-Felsefi İncele­meler) (1921) adlı eserinde yeni pozitiviz­min başlıca ilkeleri ortaya konmuştur. Nu* m aralandın İmiş Özdeyişlerden meydana gelen bu eser, Russel’in dünyanın bütünüy­le bağımsız olgulardan oluştuğunu savunan mantıkçı atomculuğundan hareket eder. “Gerçek önermelerin bütünü doğa bilimle­rinin tümüdür. Felsefe bir doğa bilimi de­ğildir.” Amacı düşüncelerin mantıksal yo­rumu olup bir öğreti değil, bir etkinliktik Schlick’e göre de felsefenin faaliyeti iddia­lar ile sorunların anlamını açıklamaktır. Yeni pozitivist veya mantıkçı pozitivistle* rin ortak görüşü sudun Felsefede kesin ve­ya “katı bilimsel bir tavır”, ancak modern matematiksel mantığın felsefeye uygulan­masıyla mümkündür. Bu tavır, sonuçta bü­tün bilgi sürecini mantığa indirger ve aynca sübjektif-idealist ampirizme ulaşılır. Reio henbach’ın, Camap’m görüşleri buna farklı iki ömek oluşturur. Yine mantıkçı poziti-vistlere göre, matematik ve mantık gerçek­liğe ilişkin bir şey ileri sürmezler, acak önermelerin düzenlenmesinde bir metod meydana getirirler. Dolayısıyla bilimlerde modem matematiksel mantığın çözümleyi­ci metoduyla açıklanamayan sorunlar “al­datıcı sorunlar” kabul edilir. Buna karşılık anlamlı önermeler, ancak mantıkça veya

ampirik olarak doğrulanabilir önermeler­dir, öyleyse bir önermenin anlamı, doğru-lanabilirliğinin şartlanyla belirlenebilir.

Bu filozoflara göre felsefenin görevi gerçekliği genel objektif ilkeler olarak orta­ya kovmak olmadığı gibi, maddeyle bilinç arasındaki gerçek bağlantıyı da bulmak de­ğildir. Felsefenin görevi münferit bilimler­deki kavramların meydana gelişlerini man­tıkça çözümlemektir. Bunun anlamı felse­fenin bütün olarak dil felsefesine indirgen-mcsidir. Ayrıca mantık doğrulamasından anlaşılan da, bir önermenin mantık kuralla­rına uygunluğudur. Aynı şekilde ampirik doğrulama ise, mantık vasıtalarının yardı­mıyla doğrudan doğruya bir gözleme veya yaşantıya karşılık veren bir önermeye tanım gereği dönmektir. Bu iki deneyle doğrula­mayan önermeler “anlamsız” sayılmalıdır. Bu bakımdan bu akımın taraftarları klasik bilinmezcilik anlamında cevaplandırılma­mış hiçbir soru kalmadığını ileri sürerek Hume’un aşıldığını savunurlar.

Daha genel çizgileriyle mantıkçı poziti­vizm şu önermelere dayanmaktadır denebi­lir:

a) Felsefenin önemi, ampirik bilimlerde­ki önerme ve kavramların mantıkça çözüm­lenmesine dayanmasıdır.

b) Felsefe, ampirik bilimlerin yanısıra kendine Özgü bir konu alam bulunduğunu kabul etmez.

c) Felsefe yapmanın metodu mantıktır.

d) Mantık önermeleri gerçekliğe ilişkin herhangi bir şey ortaya koymazlar.

e) Klasik metafiziğin bütün önermeleri, görünüşte kavram ve Önermelerdir, çünkü ampirik olarak temellendirilemezler.

Bu bakımdan mantıkçı pozitivisder bazı noktalarda klasik pozitivizm ile ampirist kuramlardan ayrılırlar. Ayrıldıkları noktaların temelinde bilimsel bilgi ile metafizik arasındaki fark yatar. Çünkü onlar doğnı-yanlış bilgi ayırımı yerine, anlamh-anlam-sız önerme ayrımını koyarlar. Sözgelimi klasik metafizikte ele alınan “İyi nedir?” “insan özgür müdür?”, “ruh ile beden hangi noktada ilişkilidir?” gibi sorular, yanlış de­ğil anlamsızdırlar, çünkü cevaplandırıla-mazlar. O halde yapılması gereken bir çö­zümlemeyle bunların anlamsız olduklarını görebilmek ve bunlardan vazgeçmektir.

Kurt Godel’in belirsizlik ilkesi üzerine yayınladığı makale mantıkçı pozitivizmin sarsılması anlamına gelir. Bu ilke, Russel’in ve Viyana Çevresi’nin öngördüğü tam ve mükemel dil anlayışını yıktığı gibi, saf şekli sistemler içinde tamlığm olamayacağını is-bat ediyordu. Amerikalı felsefeci J.V.A. Quine mantıkçı pozitivizmin doğmaükliği-ni eleştirdi. Ayrıca bilimler alanındaki ge­lişmeler de bu akımı derinden etkiledi. Einstein, Niels Bohr, Erwin Schrödinger, Thomas S. Kuhn’ın çalışmaları bu bakım­dan önemlidir.

Mantıkçı pozitivizmin bugünkü felsefe eğitiminde mantıki kesinliğe ve çözümle­meye verdikleri değer, belirli bir felsefi gö­rüş ortaya atılırken önermeler arasındaki is-batlama bağına çektikleri dikkat Önemlidir. Fakat bilimsel bilginin tek doğru veya sağ­lam bilgi olduğu görüşleri tartışmaya açık bir iddiadır.

İsmail KILLIOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder