14 Ocak 2019 Pazartesi

La Mettrie

Julien Offray de La Mettrie (1709-1751), La Mettrie 18. yüzyılda yaşamış olan yine materyalist bir Fransız düşünürüdür. Ruhun Doğal Tarihi ve özellikle Makine-İnsan adlı eserleri ile ün kazanmıştır.

La Mettrie tarafından savunulan görüşe göre, evrendeki her şey cisimsel, yani maddeseldir. Bunun dışında hiç bir şey yoktur. Descartes, hayvanların ruhları olmadığı, onların mekanik yasalarına göre işleyen, örneğin; saat gibi bir makine, bir otomat olduğu görüşünü ileri sürmüştü. La Mettrie bu görüşü insana da uygulayarak, insanın da gerçekte hayvandan farklı olmadığını ileri sürer. Ona göre, insanda da bedenden ayrı ve maddî yapıda olmayan bir ruhun varlığını kabul etmeye gerek yoktur. İnsan, doğa denen ve makine gibi işleyen büyük bütünün bir parçasıdır. Ruhî olaylar biyolojik-organik olaylara indirgenebilirler. Ruh, bedenin bir türevidir.

Bütün ruhsal olaylar beynin ve sinirlerin etkinliğinden kaynaklanır. İnsan ruhsuz bir makinedir. Bu makine, mekanik olarak hareket etmektedir. Bu anlamda insan ile hayvan arasındaki fark sadece nicelikseldir. Sadece insan beyni daha gelişmiştir hepsi bu. Yani insanda makinenin çarkları daha karmaşıktır, İnsan, ne gökten gelmiş, ne de topraktan yaratılmıştır. insan varlığı en ilkel organizmalardan derece derece gelişen ve her aşamada daha yüksek organizmalara ulaşan doğal bir evrim sonucu oluşmuştur. O, doğanın ve insanın var olması için olağan üstü varlığa, yaratıcıya, Tanrı'ya ihtiyaç olmadığını savunur. Doğanın yasaları tüm varlıklar için aynıdır. Bu yönüyle insanla hayvan, bitki ve diğer cansız varlıklar aynı yasalara tabidir.

La Mettrie’ nin görüşlerini daha sonra aynı düşünce istikametinde ilerleyen Ludwig Büchner, ünlü eseri Kuvvet ve Madde’de  daha güçlü bir biçimde şöylece özetler: “Düşünceye, genel doğal hareketin özel bir biçimi gözüyle bakılabilir ve böyle de bakılmalıdır. Nasıl kasılma hareketi, kaslarda bulunan maddenin; ışığın hareketi evrensel etkilerin bir özelliği ise bu hareket de merkezî sinir sisteminde bulunan maddenin bir özelliğidir. Zihin, ruh, düşünce, duyarlılık, irade ve hayat sözcükleri bağımsız varlıklara veya gerçek şeylere işaret etmezler. Onlar sadece canlı varlığın özellikleri, yetenekleri ve eylemlerini veya varlığın maddî biçiminden ileri gelen şeylerin sonuçlarını ifade ederler.”. 

Ek Bilgi:

Frederick Julien Offray de La Mettrie (1709-51) bir doktordu. Ateşin anlık ve düşünce üzerinde yaptığı etkileri kendisinde gözleyerek fizyolojik etmenler ve ruhsal işlemler arasındaki ilişkileri incelemeye yöneldi. Histoire naturelle de l’âme başlıklı çalışması 1745’de çıktı, ve ertesi yıl Fransa’dan sürüldü. 1748’de Leyden’de L’homme machine’yi yayımladı, ve aynı yıl Hollanda’dan sürüldü. Büyük Frederick’den sığınma hakkı istedi. L’homme plante 1748’de Potsdam’da çıktı.

Ruhun Doğal Tarihi başlıklı çalışmasında (ki daha sonra Ruh Üzerine İnceleme olarak adlandırıldı) La Mettrie insanın ruhsal düşünce ve istenç yaşamının duyumlardan doğduğunu ve eğitim tarafından geliştirildiğini ileri sürer. Duyuların olmadığı yerde hiçbir düşünce yoktur; daha az duyu daha az düşünce demektir; ve nerede eğitim ve öğretim düzeyi düşükse, orada düşüncelerin bir yetersizliği söz konusudur. Ruh ya da anlık özsel olarak bedensel yapı üzerine bağımlıdır, ve ruhun doğal tarihi fizyolojik süreçlerin sağın gözlemleri yoluyla incelenmelidir. Duyular, der La Mettrie, onun filozoflarıdırlar. Özünlü olarak bedenden bağımsız tinsel bir ruh kuramı gereksiz bir önsavdır.

İnsan Bir Makine’de La Mettrie Descartes’ın dirimli bedeni bir makine olarak betimlemesine değinir. Ama onun görüşünde Descartes’ın ikiciliği ileri sürmek için, eş deyişle insandan özdeksel-olmayan ve özgür bir düşünen töz ile uzamlı bir tözden, bedenden oluşuyor olarak söz etmek için hiçbir dayanağı yoktu. Fiziksel örgenliğe ilişkin yorumunu bütün insana uygulaması gerekirdi. Aynı zamanda La Mettrie kendi özdek düşüncesinde Descartes’dan önemli ölçüde ayrılır. Çünkü özdek salt bir uzam değildir: ayrıca devim gücüne ve duyum sığasına da iyedir. En azından, örgütlenmiş ya da düzenlenmiş özdek onu düzenlenmemiş özdekten ayıran bir devim ilkesine iyedir; ve duyum devimden doğar. Bu doğuşu açıklayamıyor ya da sonuna dek anlayamıyor olabiliriz; ama özdeğin kendisini ve temel özelliklerini sonuna dek anlamamız olanaksızdır. Gözlemin bize devimin, eş deyişle örgütlü özdeğin ilkesinin doğduğu güvencesini vermesi yeterlidir. Ve, devim ilkesi verildiğinde, yalnızca duyum değil ama tüm başka ruhsal yaşam biçimleri de doğabilirler. Kısaca, tüm yaşam biçimleri en sonunda değişik fiziksel örgütleniş biçimleri üzerine bağımlıdır. Hiç kuşkusuz, bir makine andırımı insanı betimlemek için yeterli değildir. Ayrıca bir bitki andırımını da kullanabiliriz (bu yüzden, L’homme plante). Ama bu demek değildir ki Doğada kökensel olarak birbirlerinden ayrı düzeyler vardır. Onda tür ayrımlarından çok derece ayrımlarını buluruz.

Din sorunlarında La Mettrie tam bir bilinmezcilik ileri sürdü. Ama yaygın bir biçimde bir tanrıtanımaz olarak görülüyordu. Ve, gerçekten de, Bayle’in tanrıtanımazlardan oluşan bir Devlet olanaklıdır önesürümünü bunun yalnızca olanaklı değil ama istenebilir de olduğunu ekleyerek geliştirmeye çalıştı. Başka bir deyişle, din yalnızca ahlaktan bütünüyle ayrı olmakla kalmaz, üstelik ona düşmandır da. La Mettrie’ün törel düşüncelerine gelince, bunların doğası çalışmasının başlığı tarafından yeterince belirtilir.

Ek Bilgi İçin: Thomas Hobbes  -  Demokritos 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder