Sosyolojide bilinç olgusu, bireyin topluluk içinde
yaşıyor olmasından kaynaklanan sosyal boyutunu ifade eder. Sosyolojik kuramda
bilinç, özellikle toplumsal bilinç, toplumsal yaşamı, varoluş süreçlerini
anlamak için oldukça işlevsel bir kullanıma sahiptir. Bilincin sosyolojik
boyutu, onun somuta indirgenebilen ve daha çok toplumsal düzlemdeki algısıyla
ilişkilidir. Düşünsel, eylemsel ve insani tüm edimlerimiz bir bakıma sahip
olduğumuz bilinç evrenini referans alır. İç ve dış dünyaya ilişkin algılama ve
yorumlama çerçevemiz büyük ölçüde bireysel ve toplumsal temelli bilinç
formlarının etkisi altındadır.
Erichorn vd.(l985:278), bilincin, tümüyle insana özgü bir gerçeklik olduğunu ve bireyin tüm
kavrayıcı etkinlik biçimlerini kapsadığını ileri sürmektedirler. Onlara göre
bilinç, “nesnel gerçekliğin toplumsal belirlenimli düşünsel yansımasını bize
gösterir”.
K.Manheim, İdeoloji ve Ütopya’da bilince toplumsal bir içerik yükleyerek, insan bilincini kendi
toplumsal varlığının belirlediğini ileri sürer. Aksine insanların varlığını
bilinçlerinin belirlemediğini savunur (Erichorn vd. l985:99).
Ozankaya da,
Toplumbilim Terimleri Sözlüğü’nde, bilinci, sosyolojik bir gerçeklik olarak ele
alır. Ona göre bilinç, “insanın çalışma süreci içinde, eş deyişle toplumsal
ilişkiler süreci içinde nesnel çevresini ve kişisel varoluşunu anlamasını
sağlayan düşünsel süreçlerin tümüdür” (l984: 21). Burada bilinç, bireyin tüm
varoluşunu sağlayan ve onun hayatını anlamlandıran duyarlılık biçimlerini ve
düşünsel süreçlerini kapsar.
Yine, Hamilton da, bilincin toplumsal boyutuna
vurgu yapmaktadır. Ona göre, bilinç, her şeyden önce toplumsal olanın yani
toplumsal yaşamın bir ürünüdür ve toplumun ortak zihinsel süreçlerinin
bileşkesidir. Düşünce ve dil nasıl toplumsal süreç içerisinde oluşuyorsa bilinç
de toplum üyelerinin ortak düşünme, davranma ve bakış açılarının genel
ifadesidir. Bilinci oluşturan en temel dinamik toplumsal koşullar ve toplumsal
yaşam deneyimleridir. Bilinç sosyal ilişkilerin evrimiyle yakından bağlantılıdır.
Bilinci oluşturan öğelerle bilinç arasında etki-tepki ilişkisi bulunmaktadır.
Hem bilinç toplumu biçimlendirmekte hem de toplum ve toplumsal koşullar bilinci
belirlemekte ve yönlendirmektedir (Oskay, 1983:224).
Oskay (l983:225)’a göre,
sosyolojik ele alındığında ‘bilinç’ açısından öncelikle toplumsal yaşam ve bu
yaşamın işleyiş biçimleri, nitelikleri ve değişen toplumsal koşullar önem
taşımaktadır. Bilinç, bu koşulların kesiştiği noktada oluşur.
Sosyolojik açıdan bilinç, toplumsal yaşama ilişkin
farkındalıklarımız ve bundan hareketle oluşan duyarlılıklarımızı ifade eder.
Toplumun içinden bakmak, algılamak, düşünmek ve tepkiler vermek vs. toplum
bilincini içselleştirdiğimiz anlamına gelir. Toplumsallaşma sürecinde, bireyler
toplumun geçerli değer ve norm sistemlerini tanıma, kabullenme ona uygun
hareket etmenin yollarını öğrenirler. Bu süreçle birlikte, bireyler ortak bir
algılama ve duruş keşfetme imkanı bulurlar ve toplumsallığa içkin ortak coşku,
heyecan ve korkular edinirler. Toplumsal bilinç, genel anlamda toplumsallığa
ilişkin kuşatıcı bir farkındalık zemini keşfetme anlamı taşır. Bu yönüyle
toplumsal bilinç, tek tek bireylerin bilincinden farklı bir gerçekliktir. Bu
bilinç, bireyselliğin üstünde, ortak idealler ve heyecanlar paylaşma, toplum
penceresinden bakma anlamı taşır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder