10 Kasım 2020 Salı

Bilim Felsefesi

Bilim Felsefesi

A-BİLİM FELSEFESİNE GİRİŞ:

 Bu, kendisine bilim’i konu olarak alan felsefe bölümüdür. Bunun felsefede ele alınışı yenidir. Bilimde görülen gelişmeler etkili olmuştur.

1-Bilimin Tarihte Gelişimi: Bilimler bugünkü sınırlarını belirlemeden önce felsefe’nin çerçevesi içinde ele alınmıştır. Fakat zamanla soruların cevapları belirlenip değişmez sonuçlar elde edildikçe, ilgili cevaplara ait uzmanlık alanları oluşmuştur. Bu alanlar birer-birer felsefe’den ayrılarak bağımsız hale gelmiştir. 15.-16.yy.dan itibaren Rönesans ile birlikte gök cisimleri incelenmeye başlamıştır. Özellikle fizik ve astronomi gelişmiştir. Deney ve gözlem yöntemine dayalı bu gelişmelerden sonra, yöntem bilincinin oluşmasıyla matematiğe yer verilmeye başlanmıştır. Günümüzde yöntem ve teknolojilerin büyük bir gelişme göstermesi yeni kurallar getirmiş, determinizm’in sınırları dağılarak ihtimaller önem kazanmıştır.

2-Bilimin Felsefe’nin Konusu Oluşu: Bilimlerde ortaya çıkan hızlı gelişmeler, felsefe’nin buna ilgi göstermesine yol açtı. Böylece felsefe, bir bölümünü bilimlerle ilgili konuları incelemeye ayırdı. Böylece Bilim Felsefesi adlı alan ortaya çıkmış oldu. Bu alan, bilimin mantığını bulmaya çalışır. Buna bağlı olarak sembolik mantık gelişti. Sembolik Mantık, dilsel anlatımları matematik sembolleriyle anlatma çabasından kaynaklanmıştır. Günümüzde bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler, sembolik mantığın uygulama alanını genişletmiştir. Bütün bunlara rağmen felsefeyi sadece bilimler üzerinde düşünce üretiyor kabul etmek, düşüncenin ufkunu sınırlamaya çalışmak olur. Hâlbuki geniş anlamda Felsefe; Bilinen şeylerin muhtevasını yani kapsamını, bilinmeyenlerin de bilinebilirlik imkânını araştıran bir zihinsel insan çabaları alanıdır. Kendisi ise bir bilim değildir.

B-BİLİM’E FARKLI YAKLAŞIMLAR:


Bilim, filozoflar tarafından farklı şekillerde ele alınmıştır:

1- Ürün Olarak Bilim: Bu yaklaşıma göre; bilimi anlamak için, tamamlanmış bilimsel eserleri ve ürünleri anlamak gerekir. Bunu yaparken, bilim adamının özellikleri dikkate alınmamalıdır. Bilimsel metinler günlük dil ile yazıldığından, felsefede araştırma yapılırken bunlar mantıksal semboller haline getirilirler. Bu mantıkçı pozitivizm, Reischenbach ve Carnap’ ta görülür. Reischenbach’ a göre Felsefe, her türlü araştırma ve temellendirmeyi, sembolik mantığın tekniği ile yapmalıdır. Bilimsel metinlerin anlaşılması, onu ifadede kullanılan dilin çözümlenmesine bağlıdır. Mantıksal önermelerin doğruluğu, gerçekliğine değil, anlamlılığına dayanır. Bu önermelerin gözlenemez şeylere ait olanlarının anlamlılığı, gözlemlere dayalı olanların sonuçlarına benzemesiyle gerçeklik kazanır(=Analoji-Benzetme Metodu).

Carnap da mantıksal önermenin; bilgiyi denetlemek değil, çözümlemek için kullanılan bir alet=organon olduğunu söyler. Böylece deney yoluyla elde edilen önermeler çözümlenmeye çalışılır. Bunu sağlamak için dili sentaks açısından inceleyerek, önermeler arası ilişkiyi belirlemek ister. Daha çok kıyasta kullanılan bu yöntem, önermelerin birbiriyle bağlantısını ifade eder.

Carnap’a göre iki çeşit doğrulama yöntemi vardır:

*Doğrudan (direkt) Doğrulama: Günlük dildeki bir önermenin bizzat gözlenerek denetlenmesidir.

*Dolaylı (endirekt) Doğrulama: Burada verilen önermeler, mantıksal işlemler ile denetlenir. Önermeler cümle yapısı bakımından birbirine indirgenerek incelenir. Carnap’ a göre dolaylı doğrulama kesin ve tam değildir. Doğrulama ancak kısmi olabilir ve bu da pekiştirmedir. Burada önermelerin olgulara uygunluğu değil, dil ile nesneler arasındaki ilişkinin dil sınırları içinde tutarlılığı önemlidir.

2- Etkinlik Olarak Bilim: Burada bilim bir ürün değil, bilim adamlarının çabası olarak ele alınır. Bu durumda, bilimi anlama için, bilim adamlarını incelemenin yeterli olacağına inanılır. Bunu savunanlardan S.T.Kuhn’ a göre, bilim adamlarını incelerken, paradigma(değerler dizisi) yöntemine başvurulmalıdır. Paradigma, gerçekliğin ortak terimlerle algılanıp açıklanmasını sağlayan kavramsal çerçevedir. Bilimsel bir alanda dağınık olarak yapılan çalışmalar paradigma sayesinde düzenlenir. Paradigmalar bilimsel çalışmalarla belirleyici ve şekillendirici birer çerçeve durumundadır. Paradigmalar, çözümde yetersiz kalınca, yerini bir başkasına bırakır. Her paradigma, kendi başına bir anlam ve çerçeveye sahiptir. Paradigmalar arasında iyi olma değil, başarılı olma aranır. İlerleme, bir paradigma içinde olur. H.Toulmin ise, bilimsel teorilerin problemleri çözebilirlik yeterliliği olanlarını kabul eder. Problemi çözemeyen teoriler bilimsel hayattan ayrılırlar. Dolayısıyla, bir teorinin gücünü kaybetmeden özelliğini sürdürmesi, bilim adamlarının sürekli çabalamasına bağlıdır.

C- BİLİM FELSEFESİNDE KLASİK GÖRÜŞ VE ELEŞTİRİSİ:
1- Bilime Klasik Görüş Açısından Bakış:

a) Klasik Görüş Açısından Bilim: Burada bilimin dayandığı temel görüşler şunlardır:

*Bilim, gerçek dünyayı araştırma çabasıdır. Bu dünyanın doğruları, düşünceden bağımsızdır.

*Gerçek dünyanın ancak bir bilimi olabilir. Dar alanlı bilimler, geniş alanlı olanlara indirgenebilir. En kapsamlısı Fizik bilimi olacaktır.

*Bir doğrulama ve keşif mantığı vardır. Keşiflerin gerçekleştiği psikososyal ortamı mantıksal temelden ayırmalıyız.

*Bilimler yığılarak doğrusal bir çizgide ilerler. Bu ilerleyişte yanlış bilgiler terk edilir. Kalanlarına dayanarak daha geniş cevaplara ulaşılır.

*Bu birikerek ilerlemenin sonunda, mükemmel bir bilim ortaya çıkacaktır. Böylece gerçek dünyaya ait her şey açıklanmış olacaktır.

Bilim Felsefesinde bu anlayış A. Comte tarafından Pozitivizm(Olguculuk) olarak ortaya çıkmıştır. Bilimsel gelişmelere dayanarak ortaya çıkan Mantıkçı Pozitivizmde aynı açıklamaları benimser. Yalnız bir noktada ayrılmış ve tam ispat olamayacağını savunarak bilime sınır çizmeye çalışmıştır.

b)Klasik Görüş’te Bilimi Niteleyen Özellikler:

*Bilimsel Bilginin Özellikleri:

Olgusallık, Mantıksallık, Nesnellik(Objektiflik), Eleştiricilik, Genelleyicilik

*Bilimsel Yöntemin Özellikleri:

Bilim, evreni açıklamak için olguları tasvir etmeye ve açıklamaya yönelir. Bilimsel yöntem, bunun yollarını içeren bir süreçtir. Bu nedenle bir yünden zihne, diğer yönden eyleme aittir. Tasvir aşamasında olgular arası ilişkiler belirlenip sınırlanır. Bunun için deney ve gözleme başvurulur. Açıklama aşamasında ise belirlenen olgular ve deneysel genellemeler, teorik kavram ve genellemelerle anlaşılır hale getirilir. Deneysel genellemeler ile teorik genellemeler birbirinden farklıdır. Birincisi, tek-tek olguların gözlenmesinden (tümevarımla) elde edilir. İkincisi ise bu genellemeyi açıklamaya çalışan kavramsal genellemedir. Olgular arasındaki ilişkiyi teorik olarak ortaya atmaya Buluş, bunlardan denetlenebilir sonuçlar çıkarmaya da doğrulama adı verilir.

*Bilimsel Hipotezin (öngörü) Özellikleri: Bilimsel açıklama (hipotez) bir olgunun oluş nedeninin ortaya konma sürecidir. Tasvir, bir olayın oluş aşamalarını sırayla kaydetmektir. Fakat tasvir, olgunun dışına çıkılmadığı için yeterli değildir. Olayın nedenini anlamak için, tasviri aşmak gerekir. Bu da, açıklama’dır. Bilimsel açıklama, evrensel genellemeleri gerektirir. Bilimsel açıklamanın ayrıca bir de mantıksal yapısı vardır. Burada genellemeye dayanan sınırlı bir aşama vardır. Buna, Çıkarım (Kıyas-Akılyürütme) denir.

*Bilimsel Teorinin Özellikleri: Bu; herhangi bir genelleme değil, olguları ve aralarındaki ilişkiyi açıklayan kavramsal bir sistemdir.

Bilimsel teori;

1-Belli bir alana ait en üst düzeyde bir zihinsel etkinliğin ürünüdür. Olgularla zihnin etkileşiminden doğmuştur.

2-Deney ve gözlem yolu ile belirlenen olgusal ilişkileri açıklar.

3-Varsayım ve hipotezden farklıdır. Teori, belli bir ölçüde doğrulanmış fakat bütünüyle kesinleşmemiş bir sistemdir.
4-Doğrulanabilen bir sistemdir. Deney ve gözlemlerle denetlenebilir.

5-Belli bir alandaki bilgileri mantıksal bir düzene sokar.

6-Kapsamı, yeni gözlem ve deneylere rağmen daima sınırlı kalır.

2 – Klasik Görüşe yapılan Eleştiriler:

a) Bazılarının dediği gibi, bilim yığılarak ilerlemez. Bazı kırılma ve iniş-çıkışlar olabilir.

b) Farklı bilimleri bir tek bilime(Fizik) indirgemek, gerçeğin değişik boyutlarının anlaşılmasını engeller. Farklı boyutları anlamak için farklı bilimlere ihtiyaç vardır.

c) Bilim, sosyokültürel ve ekonomik ortamdaki insanlığın ürünüdür. Bu şatları taşımayan toplumlar bilim üretemez.

d)Her bilimim kendine özgü bir iç işleyişi vardır ama bu işleyiş, şartlardan bütünüyle bağımsız değildir. Farklı çözümlerin ortaya çıkmasında, bilim adamlarının özellikleri de etkilidir.

e) Bilimler gelişimlerini tamamlayarak tüm problemleri çözecek yeterliliğe ulaşamaz. Şartlar ve yöntemler sınırlı olduğu gibi, zaman içinde yeni durumlar ve ihtiyaçlar da ortaya çıkacaktır.

D – BİLİM’İN DEĞERİ:
Bilimler insanlık tarihinin önemli bir sürecinde, karşılaşılan pek çok sorunu çözmede etkili olmuştur. Fakat yine de onu, hayatın tek başına yeterli olabilecek olmazsa olmazı olarak görmemeliyiz. Günümüzde bilime çok değer veren de, onu yetersiz bulup reddeden görüşler de; aslında eksik bilgi ile hareket etmektedir. Sonuçta insanlığın tüm diğer etkinlikleri gibi Bilim de insan etkinliklerinden biridir.

1-Bilimsel Bilgi ve Diğer Bilgi Türleri:

Bilimler insanlara tabiatı açıklayarak, ona hâkim olma ve ondan yararlanma imkânı sağladığı için önemsenmiştir. Aslında hayatın pek çok ihtiyacından sadece birazını karşıladığı görmezlikten gelinmiştir. Çünkü hayatta karşımıza çıkan değişik kaynaklı farklı ihtiyaçlar, bilimlerin dışındaki ilgi alanlarını da gerekli hale getirmektedir. Hepsi kendine göre önemlidir.

2-Hayatla Bilimsel Bilginin İç-içeliği:

İnsanoğlu, merak ve hayret duygusunun etkisiyle tabiattaki olayları araştırarak bilimsel bilgilere ulaşmaya çalışmıştır. Bu bilgileri daha sonra, hayatını rahat ve güvenli konuma getirmede kullanmıştır. Günümüzde artık teknik alana yönelen bilimler, pek çok alanda kolaylıklar sağlamaktadır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder