6 Haziran 2019 Perşembe

Felsefe Ders Notları-9

İDEAL DÜZEN ARAYIŞLARI:
İdeal Bir Düzenin Olamayacağını Söyleyen Görüşler: Sofistlere ve nihilistlere göre ideal bir düzen yoktur.Çünkü düzenin amacı insan mutluluğunu sağlamaktır.Tüm insanların mutluluğunu sağlamak ise olanaksızdır.Bu anlamda bugüne kadar hiçbir düzen mutlak insan mutluluğunu sağlayabilmiş ve bundan sonra da sağlayabilecek değildir ve bu yüzden de ideal bir düzenden söz edilemez.
İdeal Bir Düzenin Olabileceğini Öne Süren Görüşler: İkinci ana yaklaşımlar ideal bir düzenin olabileceğini söyleyen yaklaşımlardır.Bu yaklaşımlara göre ise asıl sorun ideal düzeni belirleyen ölçütlerdedir.
---Özgürlüğü Temel Alan Yaklaşım (Liberalizm):Liberalizm olarak bilinen bu görüş Adam Smith, J.Locke ve St Mill tarafından savunulmuştur.Bu yaklaşım Batı dünyasının kapitalist üretim tarzının dayandığı felsefi temel olarak karşımıza çıkar. Smith’in “bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler” sözüyle özetlenebilecek olan liberalizme göre ideal bir düzen mutlak anlamda birey özgürlüğünü sağlayabilen düzendir.Bir düzenin ideal sayılabilmesi için özgürlükçü olması gerekmektedir.
---Eşitliği Temel Alan Yaklaşım (Sosyalizm):Bu yaklaşımın başlıca temsilcileri S.Simon, C.Fourier, Proudhon, Owen ve Karl Marx’dır. Bunlara göre ideal düzeni belirleyen ölçüt eşitlik ilkesidir.Bu yaklaşımla birlikte sosyalist ekonomik sistemin felsefi düşüncesi ortaya çıkmış olmaktadır.
---Adaleti Temel Alan Yaklaşım (Sosyal Hukuk Devleti):Özgürlüğü veya eşitliği temel alan yaklaşımların dayandığı ekonomik sistemler insan ve toplum problemlerini çözmeye yetememiştir.Bu nedenle daha sonra ideal düzeni belirleyen ölçüt olarak adalet ilkesi öne sürülmüştür.
Bu yaklaşıma göre özgürlüğün olmadığı yerde eşitlikten, eşitliğin olmadığı yerde ise özgürlükten söz etmek olanaksızdır.  Özgürlüğün olmadığı yerde eşitlik, eşit haklara sahip köleler yaratır. Eşitliğin olmadığı bir özgürlük ise her şeyi yapma hakkı olup da hiç bir şey yapamayan aciz insanlar yaratır.
Adalet ilkesini temel alan yaklaşım sosyal hukuk devleti denilen yeni bir devlet modelinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
ÜTOPYALAR:
düş gücüne dayalı hayali devlet biçimleri de üretilmiştir.Bu hayali düzen tasarımlarına olmayan yer anlamına gelen Ütopya denir.Ütopya hiçbir yerde bulunmayan hayali bir devlet yazınıdır.Tarih içerisinde ütopya yazarları iki başlık altında toplanır:
---İstenilen Ütopyalar:
Bu tür ütopyalar her şeyin yolunda gittiği, toplumsal alanda herhangi bir sorunun bulunmadığı, kusursuz bir devlet ve düzen tasarımını ifade eder.Bunlar iyimser bir bakış açısıyla kaleme alınmış ütopyalardır.Bu tür tasarımlara şunlar örnek olarak verilebilir:
a.)Platon : Devlet
b.)Farabi :El Medinet’ül Fazıla
c.)Thomas More :Ütopia
d.)Campenella :Güneş Ülkesi
e.) F.Bacon: Yeni Atlantis
--İstenilmeyen Ütopyalar:
kötümser bir bakış açısıyla yazılmış ütopyalardır. Bunlar gelecek için karamsardırlar.İnsanlığın geleceğinin özellikle kontrolsüz teknolojik gelişmeler yüzünden kötü olacağına ilişkin bir karamsarlık içermektedirler.
a.)Aldous Huxley :Yeni Dünya
b.)George Orwel :1984 Ütopyası
SANAT FELSEFESİ- ESTETİK
Konusu
Estetik güzellik felsefesidir. Güzel üzerine düşünme ve ne olduğunu araştırma etkinliğidir. Estetik, 18. Yüzyılda Baumgarten tarafından kurulmuştur. sanat felsefesi sadece sanattaki güzellikle ilgilenir. Estetik ise hem doğadaki güzelle hem de sanattaki güzel ile ilgilendiğinden sanat felsefesinden daha geniş bir alana sahiptir
Değer atfetme: kişinin sanat eseri ile kurduğu ilişkiden dolayı onu güzel-çirkin, iyi-kötü olarak nitelemesidir.
Değer biçme: bir yapıtı genel değer yargısından, bir akımdan, modadan, kuramdan hareketle değerlendirmektir.
Sanat Eseri : Sanatçı tarafından bir estetik tavır sonucu oluşan bir eserdir. bilinçli bir varlık tarafından ortaya konulmuş, İçinde güzellik barındıran her türlü üretimdir.
Güzellik
Platon'a göre güzellik bir ideadır. Sanat, güzellik ideasından ne kadar pay alırsa o kadar güzel olur.
Aristoteles'e göre güzellik bir ahenk, orantı ve düzendir. Bu nedenle orantıdan yoksun olan hiçbir şey güzel olamaz.
Hegel'e göre, güzellik mutlak ruhun nesnelere yansımasıdır.
Schopenhauer'e göre güzellik mutlak iradenin kendisini dışlaştırmasıdır
N. Hartman'a göre tinin maddede kendini göstermesidir.
Baumgarten'e göre güzellik duyumsal bilginin mükemmelliğidir.
Benedetto Croce'a göre ise güzellik, mutluluk veren bir biçimleniştir.
 FELSEFE AÇISINDAN SANAT
 Taklit Olarak Sanat : Bu görüşe göre, sanat eserinde gördüğümüz, sanatçının algıladığı şeyleri taklit ederek bize yansıtmasıdır. Sanatçı, doğanın güzelliğini eserinde ne kadar aslına uygun olarak yansıtabilirse, eseri o kadar güzel olarak yargılanır. Bu nedenle bu kurama yansıtma kuramı da denir.  Platon’a göre Doğa taklittir. Sanat ise doğanın taklidi olarak, taklidin taklididir. Aristoteles’e göre sanat mimesis’tir. Sanatçı “olanı” değil “olabilir olanı” yansıtır. “Olanı” taklit ettiğinde benzerlik yarattığını ama güzeli yakalayamadığını söyler. 
Yaratma Olarak Sanat :Sanat eseri, sanatçının kendi yaratıcı gücü, yeteneği ve coşkusunun oluşturduğu estetik objedir. Doğa kendi başına güzel değildir. Yaratma olayı, sanatçının algıladığı maddi varlığa duygu, düşünce ve hayal gücünü katması olayıdır. Maddi varlığı böyle tinselleştirmek, maddeye biçim vermek demektir. Biçim kazanmış, tinsellik kazanmış maddi varlık artık maddi varlık olmaktan çıkar ve bir sanat eseri olur. temsilcisi Croce’dir.
Oyun Olarak Sanat : Nasıl oyunda çıkar yoksa, günlük kaygı yoksa, olabildiğince özgürlük varsa ve insanın zevk almasını sağlıyorsa , sanatında böyle bir işlevi vardır. sanatçı  bir oyuncu gibi gerçek dışı bir dünyada eserini oluşturur. Alman Düşünür Kant, Alman şair Schiller ve psikolog Wundt bu görüşü savunmuşlardır.
Sembol olarak sanat: Sanat eserleri insandaki duyguları, psikolojik süreçleri temsil eden sembollerdir.
Gerçeküstücülük(sürrealizm):bilinçaltından beslenen akıl dışı bir dünyanın anlatımıdır.
Gelecekçilik(fütürizm): hız, heyecan, tehlike, makineleşme ve savaş
Dışavurumculuk(ekspresyonizm): sanat yalnızlaşan, kendine yabancılaşan insanın kültürüne, çağına başkaldırıyı dile getirir.
Kübizm: objelerin görünmeyen yerlerini geometrik biçimde üç boyutlu  yansıtan sanat akımıdır.
Kurumsal Sanat Kuramı: sanat eserine, sanat eseri kimliği kazandıran yayıncılar,  yapımcılar, galeri sahipleridir. Bu sebeple sanat kurumdur.
Yapı-Anlam Sanat Kuramı:  sanat eseri genel anlamı ifade etmelidir. Sanatçı belli bir yapıdan (ekol, okul) hareket etmelidir.
ORTAK ESTETİK YARGILAR
Ortak Estetik Yargıların Varlığını Reddedenler :  Kişilerden bağımsız estetik değer ortaya çıkamaz. Bir sanat eseri değeri insanda uyandırdığı duygulardan alır. eserlerin kendi başına taşıdığı bir değer söz konusu değildir.  Croce'ye (Kroçe) göre, Sanat adına ortaya konan her ifade tarzı bireysel bir nitelik taşır. Bu nedenle herkesin bu ifade biçimi karşısındaki değerlendirmesi farklı olabilir. Öyleyse ortak estetik yargı olamaz.
Ortak Estetik Yargıların Varlığını Kabul Edenler :  sanat eseri değerini kendinde taşır. bu değer insandan bağımsız bir şekilde eserde bulunur. Bir şey hem var hemde yok olamaz. Güzellik değeri eserde ya vardır ya yoktur. Bu insana göre değişmez. Kant'a göre sanat eserinin en önemli özelliği insanlarda ortak bir duygu oluşturmasıdır.


1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9 - 10


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder