DOĞRU BİLGİNİN İMKANINI SAVUNANLAR:
1--Rasyonalizm (Akılcılık): Bunlara göre genel
geçer bilginin kaynağı ve ölçütü akıldır. İnsan bilinci düşünmemin temel
ilkelerine doğuştan sahiptir. (Bilgilerin doğuştan geldiğini kabul ederler.)
Duyu organlarımızın verdiği bilgiye güvenilmez. Çünkü bu bilgiler kişiye,
koşullara ve duruma göre farklılık gösterir.böyle değişken olan bir bilgide
sarsılmaz ve evrensel olamaz. Oysa akıl bilgisi sarsılmaz bilgidir. Duyu
bilgisinin karşısına “akıl bilgisini” koyarlar.Yöntem olarak tümden gelimi
kullanırlar. Genel-geçer akıl bilgilerinden hareketle tekil konuların bilgileri
türetilir.İdeal bilim olarak matematik ve mantığı görürler.
-temsilcileri Sokrates, Platon, Aristotales, Farabi, Descartes, Hegel.
2--Empirizm (Deneycilik): Bunlara göre doğru
bilginin kaynağı ve ölçütü deneydir. Tecrübe ve yaşantı buna dahildir. Akla
dayalı bilgilere değil duyulara dayalı bilgilere güvenirler. Günlük
yaşantılarımız deneyimlerimiz sonucunda elde ettiğimiz bilgi doğru bilgidir. Doğuştan
bilgilerin olmadığını, bilginin sonradan deneyimlerimizle kazanıldığını savunurlar. Yöntem
olarak tümevarımı öngörürler. İdeal bilim deney olanağının en çok olduğu
fiziktir
Temsilcileri:
J. Locke, D. Hume, Berkeley, Condillac.
J. Locke’ye göre insan zihni doğuştan boş bir
levhadır. Duyu ve deney verileri bu levhayı doldurur. D. Hume’ye göre ise
bilginin temelinde izlenimler vardır. İzlenimler ise duyu organlarıyla elde
edilir.
3--Kritisizm (Eleştiricilik): Rasyonalizm ve Empirizmi eleştirip yeni bir
sistem geliştiren 18. yy. alman filozofu Kant olmuştur. “Her türlü bilgi
deneyle başlar, ancak deneyden çıkmaz.” Bunun içinde bilginin öğelerinin ortaya
konması, özneden gelen öğelerle nesneden gelen öğelerin belirlenmesi gerekir.
Kant’a göre bilginin bütün malzemesi duyulardan algılardan deneyden gelir.
Ancak bu malzemenin bilgi haline gelebilmesi için belli bir işlemden geçmesi
gerekir. Bilen özne (insan, akıl ile) bu malzemeyi alır, işler ve bilgi halinde
ortaya koyar.
4--Pozitivizm (Olguculuk): Pozitivizmin en ünlü
temsilcisi Aguste Comte’tur. Buna göre bilginin konusu olgudan ibarettir. Olgular
ise gözlem, deney ve ölçüm alanına giren her şeydir. Comte’a göre duyuların
sağladığı gerçekleri bilmek bunların doğru bilgisini edinmek mümkündür. Bu
bilgi olayların özünü ve gerçek nedenlerini değil, olayların yasalarını bu
yasaların bilgisini verir.
--pozitif yöntem,
yasalar bulmak için gözlem, karşılaştırmalar, deney ve uslama yapan yöntemdir.
pozitivizme göre bilim gözlenebilen ve denenebilen olay ve olguları
incelemelidir. Pozitivizmin başlıca tezi
bilimsel bilgi tek geçerli bilgi çeşidi ve sadece olguların doğru bilginin
nesnesi olduğudur. pozitivizm bilgiyi bilimsel bilgiye ve bilgi nesnesini
olgulara indirdiği için bunu dışında kalan töz, ruh, geist, tanrı, öz vb.
metafizik öğeleri reddeder. Bilimin haricinde hiçbir bilginin olmadığını ileri
sürer. Olguların arkasında veya ötesinde bir bilgi nesnesi ve bu nesnenin bir
bilgisi yoktur. Gerçek bilgi bilimsel bilgidir.
5--Entüisyonizm (Sezgicilik): Sezgiyi bilginin özelliklede felsefe
bilgisinin temeli olarak gören görüşlere sezgicilik adı verilir. Sezgici
görüşün temsilcileri, sezginin nesnesini doğrudan doğruya araçsız kavrayan bir
bilme yetisi olduğunu düşünürler.
-Felsefi anlamda sezgi, bir tür açılma, doğrudan
doğruya keşfedilme ve dolaysız, aracısız birden bire kavranılma anlamında
kullanılmaktadır. Bergson'da, kendi bilincine varmış içgüdüler sezgi olarak
değerlendirilir ve bu kavram felsefenin merkezine oturtulur
Entüisyonizm’in
temsilcilerinden H. Bergson’a göre hayat süreden ibarettir. Aralıksız bir
oluştur, parçalanmayacak bir bütündür. Zeka bu hayatın bilgisini veremez. Süre
olan hayatın bilgisini sezgiyle kavrayabiliriz demektedir.
Gazali ise bu sezgi gücünü “kalp gözü” olarak ifade eder.
6--Pragmatizm ( Faydacılık ): Pragmatizm, hem bilginin
alanı sınırları hem de ölçütü hakkında faydacı bir görüş içerir. Faydacılığa
göre bir önermenin doğru olduğunun biricik göstergesi onun işe yaramasıdır. bilgiler, karşılaştığımız problemleri çözmek
için kullandığımız araçlardır. bilgilerimizin doğru olup olmadığını pratikte
işe yarayıp yaramaması belirler. Yani bilginin ölçütü faydasıdır. faydacılık doğruyu
karşılaştığımız problemleri çözmemizde bir araç olarak tanımlar. Doğru hareket
en güzel faydayı verendir. Bilgi bize faydalıysa ve bizi mutlu kılıyorsa
doğrudur. Bize faydası olmayan bizi mutlu kılmayan bilgi yanlıştır.
-önemli
temsilcisi Jermy Bentham, J. Dewey ve w. James dır.
7--Fenomenoloji (Görüngü bilim): Fenomonolojinin kurucusu olan E. Husserl’e
göre duyusal, deneysel olarak verilmiş olan her tek nesnenin bir özü
bulunduğunu, bu özün ise yalnızca bilinçle, bir çeşit görüyle kavranabileceğini
ileri sürer. Fenomonolojinin temel ilkesi bu özlere gitmek, bu özlerin
bilgisini elde edebilmektir
--her nesnenin bizim ona verdiğimiz anlamın ve
yakıştırdığımız özelliklerin dışında, kendine özgü ve kendinde olan, her
zamanda geçerli ve değişmez bir yapısı vardır. Nesne, insanların değil,
insanların dışında öncesiz ve sonrasız bir nesneler dünyasının varlığıdır.
Fiziğin ürünü olmadığı gibi metafiziğin de ürünü değildir, kendi mutlak yapısı
içindedir. Fenomenoloji özlerin
araştırılmasıdır.
fenomenolojinin ele aldığı konu ,
algısal ve deneysel nesneler dünyası değildir, tersine nesnelerin özüdür.
örnekle; "önümde duran masayı ben duyularımla kavrıyorum. bu deneysel bir
kavramadır. ama masayı bütün duyu verilerinden soyutlarsam, geriye yalnız masa
ideası kalır ki , bu masayı masa yapan
düşünsel özdür. " . başka bir deyişle, " masayı bana bildiren duyusal
niteliklerinden, renginden, sertliğinden, mekanda yer kaplamasından
soyutlarsam, geriye kalan Edmund Husserlin fenomen dediği özdür.
fenomenoloji bu özleri araştırır.
8—Analitik
felsefe (çözümleyici felsefe): dili incelemiş, sınıflamış ve çözümlemeye
çalışmışlardır. Neo-pozitivizm ya da mantıkçı pozitivizm olarak da bilinen bu
anlayışa göre felsefenin asıl uğraş alanı dildir. Felsefenin görevi dildeki
kavramları çözümlemektir. Bu felsefe anlayışına göre bilime dayanan bilgi doğru
bilgidir. Bir bilginin doğru olup olmadığını anlamak için de bilginin analizi
gerekir. Bu da dil analizidir. felsefe sorunlarını ana nedeni değişik anlamları olan sözcüklerin bir birine
karıştırılmasıdır. Yapılması gereken tek anlamlı sözcüklerden oluşan yapay bir
dil sistemini kurmaktır.
temsilcileri;
Ludwig Witgenstein, Rudolf Carnap, Hans Reichenbach
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder